11 Temmuz 2025… Türkiye için sıradan bir takvim günü değil. Bu tarih, onlarca yıldır süren acıların, kayıpların ve gözyaşlarının ardından umutla anılacak bir gün oldu.

PKK’nın dün resmen silah bırakması, yalnızca bir örgütün eylemsizliğe geçmesi değil, Türkiye’nin karanlık bir defteri kapatıp aydınlık bir geleceğe yönelmesidir. Terörsüz Türkiye hayalinin gerçeğe dönüşmesidir. Hayırlı olsun…

1977’li yıllardan bu yana terör, Türkiye’nin dört bir yanında derin izler bıraktı. Binlerce asker, polis, sivil ve masum çocuk bu kirli savaşın kurbanı oldu. Evlatlarını toprağa veren anneler, gencecik yaşta dağa çıkan çocuklar, karakol baskınlarında yitip giden hayatlar… Her biri yüreğimizde bir yara, zihnimizde silinmeyen bir iz olarak kaldı.

Ben de bu sürecin tanıklarından biriyim. Şehit cenazelerinde saf tutmuş, gencecik askerlerin tabutları başında dua etmiş, birçok kez gözyaşları içinde “Yeter artık” demiş bir vatandaş olarak, dün açıklanan haberle birlikte yıllar sonra ilk defa içime bir umut doğdu.

PKK’nın silah bırakması yalnızca bir strateji değişikliği değil, halkın iradesine saygının ve artık şiddetle bir yere varılamayacağının kabulüdür. Bu, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe duyulan inancın bir tezahürüdür.

Türkiye artık yaralarını sarma, kaybettiği yılları telafi etme ve bölgesel barışı inşa etme sürecine girmiştir. Terörsüz bir Türkiye; Doğu’da yatırımların arttığı, gençlerin dağa değil üniversiteye gittiği, anaların gözyaşı değil gülüşünün duyulduğu bir Türkiye’dir. Bu, hepimizin kazancı olacaktır.

Şimdi bize düşen, bu süreci sadece izlemek değil, desteklemek, sahip çıkmak ve sağlam temellere oturtmaktır. Kutuplaşmaya, nefret diline, ötekileştirmeye yer bırakmadan; tüm etnik, dini, kültürel farklılıklarımızla bir arada yaşayabileceğimizi göstermek zorundayız.

Eğitim, sosyal projeler, ekonomik kalkınma, ifade özgürlüğü ve adalet gibi kavramlar bu sürecin en büyük teminatıdır. Güçlü bir demokrasi ve hukukun üstünlüğü ile yalnızca terörü değil, onun beslendiği zemini de tamamen ortadan kaldırabiliriz.

Terörsüz Türkiye, bir hayal değil, artık bir gerçektir. Bu gerçeği büyütmek, kalıcı kılmak ve geleceğe taşımak ise hepimizin sorumluluğudur. Her bir vatandaş, her bir kamu görevlisi, her bir anne-baba bu sürecin bir parçasıdır.

Bugün artık savaşın değil, barışın; gözyaşının değil, tebessümün; silahların değil, kalemlerin konuştuğu bir Türkiye’yi konuşmaya başlıyoruz. Ve inanın, bu başlangıç, sadece bir barış süreci değil; aynı zamanda Türkiye’nin ikinci yüzyılına umutla, güvenle ve kararlılıkla yürümesidir.

Bir daha asla!

Bir daha hiçbir anne evladını dağa uğurlamasın.

Bir daha hiçbir asker tabutla geri dönmesin.

Bir daha hiçbir çocuk korkuyla büyümesin.

Ve bir daha bu topraklara terörün gölgesi düşmesin.

Yaşasın barış, yaşasın kardeşlik, yaşasın terörsüz Türkiye!