Kadına yönelik şiddet, küresel boyutta toplumsal sorun olmaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin yaptığı araştırmaya göre, pandemide şiddet gördüğü için çağrı merkezine gelen aramalar 5 kat artmış, oldukça fazla bir oran.

Bu hafta gerçekleştirmiş olduğum özel haberlerde, özellikle kadınlara yer vermeye gayret ettim. Çok boyutlu bir sorun olan kadına yönelik şiddet konusunda hem kendi söylemlerimize özen göstermek hem de medya dilini doğru kullanmak, şiddeti önlemede son derece önemli. Mezunu olduğum Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi -Gazetecilik bölümünün ilk dersini dün gibi anımsarım. O güne dair bütün gazeteler alınır ve şiddet haberlerinin işleniş biçimi teker teker ele alınırdı. O gün bugündür, medyaya yansıyan haberleri, fakültede almış olduğum bakış açısı ve haber etiğiyle okumaya çalışırım.

Peki nedir bu yanılgılar? Özellikle şiddet haberlerinde, olayın gerçekleşme biçimi tüm ayrıntılarıyla ele alınmamalı, bu tür olayları haberleştirilirken, kadına yönelik cinayetleri, magazinleştiren veya normalleştiren bir dil kullanımından kaçınılmalıdır. Kadına şiddet ve cinayet haberlerinde sorumlusu olarak kıskançlık, öfke, namus gibi ifadelere yer verilmemeye çalışılmalı ve haber sonrası fikri takip yapılmalı. Kadına yönelik şiddet haberiyle alakalı olarak görüşünü aldığım Avukat Şeyma Kesim de aynı görüşü savunuyor, ''Tıklanma haberciliği" yerine bazı etik, insani değerlerin de göz önünde bulundurulması gerektiğini üstüne basa basa dile getiriyor ve ekliyor “ Bu tarz tıklanma haberciliği uğruna yapılan bazı haberlerin medyada yer alması, zamanla toplumun gözünde bu durumu normalleştirebiliyor. Birçok kişinin gözünde bu durum kanıksandı ve olağanlaşmaya başladı. Bence bu en tehlikelisi’’

ALO 183, Kadın Destek Uygulaması (KADES) gibi uygulamaların oldukça etkili olduğu kanaatindeyim. Artık şiddete maruz kalan kadın ‘Kol kırılır, yen içinde kalır’ demiyor ve yetkili birilerine ulaşmaya çalışıyor. Tek sorun, her kadının akıllı telefonunun veya internetinin olmayışı özellikle kırsal kesimde.

Konuyla mücadele sadece tek taraflı olamaz ve yalnızca tek bir pencereden bakmıyorum olaya. Kadına, çocuğa, erkeğe, hayvana şiddetin önlenmesinde neler yapılabilir, bilinç düzeyi nasıl geliştirilebilir, ailede ne gibi bir yaklaşım benimsenmeli hepsi bir bütün halinde değerlendirilmeli. Artık ‘prenses kızım, aslan, paşa oğlum’ sıfatları ile değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kökünü kurutacak bir gerçeklikle yolumuza devam etmeliyiz.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.