Bencillik, genel olarak empati yeteneği gelişmemiş bireylerin, davranış ve tutumlarını ifade etmek üzere kullandığımız bir kavramdır. Empati yeteneğin yoksa, ötekine kör ve sağır olursun. Bencil, kendisi için istediğini başkasına reva görmez. Bu yanıyla hep bana, hep banacıdır. Kendi arzu ve istekleri için enerjik çabalar sergilerken, başkasından her şeyi esirger. Bu cimrilikten ya da diğer bir kavram olan tutumluluktan farklı ve öte bir şeydir. Cimri ya da tutumlu, aza temah edendir. Verir ama gerekli olanı yapmaz.

Bencilin kitabında bilerek, bir iradeyle vermemezlik vardır. O nedenle bencil insan aslında mutsuzdur. Epikur ‘’Vermek mutlu olmaktır’’ diyor. Çünkü paylaşmak mutluluğun çimentosudur. Paylaşımcı ve dayanışmacı hisler, bizi mutluluk iklime sokar. Bencilin sadece empati yeteneği gelişmemiştir, onun sevgi dolu yüreği de yoktur. Sevgiden yoksunluk, geride kapkara bir kalp bırakmak demektir. Sevgi olmayınca özen de olmaz. Duyarlılık olmaz, merhamet hisleri gelişmez. Aslında bencil insan, içi çürümüş insandır.

Dış ambalajı ne kadar fiyakalı olursa olsun, o abartılı dış giysiler o çürümüşlüğü örtmek içindir. Ama nafile, bencilliğin kokusu, yeryüzünün en keskin kokularındandır. Kilometreler ötede bile hissedilir. Bencil, aynı zamanda despottur. Karakter olarak zorbalık yapmaya yatkın ve meyillidir. Görgüsüzlüğü ve kabalığı kadife eldivenin içinde bile olsa yine de fark edilir. Çünkü en küçün ilişkide, ister ticari, ister duygusal fark etmez, hep kendi çıkarlarını ya da yaşam tarzını dayatır. Bu yanıyla bencil dayatmacıdır. Hiç kimse bencil kadar bilgili değildir; her şeyin en iyisini o bilir. Bu dünyada en iyi şeylerin seçkin muhafızı onlardır.

Bencilin egosu yüksektir. Hatta egosu öyle yüksektir ki, bu yükseklik ile everest tepesi bile boy ölçüşemez. Kim bilir belki de o büyük ego, Afrika kıtasından da büyüktür. Yüksek ve büyük ego, bencili alıngan yapar. Tuhaftır, bu dünyada en çok benciller alıngan olur. Nedendir bilinmez, en küçük şey küsüp darılmalarına neden olur. Öyle ya onlar bu dünyanın nadide çiçekleridir. Onlar herkesten üstündürler ve dolayısıyla her şeyi doğal olarak hak ederler! Her şey onların hakkıdır. Önce bencil, sonra bencil ve sonra yine bencil. Sloganları da budur. ‘’Önce ben, sonra ben, daha sonra da yine ben’’

Bencilin ideolojisi yoktur. Her ideolojiyle araları iyidir. Yani her kalıba girerler. Onlar için statü ideolojinin ta kendisidir. Her şeyin ölçüsü statüdür. Eğer kazara biraz esnemek gerektirse bunu sadece statüleri için yaparlar. Bencillik gökten zembille inmez. Bencillerin yetiştiği ayrı otonom bir alan ve yer de yoktur. Onlar bu kültürün tipik örneklerinden sadece biridirler. Yetişme tarzlarında ötekiler yoktur. Daha doğrusu vardır da ama sadece ona hizmet ederler. Algı budur. Eğer algı bu olmazsa, bir insan evladı, kendisini herkesten öncelikli varsayabilir mi? Ama var böyleleri, hem de istemediğimiz kadar.

Makam ve mevki için herşeyi göze alanlar, hiç hak etmediği halde, hiçbir liyakat emaresi göstermeden, görevlere talip olanlar. Sırtını bir sisteme dayayıp, orada ahkam kesip, ikbal arayanlar. Saymakla bitmez. Bir de masum bir bencillik türü var, Sigmund Freud buna ''akıllı bencillik’’ diyor. Zor zamanlarda sırf kendi varlığını korumak amacıyla ''bilmiyorum, görmedim, duymadım’’ diyenler. Biz buna klişe tabirle ‘’sessiz çoğunluk'’ diyoruz. Masum bir bencillik türüdür bu çünkü bizden bir şey talep etmez. Yani kendi yararına ve çıkarına çalışmaz. Tek derdi zarar görmemektir. Bir tür korunma refleksi diyebiliriz buna. Ama bu durum aslında bencillik, haris bencili azdırır. Masum, akıllı bencillerin sessizliği, bencilin oyun kurma alanıdır. Deyim uygunsa benciller esasen, akıllı bencillerin sessizliğini istismar ederler.

Korkmak ayıp değil. Bir Fransız atasözü şöyle der; ''Korkmayan aptaldır ve bizim aptallara ihtiyacımız yoktur.’’

Bir parça korku makuldur ve her zaman odağımızda olmalıdır. Ama korkaklık ile ödlekliği birbirine karıştırmamak gerekir. Korkmayı bir başkasından öğreniriz. Korkmak öğrenilen bir şeydir. Korkmamak da öğrenilen bir şey. Korkmamayı da öğrenmek gerekir. Yoksa bu dünya bencillerin cenneti olmaya devam eder.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.