14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan seçim öncesi, dün akşam Diyarbakır’da 1000’in üzerinde katılım ile bir toplantı yaptık. Yapılan toplantımız verimli ve karşılıklı bir görüşme içerisinde oldu.

Öncelikle bana yapılan eleştiriden bahsedeyim: ‘Neden siyasette yoksun? Diyarbakır’ın senin gibi bir Milletvekiline ihtiyacı vardı, neden Diyarbakır’dan siyasete devam etmiyorsun?’

Hizmet yapmamı, sahipsiz olan Diyarbakır’ı sahiplenmemi istediler. Haklıdırlar, bu eleştiriyi Diyarbakır’ın her yerinde duydum.

(2002-2007 yıllarında Milletvekilliği dönemimde, Diyarbakır’a neler yaptığımı halkım çok çok iyi bilir. Ayrıca Google’dan sayfama bakabilirler.

Şimdi bazı değerlendirmeleri yaparak, Diyarbakır kamuoyunun bilgisiyle görüşlerimi paylaşmak isterim.

14 Mayıs’a dönersek,

Deniz Baykal komplosu, uluslararası güçlerce çok önceden planlanmış bir komploydu. Planlayan komplonun merkezi bellidir.

7 Mayıs 2010 yılında komplonun parçası olan, planlanmış, yayınlanan kaset komplosu ile 10 Mayıs 2010 yılında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın istifa etmesi ile Bay Kemal’i getiren güçler, beni de tasfiye ederek, Doğu ve Güneydoğu’da siyaset için kendi elamanı olan kişiyi siyasette ön plana çıkartmıştır.

2010 yılının, tüm FETÖ’nün yazılı ve görsel basınına bakabilirsiniz. Bu kişi, Kürtlerin kurtarıcısı olarak CHP’de siyaset için makyajlı olarak sunulmuştu. Bu komployla bana da büyük zarar verdiler.

Zira Deniz Baykal’ın 2008’de CIA’in yan kuruluşu İsveç’teki Silkroad Enstitüsü, Türkiye’deki siyasi gidişatla ilgili bir rapor hazırlamış ve raporda Baykal’ın gitmesi, yerine Kılıçdaroğlu’nun gelmesi gerektiği yazılmıştı. Bu rapor ABD’de yayınlandı.

’’CHP’den istifa etmeye ikna edilecek olan Deniz Baykal’ın yerine Kemal Kılıçdaroğlu geçecek.’’

(18 Ekim 2008 tarihli rapor 75. Sayfası)

Evet, rapor 2010’da uygulandı. Kaset ile Genel Başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Soruyorum sizlere...

Günümüze kadar inisiyatifi başkalarının elinde olan bu kişiden ne beklersiniz?

Bilinen ve bilinmeyen güçlerle, planlanan komployla getirilen bir kişi mi bu ülkeyi yönetecek?

Ayrıca, kızsanız bile gerçek şu ki; siyaset manevrasının tek dayanağı, köprüyü geçinceye kadar izlediği adımlardır.

Herkese gülümseme evet demektir. 6’lı masada da yöntemi aynı olduğu ortada. Şimdi de Kürtler üzerindeki yöntem de aynıdır.

Siz tanımazsınız, 1993’ten beri tanıdığım kişidir.

Sırrı Sakık, ‘’Kapalı kapılar arkasından konuştuğumuz ve anlaştığımız konuları açıkla” dedi.

Açıklayamaz! Sizce cesareti var mı?

Güven ve cesareti olmayan kişinin arkasında durulur mu?

Diyarbakır 14 Mayıs’tan sonra ‘’Biz böyle bilmiyorduk. Cesareti yok adım atmaya. Verdiği sözler nerede, ne konuştuk, ne oldu?” cümleleriyle karşılaşmamanız için, 14 Mayıs’ı iyi değerlendirelim.

HDP’li Milletvekillerinin cezaevlerine girmesinde yasa değişikliklerini kim destekledi?

Çözüm süreci 2014’te başladığında, en başta destek vermesi gerekirken, kim ilk karşı çıktı?

Çözüm sürecinde Kılıçdaroğlu’nun sürece nasıl saldırdığını ne çabuk unutuyoruz!

