Türkiye, terörün karanlık gölgesinden tamamen kurtulacağı bir geleceğe belki de hiç olmadığı kadar yakın. Yıllardır hem devletin hem milletin sırtında ağır bir yük olarak duran bu mesele, bugün yeniden masadayken, atılan her adımın, kurulan her cümlenin ve verilen her kararın tarihi bir ağırlık taşıdığı açık.

Türkiye’nin terörle mücadelesinde yeni bir dönemin eşiğine gelindiği bir süreçte, İmralı’da yapılan son görüşme Ankara’da dikkatle takip ediliyor.

Görüşmeden sızan bilgiler, yalnızca sürecin seyrine değil, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin bugün nasıl bir uyarıya dönüştüğüne dair de önemli ipuçları taşıyor.

Görüşmeye dair aktarılan ilk dikkat çekici başlık, Abdullah Öcalan’ın terörün geleceğine ve bölgesel dinamiklere ilişkin yaptığı değerlendirmeler oldu.

Özellikle Suriye sahasında etkin olan YPG’ye yönelik “bu süreci dikkatle takip etmeleri gerektiği” yönünde bir mesaj ilettiği belirtiliyor. Bu değerlendirme, örgüt içindeki dengelerin ve farklı fraksiyonların süreçten nasıl etkileneceğine dair önemli bir uyarı niteliği taşıyor.

Görüşmenin en çarpıcı notu ise Öcalan’ın, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yaptığı gönderme oldu. Öcalan’ın, “Özal barış adımı attı ve bunun bedelini canıyla ödedi” ifadelerini kullanması, süreci yönetenler açısından tarihin altını çizdiği önemli bir hatırlatma olarak değerlendiriliyor.

Bu cümle, iki kritik mesaj içeriyor: Barış girişimlerinin geçmişte ciddi riskler barındırdığı, bugün süreci yürütenlerin çok dikkatli olması gerektiği.

Öcalan’ın, “Bu süreci yürütenler çok dikkatli olmalı” sözleri, geçmiş deneyimlerin gölgesinde hem güvenlik hem de siyasi risklere işaret eden bir çerçeve çiziyor.

İmralı’dan aktarılan notlarda, sürecin mimarlarının “hedef haline gelebileceği” yönündeki örtülü değerlendirmeler de dikkat çekiyor.

Bu, hem devlet kurumlarında hem siyasi mekanizmada süreç üzerinde çalışan isimlerin karşı karşıya olduğu görünmez tehditleri yeniden gündeme taşıdı.

Özellikle Öcalan’ın Özal örneği üzerinden yaptığı vurgu, “barış girişimlerinin tarihi bedelleri” açısından Ankara’da bir “stratejik dikkat” çağrısı olarak yorumlanıyor.

Öcalan’ın tüm değerlendirmelerinin ortak noktası, sürecin hassasiyetine yapılan vurgu.

Ankara’daki yorum ise net: Dikkatli yönetilen bir süreç, sakin ve soğukkanlı bir siyasi iklim, gizliliği doğru ayarlanmış temaslar, sarsılmaz bir devlet kararlılığı, bu sürecin geleceğini belirleyecek ana unsurlar.

Bugün gelinen aşama, hem bölgesel koşullar hem de toplumun beklentileri açısından yeni bir sayfa açma potansiyeli taşıyor. Ancak tıpkı Özal döneminde olduğu gibi, sürecin bedeli ve riski yine çok büyük. Türkiye artık terörün konuşulmadığı bir dönemi hak ediyor.

Fakat bu tabloya giden yol, ancak dikkatle, sabırla ve tarihin uyarılarını doğru okuyarak yürünebilir.

Türkiye, artık terörün konuşulmadığı, dağlarda silah seslerinin değil çocuk kahkahalarının yankılandığı bir döneme girmek istiyor.

Bu ülke bunu hak ediyor.

Bu millet bunu hak ediyor.

Ve bu defa başarıya ulaşmak için gereken şey, sadece irade değil; iradeyi koruyacak yüksek dikkat, sağlam strateji ve sarsılmaz bir kararlılık.

Terörsüz Türkiye hayali, hiç olmadığı kadar yakın. Yeter ki süreci yürütenler, tarihin gösterdiği uyarıları doğru okuyup adımlarını o hassasiyetle atsın…