Türkiye Coğrafyasında büyük çatışmalar, büyük gerilimler ve son derece önemli olaylar meydana getirilmektedir, yıllardır Ekonomik olarak ve Türk insanını birbirine kırdırarak Türkiye’nin içini sağ-sol, Alevi-Sünni, Fetö terör örgütü ve PKK terör örgütleri ile oymaya, çürütmeye, çökertmeye yönelik daha doğrusu Türkiye’yi yok etmeye yönelik organize bilinçli emperyalist atraksiyonlar herkesin malumudur, bunlara ilaveten Türkiye’nin dışında Türkiye coğrafyasında da emperyalizmin ayak sesleri gittikçe yakınımızda duyulmaktadır. Yakın örnek olarak Ukrayna - Rusya Savaşı, İsrail’in yapmış olduğu Filistin soykırımı gibi olayları ilk planda sıralayabiliriz. 

Türkiye coğrafyasındaki ülkelerin arasındaki gerilim ve çatışmalara, savaşlara paralel olarak, aynı zaman da emperyalist güçlerin neredeyse bütün güçleri Karadeniz ve Akdeniz başta olmak üzere bölgeyi ablukaya alarak bu coğrafyayı kuşatmışlardır.

Doğu Akdeniz'deki USS Gerald R. Ford uçak gemisiyle birlikte gövde gösterisinde bulunan USS Dwight D. Eisenhower ve yanındaki savaş gemilerinin hedefi, İsrail'in Filistin soykırımına karşı olan ülkelere yönelik bir mesaj oldu. İsrail'e kayıtsız şartsız destek veren ve Tüm sağ duyulu dünya ülkelerinden gelen ateşkes çağrılarını reddeden İsrail ile ABD, barış yerine, Hamas saldırısını bahane ederek İsrail’in Filistin soykırımını başlatması üzerine ABD ilk adım olarak dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un başını çektiği taarruz grubunu Doğu Akdeniz'e göndermeyi tercih etmiştir.

ABD ve İsrail’in en büyük çekincesi Lübnan'ın askeri gücü Hizbullah'ın ve İran destekli diğer grupların İsrail'e karşı yeni bir cephe açmasıydı, İran destekli Hizbullah ile İsrail ordusu Filistin soykırımın ikinci gününden bu yana sınır hattında çatışıyor olması bunun en büyük kanıtıydı.
ABD ve İsrail'in en büyük korkuları on yedi yıl öncesi de savaştıkları  Hizbullah'ın kuzeyden yeni bir cephe açmaları sonucu içine düşecekleri sıkıntıydı, gerçi şuana kadar çatışmalar haricinde böyle geniş kapsamlı bir cephe açılmasada, ABD ve İsrail’e süpriz olarak kuzey cephesinde çatışmalar olurken, ABD ve İsrail hiç beklemediği bir cepheden, güneyden saldırıya uğradı. Yemen'in batısını kontrol eden İran destekli Husiler, İsrail'in güneyine balistik füzeler atmaya göndersede Husilerin ilk füze saldırıları Kızıldeniz'deki ABD savaş gemisi tarafından havada imha edilsede Husilerin füze ve silahlı drone saldırılarının devam edeceğini açıklayarak, SİHA’larla saldırılar gerçekleştirdi. 

Buna karşılık olarak ABD USS Dwight D. Eisenhower ve beraberindeki savaş gemilerini uçak gemisinin başını çektiği filonun Kızıldeniz'e yönlendirerek doğrudan Yemen ve Yemen'deki Husilere istediğim anda sizi yerle bir ederim içerikli sert bir mesaj verdi. 

Sırf İsrail’in Gazze’de ki masum sivil insanları boğazlayıp 30 bin ton bomba atarak yok ederken bu soykırım katliamlarına hiçbir ülkenin ve kuruluşların müdahale etmemesi için İsrail’i bu cinayetlere devam etmesi öldüre bildiğin kadar çoluk çocuk öldür diyerek İsrail’in  cinayetlerinde silahlı koruyucu olarak hamilik üstlenmiştir.

Bu emperyalist güçler bütün üstün teknolojiye sahip Savaş gemileri, Uçak Gemileri, Nükleer denizaltıları ile bu coğrafyayı kuşatmış bulunmaktadırlar.

Dolayısıyla Türkiye bu coğrafyada önce kendisine güvenerek ayaklarını yere sağlam şekilde basmaktan başka hiçbir şansı yoktur. 

Emperyalist güçler, İsrail-Filistin çatışmasını bahane ederek Profesyonel Askerlerini, Savaş gemilerini, Uçak gemilerini, Nükleer denizaltılarını Akdeniz'e getirdi ve bu Askeri gücü burada koşullandırmadan öncesi verdikleri mesaj :
“ Biz Suriye ve Irak'ın kuzeyinde IŞİD'e karşı mücadele veren PKK +PYD/YPG'yi korumak için buradayız ”demeleri çok manidardır, yani buradan şunumu anlamalıyız açık ve net bir şekilde  esas hedef burada Türkiye’midir.  
Bu mesaj direkt Türkiye’ye mi verilmektedir?

Ya da bilinen manasıyla “Biz Türkiye'ye karşı buradayız” diyerek Türkiye’ye karşı aba altından sopa göstermesimidir.

Düşman Türkiye’ye karşı planını yapmış ve kararlı buna karşılık Türkiye ne yapıyor? Ne gibi bir önlemler alıyor? Ne gibi karşı bir hamle planlıyor? Bu devasa birleşik düşmanın sahip olduğu teknolojik ve ekonomik gücüne karşılık olarak Türkiye’nin gücü nedir? Bu şer ittifakı ile baş edebilecekmidir? gibi sorular beyninizi biranda meşgul edebilir. Bu olumsuz düşünceleri en asgariye indirmek için bu coğrafyada güçlü bir şekilde yer almak ve her türlü imkanları devreye sokarak Türkiye’nin ileriye yönelik adımlarını hızlandırması lazımdır. 
Bunların başında Milli Savaş Uçağının üretimine ilave olarak Nükleer Savaş teknolojisinide devreye almalıdır. Bu coğrafyada oyun kurucuların sahip olduklarının imkanlarını ve amaçlarını, neyin olup bittiğini çok iyi analiz ederek ona göre bir önlem ve pozisyon alınmazsa Türkiye’de ne Özgürlük kalır ne Bilim ne Siyaset kalır, Türkiye geleceği ile ilgili daha ciddi yaptırımlara, tehditlere ve müdahalelere maruz kalabilir.