1999 yılından beri “KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ” için onlarca rapor yazdım, kitabını yazdım. Demokratikleşme ve insan hakları yönünde konuşmalar yaptım ve bu konuda çözüme katkı yapabilecek CHP iken, sürece karşı izlediği tavır ortadadır.

Ayrıca, sürecin bozulmasında rolü olan ajan kişiler de görevini tam yerine getirmişlerdir. Zira bu ajan kişinin Kürt sorununun çözümü yönündeki raporuna bakın. İstanbul’da bir caddeye Hrant Dink adı verilsin (tabii verilsin ama konu bu değil) ve magazin içeren bir raporu Kürtlere sorunun çözümü diye sunmaktadır.

Sürecin bozulmasından sonra akan bütün kanın vebali bu kirli kişiliklerin boynundadır. En az binlerce insan ölmüştür. Yazık değil midir?

Son 10 yılı gözden geçirin, tanımak için yeterlidir.

Bölgede yaşanan olaylarda ne gibi ciddi bir tavır sergiledi?

Kürt sorununu konuşurken, burada yaşadığım bir süreci sizlerle paylaşmakta fayda vardır.

2014 yılı haziran ayında 2015’teki yapılacak seçimler için yüzlerce kez Bay Kemal ile görüşmelerimiz sonucunda, geldiğim noktada Bay Kemal’den sözünün, cesaretinin, güvenin olmadığını gördüğüm, bir anda uzaklaşmıştım.

2014’teki bu süreci bu seçim öncesi konuşmak istemiyorum.

Bunu konuşursak, Bay Kemal karşıma gelsin, teke tek basının önünde konuşalım. Ve Baykal’a kaset olayını da.

Kısaca köprüyü geçinceye kadar herkese bol vaatlerle siyaset yapan Bay Kemal’in durumu bu...

Sayın Erdoğan’a kızabiliriz. Eleştiriler yapılır. Bugün insanların cezaevinde olması, Kayyumlarla yönetilmesi, yurt dışına giden zorunlu siyasetçiler, Suriye ve Irak’taki gelişmeler, ayrıca HÜDA-PAR ile siyasi ittifak, ilimizde tartışma konusudur. Karşı çıkılan bir ittifaktır. Bunun gibi birçok konuda eleştirileri yapabilirsiniz.

Haklısınız ama. Bugün Gelinen süreç ile ilgili; Sizlere neden, Niçin, Nasıl bu duruma gelindi? Sorularım ile konuyu ayrıca tartışabiliriz.

Türkiye’de HDP’nin (YSP) tabanına saygım, sevgim sonsuzdur. Halk, partisine sahip çıkıyor. HDP’li bazı yöneticilerin bilmediği konu ise, halk, kendi kimliğine, onuruna, kişiliğine, namusuna, yarınlarına sahip çıktığı için, partisini eleştirmiyor ve vekil aday gösterilenleri tanımazlar bile.

Gelelim milletvekili düzeyinde siyasi partilere.

100 yıldır Kürtlerin en çok acı çektiği kişiler; Ajanlar, İspiyoncular, Rantçılar, Muhbirlerdir.

Ajan, ispiyoncu bağlı olduğu kuruma, kişiye bağlıdır. Oradan geçinirler. Ajanlar kardeşine, arkadaşına güzel görünür, ama asıl görevi ajanlıktır. Halkın karşısında demokraside, barışta, kardeşlikte, hukukta, insan haklarında ve Kürt sorununun çözümündeki konuşmalarında mangalda kül bırakmaz.

Bakarsınız bu kişi hakkında göstermelik ceza soruşturması açılır. Bir başka partinin Milletvekili ise aynı sözleri sarf ettiğinde dokunulmazlıkları kalkar, cezaevine girer veya yurt dışına kaçmak zorundadır.

En son 68 dosya 39 Milletvekili hakkında dokunulmazlık dosyası Adalet Bakanlığı’ndan Meclise gönderildiğinde, 67 dosya ve 38 Milletvekili hakkında işlem için gönderilir. Yine bu Ajanın dosyası gönderilen dosyalar arasında ismi yoktur.

