“Diyarbakırlı hemşerim! İki gözüm! Bugün dünyanın en eski şehrinin bereketli topraklarında nazlı Dicle’nin yanı başında, dini ve dünyevi kültürel tarihi ve anılarıyla yaşayan sensin!  Binlerce yıl önce yer­leşik burjuva, yani şehirli yaşamına adımını atan sen! Birlikte kurduğun bu güzelim ülkenin kadim kentlisi... Neden, her şeyi var ama yerinde sayıyor bu şehri Azim, diye hiç kendine sormaz mısın? Bu aziz şehrim büyür, büyür de; neden çocuklarım verimsiz, gençlerim işsiz, annelerim acılıyla büyür? Yaşamın neden ne şehirli ne köylü? Eğitimin, binlerce yıllık kültü­rün, kalûbeladan gelen tarihin neden oryantalizmden öteye geçemiyor? Neden "kaçı-göçü" hep sen yaşarsın? Kalleş hançeri yaralarla, hileli, tat­sız, acılı yaşamlar hep payına düşer, be iki gözüm…

Sen soran sorgulayan bir halksın. Sahi şehir nedir? Şehirli olmak, neyin nesi Diyarbakırlım?

Hani o şehirler ki, günümüzde iş bölümüyle, meslek çeşitle­riyle, sanayi, teknoloji ve üretim araçlarıyla özdeşleşerek anılır oldular. Senin adın neden bunların arasında yok.

O şehirler ki, bilgi insanıyla, aydınıyla, entelektüelliğiyle halktan toplumsallığa, kitleselliğe geçişin çağdaş demografik desenleriyle yaşarlar. Senin neyin bunlardan eksik… Kim seni bunlardan yoksun bıraktı?

Hani o şehirler ki, merkezden aldığı ekonomik demokrasi gücüyle adını, yerel yaşamlarını, tarihlerini, kültürlerini korumayı ve tanıtmayı bir güzel yaparlar ve yaşarlar. Sana ise, neden her yerel seçimde bu şehirde Merkezi iktidarın muhalefeti Belediye başkanını seçmeyi hep önerdiler. Seni illa ebed her konuda muhalif saydırmayı başardılar.

Her bir şehrimiz ve insanı başımızın tacı amma…

Hani o şehirler ki, yerel demokrasi'nin ve bölgesel kalkınmanın kalesi olarak simgelenmişler ya… O şehirleri birer birer tartarsak yaşı başı başta olmak üzere ve tüm özellikleriyle, wallahi de, billahi de paşam, iki gözüm, bu şehirlerin insanları kusura kalmasınlar, tarihe bir baksalar senin çeyreğin olamazlar.

Peki iki gözüm, her yaşam kulvarında açık ara birincilik ipini göğüsleyecek bu şehri biz ne yaptık ta, bize ne yaptılar da biz her sene biraz daha geriletiyoruz.  Şehrimize, insanımıza, kültürümüze yabancılaşıyoruz. Sebep biz miyiz, bizi yönetenler mi? Yerelde ve yerinde yönetim için seçtiklerimiz günümüzde görevlerinin neresindeler ve ne yaparlar?

Çok partili dönemden bu yana gerileme tablomuza bakarken, ticarette, siyasette, istihdamda, yaşam kalitesi için gsmh’ daki payımızda suçlu kim? On yıllardır Diyarbakır’ımızda, bölgemizde bizi siyasetle uyutup siyasetle uyandıranlar mı? Bize hedefi olmayan, halkımıza yabancı hayali siyasetleri sunup hizmeti boş vermeyi sağlayan partinin paraşütle getirtilselerde seçtiklerimiz mi? Yoksa onları seçen bizler miyiz? Diyarbakır’ımızın artı değerle­rini azaltanları, şehre ve şehirliye hizmet getiremeyenleri, bizleri ve şehrimizi siyaset kumpasıyla yönetmeyi çıkarlarına uygun görenleri artık iyi tanımak gerekir. Belediye hizmetlerinde ideolojinin hizmet getiremediğini gördük. Bugüne kadar, bize ve şehrimize hizmet sunmaya değil, huzur bozan, sosyalist etiketli turist siyasetçiler gördük, gördünüz. Buna oylarınızla nokta koymak ve;”Zaman, insanları sorunlarıyla değil, haklarıyla tanımak zamanıdır” demeniz gerekir. 

Demokrasi gereği tüm partilere ve adaylarına başarılar diliyorum. Yerel seçimlerde biz şehirliler ideolojik siyaseti Meclisteki siyasetçilere, hizmet siyasetini de merkezi iktidarla uyumlu Şehrin Adamı olabilecek bir adam yok” diyorduk. Belediye seçimlerinde siz seçmenlerin, partiye değil, şehriniz için “işte Adam’ım” diyecek birine oy vermeliyiz.

Diyarbakırlı Yiğit Babam, Güzel Anam, Genç Arkadaşım. Bu seçimde hizmet için Diyarbakırlı bir Adam ve kaliteli Meclis üyelerini seçelim ki, Diyarbakır’ı elbirliği ile bir Kayseri, bir Konya, bir Adana, bir Kocaeli yapmanın yolunu bulduk diyelim. Özetle bize Diyarbakır’ımız için iktidarla yerelde hizmet için uyumlu bir başkan ile merkezi ve uluslararası hizmet için de istihdam yaratacak bir Adam lazım...

Bunun için Ak Parti’de aday gösterilen Türkiye çapında on yıllarca TİGEM; AFAD genel müdürlükleri ve Diyarbakır ile Adana Büyükşehir Belediyelerinde daire başkanlığı yapmış, üst düzey yönetici deneyimi olan hemşerimiz Mehmet Halis BİLDEN var. İktidarı da arkasına alarak, yerel kültürde, yerel mimaride, yerel ekonomide yerel demokraside Diyarbakır’ımızı ileriye taşıyacak, “hizmet getirmede şeytanın bacağını kıracak” donanıma, tecrübeye sahip bir aday… Bu delikanlı oylarınızla görev istiyor. 

Gelin bu seçimde kendinize ve şehrinize bir iyilik yapınız. Adam gibi bir adam size iktidar olanaklarıyla hizmete gelmiş. Mehmet Halis BİLDEN Bey’e, İlçe Belediye Başkanlarına ve Meclis üyelerinde katkı sunarak Diyarbakır’a sahip çıkalım. 

Gelin, bu seçimde “Şehir ve Adam” filminde ki şehirli olalım. Belediye Başkanı  (Antoni Quinin) in duruşunu hatırlayalım. Diyarbakır’a; resmi gayri, resmi her türlü Kayyumdan uzak bir belediyecilik için Antoni Quinin’imizi, Halis Bilden’i bulduk deme cesaretini gösterin. Kazanırsa, siyaset değil, hizmet demokrasisi kazanacak, Diyarbakır kazanacak! diye düşünün.

Son sözümüz de isterseniz, “Siyaset ve Demokrasi Üzerine Aforizmalar” kitabımızdan olsun:”Hilesiz demokrasinin en güzel maçı seçim, en adaletli hakemi halktır.”

Siz halksınız, Allahtan sonra her şeyin en iyisini düşünürsüz. Biz de size bir babayiğit önerdik. Bu şehrin toplumsal mutabakatını ve barışnı düşünün. Takdir sizindir.