Türk futbolu uzun yıllardır tartışmaların, sancıların ve kirliliğin eşiklerinde dolaşırken, nihayet öyle bir operasyon başlatıldı ki; oyunun ruhunu yeniden onaracak, sahaların üzerindeki kara bulutları dağıtacak bir dönüm noktasına doğru ilerliyoruz.

Bahis soruşturması kapsamında yaşanan tutuklamalar, adli kontrol kararları ve nihayetinde Türkiye Futbol Federasyonu’nun 22 hakem ile 27 futbolcuyu daha PFDK’ya sevk etmesi, bu işin artık geri dönüşü olmayan bir yola girdiğini gösteriyor.

Bu, sadece bir yargı operasyonu değildir.

Bu, futbolun onurunu koruma mücadelesidir.

Bu, “sahaya alın teri dışında hiçbir şey girmesin” diyen milyonların sesidir.

Sulh Ceza Hâkimliği’nin verdiği kararlar, sürecin ciddiyetini bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.

Emrah Çelik’ten Yunus Emre Tekoğul’a, İzzet Furkan Malak’tan Mert Hakan Yandaş’a kadar spor camiasında bilinen birçok isim tutuklandı.

Bu isimler sadece bireyler değil; yıllardır sistemde çöreklenen, futbolun damarlarını zehirleyen yapıların parçalarıydı.

Aynı şekilde Ahmet Abdullah Çakmak, Eren Karadağ, Uğur Adem Gezer, Oktay Aydın ve üst klasman hakemi Zorbay Küçük gibi isimlere adli kontrol uygulanması, soruşturmanın bütün katmanlarıyla titizlikle yürütüldüğünün göstergesi.

Bu ülkenin adaleti, artık “formanın rengine, kariyerin büyüklüğüne, tribünlerin kalabalığına” bakmadan gereğini yapıyor ve bu kararlılık, toplumun güven duygusunu yeniden yeşertiyor.

TFF’nin son adımı ise bu operasyonun sadece yargı boyutunda değil, futbolun kendi iç disiplin mekanizmasında da aynı ciddiyetle yürüdüğünü kanıtlıyor. Üstelik sevk edilenler arasında üst klasman hakemleri bulunması, en üst kademelerin bile soruşturma dışında tutulmadığını gösteriyor.

Futbol Federasyonu, bu kez “dosya bekletme, zamana yayma, görmezden gelme” alışkanlıklarının tamamını elinin tersiyle itmiştir.

Bu, yıllardır tribünlerde yankılanan “Temiz futbol istiyoruz!” çağrısına verilmiş en net ve en güçlü cevaptır.

Bugün ortaya konan tavır, devlet kurumları ile TFF’nin aynı hedefte birleştiğini gösteriyor: Futbolu yeniden temizlemek, yeniden onurlandırmak, yeniden milletin ortak sevinci hâline getirmek.

Bu ülkede kimse futbolun üzerinden kirli para kazanamayacak.

Kimse hakemin cebine, futbolcunun kulağına, yöneticinin masasına gizli oyunlar fısıldayamayacak.

Kimse milyonların umutlarını üç beş bahis kuponu uğruna çalamayacak.

Devletin kararlı operasyonu, savcıların titiz soruşturması, hakimliklerin net kararları ve TFF’nin tarihi sevkleri…

Hepsi bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo son derece net:

Bu operasyonun anlamı çok büyük.

Bu bir hesaplaşma…

Sadece kişilerle değil, yıllardır futbolun etrafını saran kirli düzenlerle hesaplaşma.

Bir daha kimse maçların sonucuna gölge düşüremeyecek.

Bir daha kimse bir kulübün kaderini masa başında belirleyemeyecek.

Bir daha kimse genç oyuncuların emeğini, taraftarların sevgisini, kulüplerin alın terini kirli paraya bulaştıramayacak.

Bugün kaybeden kirli düzen, kazanan ise milyonlardır.

Kazanan; tribündeki çocuk, sokaktaki genç, kulübüne aşkla bağlı taraftar, yıllarını bu spora adamış emektardır.

Kazanan, bu ülkenin adaletidir.

Bu operasyonun her aşamasını yürekten desteklemek, hem sporun hem toplumun vicdanı açısından bir görevdir. Futbolun geleceği için bugün atılan adımlar; yarın kurulacak daha temiz, daha güçlü ve daha saygın bir futbol düzeninin temelini oluşturacaktır.

Futbol yine güzel olacak…

Sahalar yine pırıl pırıl olacak…

Adalet, emeğin yanında durduğu sürece; sahadaki her ter damlası yeniden değer kazanacak.

Bugün yaşananlar bir son değil, büyük bir başlangıçtır. Türk futbolu, yıllar sonra ilk kez bu kadar büyük bir arınma sürecine girmişken, her kurumun ve her bireyin bu mücadeleye destek olması şarttır.

Çünkü futbol, bu ülkenin ortak sevdasıdır…

Ve bu sevdayı kirletenlere karşı devletin de, TFF’nin de, bu milletin de sabrı kalmamıştır.