Ajan, halkı tahrik eder, provoke eder, gizli görüşmelerdeki konuşmaları, bilgileri bağlı olduğu kuruma nakleder ve bu bilgiler ışığında, bilgi aktardığı kişilere ise artık karanlık kapılar açılır. Yani yargı süreci... Faili meçhul olaylar gibi.

Ajan görevini yaparken kimse kendisinden şüphe etmesini sağlamaz. Zira itibar sahibi, para sahibi ve söz sahibi gibi olanaklar kendisine sağlanır.

Bu değerlendirmeden sonra,

Bir siyasi partinin Diyarbakır adayına bakıyoruz. (TR yurtdışında Türkiye’nin Plakası) TR 705 kod adlı CIA Ajanı, ‘’Ayda kaç bin dolar maaş aldığı”, Wikileaks belgelerinde açıklandı.

Alman Vakıflarla ilgisi, İngiliz istihbaratıyla, İsrail istihbaratıyla illiyet bağı olduğu iddialar ve halk arasında konuşulan bu iddialar doğru ise, durum daha vahimdir. Böyle bir kişinin varlığından MİT’in haberdar olmaması imkânsızdır. Geriye o zaman bu kurum ile bağlantısı olduğu şüphesi ortaya çıkar.

Soroz’dan milyonlarca kredi aldığı ve cezaevinde katledilen 11 kişinin AİHM’de açılan davalarda aldığı tazminatları, ceza evinde öldürülen hükümlüler ve bölgede yaşanan davalar için AİHM’ye gidilen davalarda hak kazanılan tazminatın mağdurlar ve ailelerine mahkemenin verdiği tazminatın daha az para verdiği şeklinde, söylentiler başını almış gitmiş.

Mağdur Kürtlere verilen köye dönüş tazminatlarını kimler, hangi hukuki kurnazlıklarla yağmaladılar? Bunun üstünü örtüyorlar ama Diyarbakır adına izin vermeyeceğiz. Er geç mağdur halktan çalınan milyonlarca dolar paranın hesabı sorulacaktır.

Halkımızın hafızasına güveniyorum. Halkımızın sözde siyasetini yapıyor iken, halkı soyan, yağmalayan insanları bu şehir kusacaktır.

Büyük bir tezgâh ile bu şehrimizi yeniden kandırmak için, bu kişi gülen yüzü ile Diyarbakır halkının karşısında.

Ucuz, sahte ve artık olmayan bazı sol klik hortlaklarına itibar etmeyin. Sahtekâr haydut, tekrar Diyarbakır’da kol geziyor. Halkımızı kandırmak için.

Diğer siyasi partilere bakalım…

Babacan ve Davutoğlu, AK Parti’de 16 yıl Milletvekilliği, Bakanlık, Genel Başkan veya yardımcısı ile Başbakanlık yapmışlar. A’dan Z’ye her konuda imzaları vardır. Bugün siyasi menfaatleri nedeniyle ters düşmüşler. Karşımızda Hak, hukuk ve adaletten bahsediyorlar. Dün bölgede yaşanan her konuda bunların imzaları vardır.

Suriye uçağını düşüren ve Roboski’de vatandaşlarımızı katleden 2016 Mayıs ayına kadar bütün talimatları ‘’ben verdim‘’ diyeni ne çabuk unuttuk.

Roboski için dün neler yapanların, bugün CHP milletvekilinin bunlarla kol kola yürümelerini anlamak mümkün değildir.

Sivas Madımak oteli; 38 canı yakarak katleden kişi için iddianamede ismi geçen kişiyle, Bay Kemal’in yan yana duruşunu anlamak mümkün değildir.

1996 – 1997 İçişleri Bakanı Meral Akşener. Gençlerimiz o dönemi hatırlamaz neler olduğunu.

3 Kasım 1996 yılında Susurluk kazası sonrasında Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve diğer kişilere sahip çıkan kim?

Dönemin Emniyet Genel Müdürü 3’lü kararnameyle görevden alınması söz konusuydu. Bakan, Başbakan imzalamıştı kararnameyi. İmzalamayan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel idi.

