Yeni Journal olarak her zaman olduğu gibi gelen zamlardan sonra da vatandaşa mikrofon uzattık. Emeklisinden esnafına kadar herkesle konuştum, dertleştim. Doğrusunu söylemek gerekirse; ‘Bir dokun, bin ah işit’ misali durumumuz. Dert ve sıkıntı çok fazla…

Zamların yetersiz olduğunu dile getiren emekliler, Halk Ekmek kuyruğunda ekmek zammına ‘yeter’ diyen vatandaşlar, KDV artışına ‘kepenk mi kapatalım’ serzenişinde bulunan esnaflar...

Kimi dinlesek dertli, kime dokunsak borçlu! 

Günlerdir, hatta aylardır süregelen bir ‘alışkanlık’ haline gelen zam haberleri, vatandaşı kırgın bir isyana yönlendirdi. ‘Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı seve seve destekledik, kendisi bizi neden görmüyor?’ sorusunu yönelten vatandaş, her geçen gün artan zamlar karşısında çaresizce görülmek ve duyulmak istiyor.

Ekmek kuyruğunda olmaktan mutsuzluğunu dile getiren vatandaş, “50 yıl önce yağ kuyruğuna laf edenler şimdi ekmek kuyruğunda sıra bekliyor” sözleriyle durup düşündürüyor. Seçim zamanında verilen sözler nerede? Gramı düşürüldüğü halde zam yapılan ekmeği 2 lira ucuza almak için, sabahın ilk ışıklarında kuyruğa giren vatandaş refaha ulaşmış mı oldu?

EYT vurdu diye sevinen milyonlarca kişi, şimdi neden emekli olamıyor?

Sokakta herkes aynı şeyi merak ediyor, inzivaya çekilip dinlenmesi gereken insanlar neden ek iş derdine düşüyor? TÜRK-İŞ’in belirlediği açlık sınırı her geçen gün artış gösterirken, son olarak rakam 11 bin 658 TL olarak belirlendi. Peki emekli maaşı neden 7 bin 500 lira?

Vatandaş soruyor, halk avaz avaz bağırırken, yetkililer sessizce neden zam üstüne zam yapıyor? Herkes enflasyona ‘yeter’ derken, kim ‘devam’ diyor? Sorular ve nedenler uzayıp giderken, yine cevapsızlık hakim!

Öğün azaltınca para yetiyor mu?

Sepet dolduran alışverişler çoktandır ortalıkta yok. Peynir en son ne zaman bir kalıp alındı? Kurban Bayramı’nda verilen paylar yıl boyu tüketilecek şekilde bölüştürülüyor mu, yoksa marketten kilosu 600 liraya ulaşan eti alabilen var mı? Sahi, salatasına hala organik yağ dökebilen kaldı mı?

Maaşlara gelen zamlar daha cebe girmeden borç olarak yerini aldı bile.. Kiracılar ev sahiplerinden korkar hala gelirken, ‘vicdan’ ve ‘çıkar’ arasında kalan ev sahipleri gözyaşına bakıyor mu?

Zaman ‘işine gelirse’ zamanı!

Çok değil, 10 sene öncesinde ev alınan fiyatlara şimdilerde sadece telefon alınabiliyor. Borçla!

Kredilere sığınan vatandaş, faizlere gelen artışla bir çaresizliğe daha maruz kalıyor.

Akşam deposunu dolduramayanın sabaha cebi yanıyor.

Keyfi alınamayan ilaçlara gelen yüzde 30’luk artış vatandaşı hastalığa esir ediyor.

Geçenlerde bir esnafla konuştum, uzun uzun düşündüm ve diyebildiğim tek şey ‘haklı’ oldu. “Süt çalandan hırsız olur mu? Hırsız dediğin para çalar, can çalar, gözü yüksektedir olmayanı ister. Şimdi bir baba markete girip süt çalıyor evdeki aç çocuğuna. Buradaki hırsız kim? Sütü alacak parası olmayan mı gerçekten?”

Liste uzadıkça sitem artsa da, ortak paydadaki tek beklenti, enflasyonun en hızlı şekilde düşürülmesi ve mağduriyetlerin son bulması.