Türkiye, uzun yıllardır toplumsal huzuru, ekonomik istikrarı ve bölgesel barışı tehdit eden terör sorunuyla mücadele ediyor. Ancak 2025 yılı, bu kronik sorunun çözümü adına tarihe geçecek gelişmelere sahne oluyor. “Terörsüz Türkiye” vizyonu artık bir söylemin ötesine geçerek, somut adımlarla ete kemiğe bürünüyor. Bu sürecin en dikkat çekici gelişmeleri ise son günlerde ardı ardına yaşandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, DEM Parti heyetiyle Beştepe’de gerçekleştirdiği 1 saatlik görüşme, Türkiye siyasetinde önemli bir kırılma anı olarak değerlendiriliyor. Bu görüşmenin, sadece sembolik değil; aynı zamanda çözüm iradesinin yüksek sesle ortaya konduğu stratejik bir temas olduğu vurgulanıyor. Beştepe’deki son buluşma, demokratik siyaset kanallarının açık tutulacağına dair güçlü bir mesaj niteliği taşıyor.

DEM Parti ile yapılan görüşmenin içeriği “terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda atılacak ortak adımlar, sivil siyasetin güçlendirilmesi ve toplumsal barışın inşasıydı.

Bu diplomatik temasların en somut karşılığı ise sahada hissediliyor. Alınan bilgilere göre, PKK bu hafta içinde 50 kişilik bir grupla birlikte silahlarını bırakmaya hazırlanıyor. Teslim süreci, Irak’ın kuzeyinde MİT’in koordinesinde ve uluslararası gözlemcilerin kontrolünde gerçekleşecek.

Bu gelişme, örgüt içinde çözülmenin derinleştiğini ve merkezi otoritenin yerel unsurlarla daha yakın çalıştığını ortaya koyuyor. Aynı zamanda terör örgütü içindeki genç unsurların, silah yerine barışı tercih ettiğine dair önemli bir işaret olarak değerlendiriliyor.

Sürecin sadece iç politikayla sınırlı kalmadığı, bölgesel diplomasi ayağının da eş zamanlı ilerlediği görülüyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın bugün Irak’ın başkenti Bağdat’ta gerçekleştireceği temaslar, sürecin derinliği ve ciddiyetine işaret ediyor. Kalın’ın, Iraklı yetkililerle PKK’nın bölgede barınmasının sonlandırılması, sınır güvenliğinin sağlanması ve iş birliğinin artırılması gibi kritik başlıkları masaya yatırması bekleniyor.

Bağdat yönetiminin de sürece sıcak baktığı, özellikle IKBY ve merkezi hükümet arasında koordinasyonun artırıldığı belirtiliyor. Bu temaslar, Türkiye’nin sadece iç barışı değil, bölgesel istikrarı da önceleyen çok boyutlu bir strateji izlediğini gösteriyor.

“Terörsüz Türkiye” sadece güvenlik politikalarının değil, aynı zamanda toplumsal barışın, demokratik dönüşümün ve ekonomik istikrarın da önünü açacak bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Silahların sustuğu, fikirlerin konuştuğu bir Türkiye; daha güçlü, daha kapsayıcı ve daha dirençli olacaktır.

Barış kolay değildir. Hele ki uzun yıllar acılarla, öfkeyle ve korkularla örülmüş bir geçmişin ardından… Ancak cesaret, tam da bu anlarda anlam kazanır. Bugün atılan adımlar, bir milletin geleceğini şekillendirecek ölçüde önemlidir. “Terörsüz Türkiye” artık bir hayal değil, mümkün bir gerçekliktir.

Yeter ki bu süreci hep birlikte, akılla, vicdanla ve sabırla yürütelim.