Kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı, iletişim ağlarının geliştiği 21. yüzyıl, içinde ironik bir çelişkiyi barındırıyor. Sohbet halinde telefon ekranına kitlenen çehreler, topluca atılan şablon mesajlar, bir tıklamayla başlayan ve biten yapay ilişkiler, iletişim çağında yaşanan iletişimsizliği sonuna kadar hissettiriyor. 

Akıllı telefonlar ihtiyaçtan ziyade, her geçen gün eğlence alanına dönüşmekte. Bu da beraberinde yeni bağımlılıkları ortaya çıkarıyor. Dikkat ediyorum da, birer birer kalabalıklar içinde yalnızlaşan insanlara dönüşmeye başladık. Artık eş dostla bir araya gelindiğinde, iki-üç cümleden sonra muhabbet tıkanıyor, eller telefona, gözler ekrana kitleniyor. İletişimin en temel özelliği olan göz kontağı, ne yazık ki kurulamıyor. 
Bu durum da insanlarla olan etkileşimimizin azalmasına, birbirimizden çok kendimize yabancılaşmamıza ve duyarsızlaşmamıza neden oldu. Şimdi bir de ‘’sosyal medya detoksuna girdim, bir süre aranızda olamayacağım” yazısını fazlasıyla görür oldum. Geldiğimiz noktayı, özetler nitelikte.

Ekran bağımlılığı sadece yetişkinlerde de görülmüyor. Uzmanlara göre, 2 yaşın altına kadar indi. Bu hafta özel haberimde görüşlerine yer verdiğim Çocuk Gelişim ve Eğitim Uzmanı Emel Seri, kendi çocukluğundan örnek vererek, "Biz küçükken her şey çok güzeldi. Annemin fasulyeleri akşamdan ıslatıp, sabah onları bize oynamamız, boyamamız, matematik yapmamız için verdiğini hatırlıyorum ve bizimle uzun süre oyun oynadığını. Eskiden ev gezmelerini ya da dışarda arkadaşlarımızla buluşmayı, dört gözle beklerdik. Günümüz çocuğu git gide yalnızlaşıyor maalesef. Ellerinde tablet, telefon başka hiçbir şey görmüyorlar. Bu durumu kontrol altına alamazsak, özellikle sosyal becerileri ve dil gelişimleri çok zayıf bireyler olacaklar. Bazı ebeveynler çocuklarının telefon, tablet kullanma becerilerini onların çok zeki olduklarını düşünerek anlatıyorlar. Ya da tabletin, telefonun İngilizce kelime öğrettiğini söylüyorlar. Çocukların elinde kontrolsüzce, limitsiz kalan tablet ve telefon yarar değil, telafisi zor zararlar verir” uyarısında bulunmuştu.

 Emel Hanımın da vurguladığı gibi, ekran bağımlılığının bu görünmez yüzü, iletişim biçimini tümden değiştirebilir. Kısacası, iletişim kurma ihtiyacımız değişmedi, iletişim kurma biçimimiz değişti. Kendimize 'çevrimdışı' bir hayat yaratmayalım, sanal gerçekliğin içinde boğulmak yerine, özellikle bugün gökyüzüne bakalım.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.