Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP) bugün adeta nefesler tutuldu. Türkiye’nin gözü kulağı Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davada. Dava, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nın iptali ve “butlan” kararı verilmesi talebini içeriyor. Bu dava yalnızca bir parti içi çekişmenin değil, aynı zamanda Türkiye’de siyasi dengeleri de yakından ilgilendiren bir sürecin hukuki yansıması olarak görülüyor.

Bilindiği üzere CHP’nin 38. Olağan Kurultayı, partide uzun süredir devam eden değişim tartışmalarının ardından gerçekleştirilmiş ve Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı ipi göğüsleyerek genel başkanlığa seçilmişti. Ancak kurultayın ardından bazı delegeler, tüzük ihlali, usulsüz delege belirleme ve oy sayımıyla ilgili itirazlarını yargıya taşımıştı.

İşte bugün Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava, bu itirazların somutlaştığı en kritik aşama. Davanın merkezinde yer alan “butlan” kavramı, hukuken yapılan bir işlemin baştan itibaren yok hükmünde sayılması anlamına geliyor. Yani eğer mahkeme “butlan” kararı verirse, CHP’nin 38. Kurultayı hiç yapılmamış sayılabilir. Bu durumda alınan tüm kararlar özellikle Özgür Özel’in genel başkan seçilmesi hükümsüz hale gelebilir.

Mahkeme davayı reddederse: 38. Kurultay geçerli sayılacak ve mevcut yönetim, yani Özgür Özel liderliğindeki kadro görevine devam edecek. Bu durumda partide hukuki belirsizlik sona erecek ve Özel yönetimi, yerel seçimlerdeki başarı sonrası siyasi çizgisini daha da sağlamlaştıracak.

Peki “İptal” ya da “butlan” kararı çıkarsa ne olur? Bu senaryo ise CHP tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir tablo yaratabilir.

Kurultay geçersiz sayılırsa, partinin tüzüğü gereği bir çağrı heyeti oluşturulması ve yeni bir kurultay sürecine gidilmesi gündeme gelebilir.

En dikkat çekici ihtimal ise, 37. Kurultay’da genel başkan seçilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun hukuken yeniden genel başkan konumuna dönmesi. Ancak bu, yalnızca mahkemenin kararının kapsamına ve gerekçesine bağlı olacak. Parti içi uygulamalarda da bu dönüş kolay olmayabilir; Yargıtay onayı ve Siyasi Partiler Kanunu çerçevesinde süreç uzayabilir.

CHP’nin kurultay davası, yalnızca parti içinde değil, muhalefet cephesinde de büyük yankı uyandırmış durumda. Zira CHP, Türkiye’de ana muhalefet partisi olarak yalnızca kendi iç dengelerini değil, genel siyasi atmosferi de belirleme gücüne sahip. Bu nedenle dava sonucu, Türkiye’nin muhalefet haritasını yeniden şekillendirebilir.

Parti tabanında ise iki farklı duygu hakim. Bir kesim, “değişimin geri dönülmez şekilde başladığını” savunurken, diğer bir kesim “hukuka ve parti geleneğine uygun bir yeniden değerlendirme” gerektiğini düşünüyor. Yani dava yalnızca bir hukuk süreci değil, CHP’nin gelecekteki yol haritasını da tayin edecek bir “demokrasi testi” niteliğinde.

Bugün çıkacak karar, yalnızca bir genel başkanın kaderini değil, Türkiye’de siyaset kurumunun iç işleyişine duyulan güveni de etkileyecek. Mahkeme, kararını hangi yönde verirse versin, CHP için bundan sonraki süreçte önemli olan kurumsal birlikteliği koruyarak demokrasiye ve parti içi hukuk ilkelerine sahip çıkmak olacak.