Dünyanın gözü önünde bir halk yok ediliyor. 21. yüzyılın tam ortasında, akıllı füzelerin hedefinde küçücük çocuklar, annesiz kalan bebekler, babalarını enkaz altından çıkaramayan gözleri yaşlı gençler var. Adı Gazze. Bir şehir değil, bir yürek yarası. Bir coğrafya değil, insanlık vicdanının test edildiği yer.
Aylarca bombalandı. Elektriği, suyu, yiyeceği kesildi. Hastaneleri hedef alındı. Doktorlar gözlerinin önünde ölen çocukları kurtaramadı. Enkazlar altında günlerce yardım bekleyen insanlar, susuzluktan öldü. Modern çağın en ilkel ablukası uygulandı Gazze’ye. Bombalarla yetinmediler; açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla da kıydılar Gazze’ye. Ve dünya, izledi…
Artık yeter! Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün Gazze için olağanüstü toplanıyor. Bu, geç bile kalınmış bir çağrı. Bir halk katledilirken, suskun kalmak bir tercihten öte, bir vebaldir. Gazze’yi sadece siyasi hamlelerin arka planı olarak görmek, insanlıktan nasibini almamaktır.
Meclis’teki bu çağrı, bir dönüm noktası olabilir. Ama sadece kınamalarla, hamasi cümlelerle değil; somut adımlarla. İnsani yardımların ulaştırılması için diplomatik baskılar, uluslararası kamuoyunun harekete geçirilmesi için aktif lobicilik, Uluslararası Ceza Mahkemesi dahil olmak üzere tüm hukuk yollarının devreye sokulması gerekiyor.
Türkiye’nin güçlü ve kararlı bir şekilde bu zulme “dur” demesi, sadece Gazze için değil, insanlık için bir umuttur.
Ey bu topraklarda adaletin, merhametin, hakkaniyetin ne demek olduğunu bilen insanlar!
Gazze sadece bir Filistin meselesi değil. Bu bir insanlık meselesidir.
Ve bugün Gazze’yi savunmak, yarın insanlığın kendisini savunmaktır.
Unutmayın:
Suskun kalanlar, zulmün ortağıdır.
Seyirci kalanlar, katillerin gölgesinde durandır.
Sadece üzülmek değil, harekete geçmek gerek.
Bu çağrı, bir siyasi duruş çağrısı değil. Bu çağrı, vicdanların uyanması için.
Gazze yanıyor. Gazze aç. Gazze yalnız.
Ama biz sessiz kaldıkça, bu yangın bizi de yakacak.
Artık harekete geçin.
İnsanlık onuru için, vicdan için, Gazze için…