Son yıllarda aynaya küskün, tabağa düşman, tartıya mahkûm gençlerin sayısı artıyor. Yemek yememek bir tercih değil, bir mücadele şekline dönüşüyor. Bu görünmez savaşa tıp dilinde Anoreksiya Nervoza deniyor. Ancak bu sadece bir “zayıflama isteği” değil; bedeni aç bırakırken ruhu da derin bir yalnızlığa hapseden, ölümle sonuçlanabilecek ciddi bir psikiyatrik hastalıktır.

Nedir Bu Anoreksiya Nervoza?

Anoreksiya nervoza, kişinin beden ağırlığını takıntı haline getirmesi, yoğun kilo alma korkusu ve beden algısında bozulma ile karakterize edilen bir yeme bozukluğudur. Tanı kriterlerine göre birey, yaşına ve boyuna göre olması gereken minimum kilonun altında bir kiloda olmasına rağmen hâlâ kendisini kilolu hisseder ve kilo almaktan yoğun biçimde korkar.

DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı)’e göre tanı koymak için aşağıdaki üç kriter gözlenmelidir:

  1. Enerji alımında kısıtlama,
  2. Aşırı kilo alma korkusu veya kilo artışına karşı sürekli davranışsal direnç,
  3. Beden algısında bozulma.

Kimlerde Görülür?

En sık ergenlik çağındaki kızlarda görülse de, erkeklerde de artış göstermektedir. Genetik yatkınlık, mükemmeliyetçi kişilik yapısı, düşük benlik saygısı, travmatik yaşam olayları anoreksiya gelişiminde rol oynayabilir. Ayrıca medya, moda endüstrisi ve sosyal medya da idealize edilmiş beden algısıyla bu süreci beslemektedir.

Anoreksiya’nın Belirtileri Nelerdir?

  • Sürekli kilo ve vücut şekli ile ilgilenme
  • Aşırı egzersiz yapma
  • Öğün atlama veya yemeği reddetme
  • Katı diyet kuralları belirleme
  • Aşırı kilo kaybı (BMI ≤ 17.5 kg/m²)
  • Kadınlarda adet döngüsünün durması (amenore)
  • Saç dökülmesi, kuru cilt, soğuk intoleransı
  • Karamsarlık, depresyon, anksiyete gibi psikolojik belirtiler

Bedenin Fizyolojik Cevabı

Vücut yetersiz kalori alımına adaptasyon göstererek bazal metabolizma hızını düşürür. Kas dokusunda azalma, hipotansiyon, bradikardi, hipotermi, osteoporoz ve elektrolit dengesizlikleri gelişebilir. Ciddi vakalarda multiorgan yetmezliği ve ani kardiyak ölüm riski vardır.

Bu nedenle anoreksiya nervoza, psikiyatrik hastalıklar arasında en yüksek ölüm oranına sahip bozukluktur (yaklaşık %10-15).

Psikolojinin Derinlikleri

Anoreksiya çoğu zaman bir “kontrol etme çabasıdır.” Kişi yaşamındaki kaotik ya da stresli alanları yönetemediğinde, kontrolü kendi bedeni üzerinde kurar. Yememek; güçlü, kararlı ve iradeli hissettirir. Bu noktada yemek artık fiziksel değil, psikolojik bir mesele hâline gelir.

Aynı zamanda bu bireylerin büyük kısmında anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi ek psikiyatrik hastalıklar da bulunabilir.

Tedavi Süreci

Anoreksiya nervoza çok disiplinli bir yaklaşım gerektirir:

  • Psikiyatrist: Tanı ve medikal tedavi süreci
  • Klinik psikolog: Bilişsel davranışçı terapi (CBT), aile terapisi
  • Diyetisyen: Bireyin yaşına ve fizyolojik ihtiyaçlarına uygun, yavaş kilo artışı hedefleyen beslenme planı

İyileşme süreci yavaş, inişli çıkışlı ve sabır isteyen bir yolculuktur. Ancak doğru yaklaşımla mümkündür.

Toplum Olarak Sorumluluğumuz Var

Bizler bu hastalıkla mücadele eden bireylere sadece bakmakla kalmamalı, görmeliyiz. Yargılamadan, etiketlemeden, küçümsemeden…

“Ye biraz, kilo alırsın geçer.”

“Zayıf olmak ne güzel işte.”

“Senin problemin şımarıklık.”

Bu tür söylemler hastalıkla değil, bireyle savaşır. Oysa ki ihtiyacı olan şey anlaşılmak, desteklenmek ve profesyonel yardıma yönlendirilmek.

Unutmayalım: Sağlık bir sayı değil, denge hâlidir.

Bedenimiz sadece dış görünüşümüz değil, varoluşumuzun taşıyıcısıdır.

Ve hiçbir ideal, insanın yaşam hakkından daha önemli değildir.