Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye siyasetinin en köklü partilerinden biridir. Son günlerde ise parti içinde yaşanan gelişmeler, hem kamuoyunda hem de parti tabanında ciddi tartışmalara neden olmaktadır.
Pazartesi günü görülecek kurultay davası, partiye kayyum atanması ihtimali, kurultay kararlarının “butlan” (hükümsüzlük) tehdidi ve en önemlisi, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sürece dair çıkışları… Tüm bu gelişmeler, CHP’nin yalnızca bir iç tartışma değil, tarihi bir kırılma anına doğru ilerlediğini gösteriyor.
Kemal Kılıçdaroğlu, bu karmaşık süreçte yaptığı açıklamada “Neden bu kadar korkuyorlar? Kayyum gelse daha mı iyi olur?” diyerek, hem parti içindeki mevcut yönetimi hem de yargı sürecini hedef aldı. Bu ifade, sadece bir serzeniş değil; aynı zamanda partinin temel değerlerinin, demokratik işleyişin ve hukukun üstünlüğünün savunusudur.
Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri, mevcut yönetime bir tehdit değil; bir uyarıdır. Bu bağlamda, “kayyum” gibi bir müdahalenin sadece CHP’ye değil, Türkiye’nin demokrasi geleneğine indirilecek ağır bir darbe olacağı da aşikardır.
Genel Başkan Özgür Özel ise yaptığı açıklamalarda Kılıçdaroğlu’nun geri dönüş ihtimalini açıkça eleştirdi ve “gelmesi hata olur” dedi. Bu açıklama, parti içindeki ayrışmanın sadece bir liderlik tartışması değil; bir anlayış farkı olduğunu da ortaya koyuyor. Özel, “yenilik” ve “değişim” vurgusuyla göreve gelmişti; ancak geçen zaman içinde birçok partili, bu değişimin neye evrildiğini sorgulamaya başladı.
Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık liderliğinde CHP, hem sosyal demokrat kimliğini güçlendirdi hem de Türkiye’nin kaderini belirleyen seçimlerde aktif rol oynadı. 2019 yerel seçimleri, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere büyükşehirlerin kazanılması, onun stratejik aklının eseriydi. Bugün gelinen noktada ise partinin bu ivmeyi kaybettiği yönünde ciddi eleştiriler var.
Kurultay davası, mahkemeden çıkacak karar ve olası kayyum ataması, sadece CHP için değil; Türkiye’nin demokratik geleceği için de belirleyici olacak. CHP, içinden geçtiği bu türbülansı ancak geniş tabanlı, birleştirici ve ilkeli bir liderlikle aşabilir. Mevcut yönetimin bu vasıfları taşıyıp taşımadığı ciddi bir soru işareti yaratırken, gözler yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’na dönüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun geri dönüşü, bir liderin iktidar arzusu değil; bir partinin, hatta bir ülkenin yeniden dengeye kavuşma çabası olarak görülmelidir. Bugün CHP’nin en çok ihtiyaç duyduğu şey, karizmatik bir figür değil; aklı, vicdanı ve sabrı temsil eden bir liderdir. O liderin adı da Kemal Kılıçdaroğlu’dur.