Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bir yaşam felsefesidir.

O felsefe, insanların özgürce düşünebildiği, yüreğini sevgiyle, aklını adaletle birleştirdiği bir dünyayı anlatır.

Cumhuriyet’in özünde, insanın insana güveni; dostluğun, dayanışmanın ve kardeşliğin anlamı vardır.

Bugün 29 Ekim… Bir milletin yeniden doğduğu, esareti reddedip özgürlüğe koştuğu o büyük gün.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde, Türkiye halkı sadece bir devrim yapmadı, aynı zamanda dostluğu, birliği ve ortak geleceği inşa etti.

Cumhuriyet, tıpkı gerçek dostluk gibi, emek ister, fedakarlık ister, yürek ister.

Nasıl ki dostluk, zor zamanda yanında olmayı gerektirir; Cumhuriyet de vatandaşının yanında olmayı, onu yüceltmeyi gerektirir.

Bugün bizler; Atatürk’ün bizlere emanet ettiği bu kutsal değeri korumakla görevliyiz. Bunu yaparken kalbimizdeki dostluğu, sevgiyi, birliği de büyütmeliyiz.

Çünkü Cumhuriyet, yalnızca devleti değil; kalpleri birleştiren bir kardeşliktir.

Bir dostun elini tutmakla başlar aslında Cumhuriyet’in hikayesi…

Birlikte yürümekle, birlikte üretmekle, birlikte sevinmekle sürer.

Ve ne mutlu bize ki bu güzel topraklarda hala dostluğun, sevginin, kardeşliğin sesi yankılanıyor.

Cumhuriyet;

Bir milletin umudu,

Bir dostun kalbindeki ışık,

Bir halkın özgür nefesidir. Bugün o nefesi bir kez daha gururla alıyoruz.

1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Atatürk, o gün yalnızca bir mücadele başlatmadı, aynı zamanda bir millete yeniden umut aşıladı. Kurtuluş Savaşı’nın her adımı, milletin kaderine el koymasının sembolüydü.

Ve 29 Ekim 1923’te, bu mücadele “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesiyle taçlandı. Artık söz milletindi, artık yöneten değil, halkın iradesiydi.

Cumhuriyet, köydeki çocuğun da şehirdeki çocuk kadar okuma hakkına sahip olmasıdır. Cumhuriyet; “kul” olmaktan çıkıp “yurttaş” olmaktır. Cumhuriyet, karanlıktan aydınlığa, cehaletten bilime, umutsuzluktan dirilişe uzanan yolun adıdır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’i sadece kurmadı, onu koruyacak nesillerin de temelini attı.

“Benim en büyük eserim Cumhuriyettir.” derken, aslında her birimize bir sorumluluk yükledi. O eser biziz; onu yaşatmak da bizim görevimizdir.

Cumhuriyet, miras değil emanettir. Ve bu emanet, nesillerin elinde daha da güçlenmek zorundadır.

Bugün bizlere düşen görev, Cumhuriyet’in değerlerini daha da yüceltmektir.

Cumhuriyet;

Bir ulusun onurudur,

Bir milletin kalbidir,

Bir geleceğin teminatıdır.

Ne mutlu ki biz, o büyük mirasın çocuklarıyız.

Ne mutlu Cumhuriyetle büyüyen,

Ne mutlu Cumhuriyetle nefes alan,

Ne mutlu Cumhuriyet diyen Türkiye milletine!

Yaşasın Cumhuriyet!

Yaşasın dostluk!