MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM Grup Toplantısı’nda dün yaptığı “Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır. 81 Plakalı Düzce’den sonra 82 plaka ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmalıdır” çağrısı, en dikkat çekici çıkışlarından biri oldu. Bu açıklama, sadece bir siyasi mesaj değil, aynı zamanda tarihi, stratejik ve milli bir irade beyanı olarak da değerlendirilmeli.
Devlet Bahçeli’nin bu sözleri, yıllardır süregelen “Kıbrıs davasının temel eksenini yeniden gündeme taşıdı. Türk dünyasının en hassas meselelerinden biri olan Kıbrıs, sadece bir ada parçası değil; Anadolu’nun güvenlik kalkanı, Akdeniz’in kalbi, Türkiye milletinin tarihsel hafızasında derin izler bırakmış milli semboldür.
1950’li yıllardan itibaren Rum tarafının Enosis (Yunanistan’a bağlanma) hayaliyle başlayan saldırılar, Türkiye halkına yönelik insanlık dışı katliamları beraberinde getirmişti. 1974 Barış Harekatı ise Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak soydaşlarını koruma refleksiyle gerçekleştirdiği tarihi bir dönüm noktasıydı. O gün adaya barış geldi, Türk varlığı güvencede kaldı.
Bugün gelinen noktada, “federasyon” masalları artık bitmiş, iki devletli çözüm fikri ulusal bir gerçekliğe dönüşmüştür.
Devlet Bahçeli’nin “82 KKTC” ifadesi, sadece bir plaka numarası değildir; bu söz, Türkiye milletinin gönlündeki duygusal bağın, kardeşliğin ve birliğin sembolüdür. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye’nin güvenlik mimarisinde stratejik bir mevzidir. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının, mavi vatanın ve milli çıkarlarımızın korunmasında Kıbrıs’ın önemi tartışılmazdır.
Bu sebeple Bahçeli’nin çıkışı, sadece duygusal değil, aynı zamanda jeopolitik ve stratejik bir vizyona dayanıyor.
Elbette böylesi bir adım, sadece tek taraflı bir çağrıyla değil; iki halkın ortak iradesiyle şekillenmelidir. Ancak Kıbrıs Türk halkının gönlünde Türkiye’ye karşı bir aidiyet, bir kardeşlik duygusu zaten hep var olmuştur. Kıbrıs Türkleri, zor günlerinde yanlarında duran, adaletini, ekmeğini, güvenliğini paylaşan Türkiye’ye her zaman minnetle bakmıştır.
Eğer bugün Kıbrıs’ın gençleri “biz Türkiye’nin bir parçasıyız” diyorsa, bu söz tarihi bir bilincin ürünüdür.
Doğu Akdeniz’deki dengeler hızla değişiyor. İsrail-Gazze hattında süren savaş, Lübnan’daki gerilim ve Yunanistan’ın Ege’deki provokatif adımları, Türkiye’nin bölgesel güvenliğini doğrudan etkiliyor. Böylesi bir ortamda Kıbrıs’ın Türkiye’ye katılımı, hem askeri hem diplomatik olarak caydırıcılığı artıracaktır.
KKTC’nin Türkiye’nin 82. ili olması, sadece siyasi bir karar değil, aynı zamanda milli bekanın yeni bir sigortası anlamına gelir.
Devlet Bahçeli’nin “82 KKTC” çağrısı, kimilerince romantik, kimilerince iddialı bir çıkış olarak görülse de, gerçekte milli hafızamıza kazınmış bir gerçeğin dile gelişidir.
Kıbrıs Türk’tür, Türk’ün öz vatanıdır. Bu dava ne bir pazarlık konusudur, ne de bir diplomatik jesttir. Kıbrıs, Anadolu’nun güneyindeki bir ada değil, Türk milletinin kalbinde atan bir parçadır.
Belki bugün değil, ama yarın; belki bir kararnameyle değil, ama milletlerin ortak iradesiyle…
Kıbrıs, er ya da geç, kaderini Türkiye’nin kaderiyle birleştirecektir.