Bugün sabah, bir üniversitenin sıralarında yalnızca kalemler değil, kalpler de konuşacak.

Diyarbakır’ın kadim topraklarında yükselen Dicle Üniversitesi, 2025-2026 akademik yılına öyle bir başlangıç yaptı ki, bu ses yalnızca amfilerde değil; vicdanlarda, ekranlarda, sosyal medya platformlarında ve Türkiye’nin dört bir yanındaki zihinlerde yankılandı.

Üniversitenin başarılı Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat’ın inisiyatifiyle, üniversitenin ilk dersi “Filistin” temasıyla işlendi. Evet, yanlış duymadınız: Bir coğrafya değil; bir insanlık dersi, bir duruş, bir çağrı… Ve belki de en çok, bir uyanıştı bu.

Bugün sabah, saat 09.00’da üniversitenin her köşesinde aynı tema konuşulacak. Filistin. Ancak bu bir “siyaset konuşması” değil. Bu, insanın insana ettiği zulmün karşısında sessiz kalmamanın, bilgiyle vicdanı harmanlamanın, eğitim denen kutsal yapının sadece diplomalar değil, değerler de üretebileceğinin somut örneğiydi.

Gazze’nin yıkılan sokakları, çığlık çığlığa yankılanan geceleri, umutları toprağa düşmüş çocukları anlatılacak o derslerde. Ama sadece acı değil, onur da konuşulacak. Direnişin anlamı, haklı olmanın gücü ve sessiz kalmanın bedeli işlenecek satır aralarında.

Bugün bu adımın sembolik olmadığını anlamak için üniversitenin sessizliğine değil, sesine kulak vermek gerekiyor. Çünkü Dicle Üniversitesi bir ders değil; bir duruş verdi. Akademik özgürlüğün, düşünsel cesaretin ve vicdani sorumluluğun aynı anda vücut bulmuş haliydi bu hareket.

Rektör Kamuran Eronat’ın şu sözleri, aslında her şeyin özeti gibiydi:

“Bilimin, eğitimin ve insanlığın sesi olmak zorundayız. Bugün bir ders değil, bir duruş sergiledik ”

Dicle Üniversitesi’nin attığı bu adım, yalnızca Filistin halkı için değil, insanlık adına da önemli bir mesaj taşıyor: “Artık yeter!”

Zira bugün bir üniversitenin ilk dersinde vicdan konuşulduysa, bunun ardında yalnızca politik bir mesaj değil, derin bir insani sorumluluk vardır. Gazze’de yaşananlar artık rakamlardan, haber bültenlerinden, uluslararası raporlardan ibaret değil; sınıf tahtalarına, öğrencilerin not defterlerine, hocaların kalbine işlenmiş durumda.

Bu hamle, yalnızca bir farkındalık yaratmakla kalmadı. Aynı zamanda eğitimin asli görevini, insanı insan yapan değerlere ulaşmayı, yeniden hatırlattı bizlere.

Toplumun farklı kesimlerinden, akademik çevrelerden ve öğrencilerden gelen yoğun destek; bu kararın ne kadar doğru, ne kadar ihtiyaç duyulan bir adım olduğunu gösteriyor. Sosyal medya bu anlamlı ilk dersle yankılanırken, birçok üniversiteden “Biz de aynı yolu izlemeliyiz” çağrıları yükselmeye başladı.

Belki de bu çağrı, sadece Filistin için değil, Bosna için, Doğu Türkistan için, Arakan için, tüm sessiz kalınmış acılar için de bir başlangıç olur.

Bugün Dicle Üniversitesi bir ders verdi. Ama bu, sınav notlarıyla ölçülemeyecek bir dersti.

Bu derste harf yoktu ama ağırlığı olan her kelime kalbe kazındı.

Bu derste insan vardı, vicdan vardı, umut vardı.

Ve biz biliyoruz ki;

Bir gün barış geldiğinde, bir çocuğun yüzünde gülümseme belirdiğinde, Filistin özgür olduğunda…

O tarih yazılırken, Dicle Üniversitesi’nin bu kararı da o satırlarda yer alacak.

Çünkü bazı dersler vardır, insanı değiştiren.

Ve bazı üniversiteler vardır, dünyayı değiştiren…