Bir dervişin sabrına ve huzurlu dinginliğine sahip olduğumu söyleyemem. Keşke, o sabırlı zarafete sahip olsaydım. Keşke, insancıl ve vakur olan iyi insanlar gibi, karşılaştığım her olayda serinkanlı bir şekilde, o özeni sergileyebilseydim. Sinirlenmeden, bir parça olsa bile, öfke duymadan, başına gelen her şey ile arama saf ve samimi mesafeyi koyabilseydim. Keşkelerin listesini uzatabilirim. Ama o sessiz, sakin ve huzurlu insan olmayı başaramıyorum; hiç sinirlenmeden sadece anlamaya çalışan o insan olmayı beceremiyorum.

Olumsuz bir şeye şahit olduğum da ya da bana ulaşan kirli bir şeyleri duyduğumda, herkes gibi önce öfkeleniyorum. İlk tepkim öfke oluyor. Sonra biraz sakinleşerek, meseleyi anlamaya çalışıyorum. Ama ne kadar öfkeli olsam da asla hiç kimseye hayatı dar etmeyi aklımdan geçirmedim. Asla kin tutmadım ve intikam peşinde koşmadım. Bir parça öfkelenmeyi her zaman hayatın olağan akışına uygun ve makul karşıladım. Öfke iyidir demiyorum ama öfke, insan olmanın kaçınılmaz sonucudur. Ani hissedilen bir duygudur ve insan olarak tabiatımızdan gelen ilk tepkidir. Nihayet hepimiz bu dünya da geçici olduğumuzu biliyoruz ve kısalan ömrümüze yönelen haksızlıklar, müsaadenizle bir öfkeyi hak ediyorlar.

Öte yandan bir parça öfke yararlıdır; çünkü zihni uyanık ve zinde tutar. Bütün mesele, öfkeye kapılıp ondan ibaret hale gelmemekte yatıyor. ‘’Keskin sirke küpüne zarar verir’’ bu da çok doğru bir laftır ve tecrübeyle de sabittir.
Başımıza gelen haksız bir hadiseyi anlamak istiyorsak, her şeyden önce duygularımızı öfkenin sert ve tahripkar etkisinden arındırmayı bilmeliyiz. Çünkü anlama çabası ancak dingin bir zihinle olabiliyor. Anlam, biz olsun sakinleşmeden ve kısmen adil bir nesnel tavır sergilemeden kapımızı çalmaz. Anlamadan hareket etmek, bize haksızlık yapan ile aynı kefeye oturmak demektir. Çünkü haksızlığı, haksızlık yapan, o haksızlığı idrak eden anlam dünyamızdır. Eğer anlamıyorsak ortada bir haksızlık da yoktur. Bu gökten başımıza bir göktaşının düşmesi gibidir.

Anlamak sonuçlar için gereklidir. Anlamak çözümler için gereklidir. Anlamak kin ve nefret duygularını gemlemek için gereklidir. Eğer anlamaya başlıyorsak, bilin ki artık ahlaki üstünlük bizdedir. Bütün bunlar genel doğrulardır ve bu genel doğruların ışında hayatına yön veren insanlar da erdemli iyi yürekli insanlardır. Peki tam tersini yaptığımız da neler oluyor? Anlamak yerine öfkeyi körüklemek, anlamak yerine saldırganlaşmak ve anlamak yerine kin ve nefreti ikame etmek, başkasına hayatı dar etmek anlamına geliyor.

Kin ve nefret, sanıldığı gibi öz güvenden kaynaklanan duygular değil, tam tersine bir kişi kendisine karşı öz saygısını yitirmeden kin ve nefret biriktiremez. Aklı başında öz güven, her şeyden önce adaleti, adil olmayı gözetir ve işlevi de çözmektir. Yüzleşmeden korkmaz ve kendisini ifade etmekte de tereddüt göstermez. Nefret dolu kindar insan, özgüvenden yoksundur. Kendisine de saygısı da yoktur ve zihninde kinin ve nefretin iktidarı vardır.Genellikle hak edilmemiş konumlarda olan ve sırtını bir sisteme, bir düzene dayayan tipler, o konumu ve önemi hak etmediklerini herkesten çok daha iyi bildikleri için, her şeye, her konuya kin ve nefretle yaklaşırlar.

Bu insanların eline geçen yetki, bu duygularına hizmet eder. Daha doğrusu, yetki ve gücü, bu duygularını tatmin etmek için kullanırlar. Ve üzülerek söylemeliyim ki, aramızda bu insanlar çoğunluktadırlar. Eğer öyle olmasaydı, bu kadar haksızlık, bu kadar hukuksuzluk, bu kadar yalan ve bu kadar riya başını alır gider miydi? Bir yerde bir haksızlık varsa, bir yerde hukuksuzluk, artık normal kabul ediliyorsa, bilin ki, o yerin idareci ve yöneticileri, öfkeli kindarlardır. Çünkü normal bir insan, haksızlık ve hukuksuzluğu adet haline getirmez. Normal insan hata yapar ve bir süre sonra o hatasından döner, dolayısıyla o hata bir hukuksuzluk geleneğine dönüşmez.
Hukuksuzluk, herkese hayatı dar eden ilk büyük tehlikedir. Hukuksuzluğa meyleden her kişi, önce nefret etmeyi öğrenmiştir ve hiç bitmeyen bir kinin mirasçısıdır.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.