Sayın Akşener ne yaptı? Gece 12’de Emniyet Genel Müdürünün odasının kapısını kırarak içeriye girdi ve sabahladı. Sabah mesaiye gelen Genel Müdür odasına giremedi ve bürokraside kriz çıkmasın diye, Demirel kararnameyi imzalamak zorunda kalmıştı. Hak, hukuk ve adalet böylemi savunulur?

Bölgede faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar ve her türlü hukuk dışı uygulamalar, dönemin İçişleri Bakanının görevi sırasında olağan durum diye bakılıyordu.

Bu konuyu uzun tartışabiliriz, şimdilik noktalayalım.

Günümüz meclisinde bile HDP’ye kalmadık eleştiri yapan ve 6’lı masanın içinde olmasını engelleyen, halen terör örgütü gören Akşener ile yan yana durmayı anlamakta zorlanıyorum.

CHP içinde bazı milletvekilleri çıkıyor, HDP’ye ‘bakanlık verilecek’ açıklaması üzerine, arkasından genel merkez yöneticisi çıkıyor, ‘HDP’ye bakanlık vermeye gerek yok’ demektedirler. Bunu anlamakta zorlanıyorum.

CHP’nin ‘HDP ile birlikte olacağız’ ve sorunun çözümünde ortaya koyacak tek bir açıklaması var mı resmi ağızlarda?

Köprüyü geçinceye kadar bu işler olmaz.

CHP’de etkili vekilin dedesine bakıyoruz. Dersim olayları sırasında dönemin İçişleri Bakanıdır. Ve Dersim olaylarının bastırılması için gerekli emir ve talimatları veren belgeyi imzalayan kişidir.

Tunceli, Bingöl, Elâzığ, Diyarbakır, Erzurum ve Erzincan bölgesinde yaşanan olayları biliyoruz. Bu çelişkiyi anlamak mümkün değildir.

Diyarbakır’da umarım gerçek değildir, ama fısıltı habere göre ise; bir Milletvekili adayı olan ve bu TR 705 ajan olduğu belirlenen kişiye, bir başka siyasi partinin başka bir siyasi partinin adayına kendi partisinin oylarını yönlendirmesi doğru değildir.

Bunun adı ve gerekçesi ne konulursa konulsun, Kürtlerin oyunu kimse kullanamaz, yönlendiremez. Kendi çıkarları doğrultusunda Kürtlerin oyu üzerinde hâkimiyeti yoktur. Böyle davranış içerisine giren kişi bilsin ki ‘’bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim’’ sözü önündedir.

Bu ajan Milletvekili mi bölgede sağduyulu ve demokrat olacaktır.

Biraz gerçekleri kabul edelim.

Bir anımı da izninizle paylaşayım

2018 yılında CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce idi.

Ankara’da HDP’li avukatı ziyaret ettiğim esnada, o an orda HDP’li ve Sayın İnce’nin ekibinde bulunan Milletvekilleri ile Güneydoğu’da seçim politikaları için destek konusunda bir talep gelir mi konusu tartışılıyordu.

Konuşmalar sürerken ben ise, ‘’Muharrem CHP tarafından desteklenmiyor ve CHP Muharrem’den kurtulmak istiyor’’ dedim. Ve gerekçelerini anlattım.

Ancak toplantıya katılanların tamamı ve eski vekiller dahil söylediğime inanmamıştı.

Bunun üzerine ‘Kürt sorununda çözüm projesiyle geliyoruz’ heyecanıyla destek görüşmesi istediği arkadaşım, telefonuyla CHP genel merkezini aradı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve parti sözcüsü ile mikrofon açık şekilde konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, ‘’Kesinlikle Muharrem’i desteklemiyoruz (arkadaşıma ismen hitap ederek) desteklemeyin ve onunla çalışma’’ dedi.

CHP desteklemedi ve Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin, Türkiye’nin kaderini değiştiren bu tutumu tartışmalıdır…

Bay Kemal CHP kurultayları öncesinde, ‘’Ben Aleviyim’’ der, kurultay biter ‘Horosan’dan geldim’ der. Nasrettin hoca ile akrabalık ilişkisi kurar, veya Peygamberimizin (SAV) soyundan olduğunu iddia eder. Şimdi de seçim öncesi aynı yaklaşımı göstermektedir.

Aleviler kardeşimizdir. Siyasi malzeme değildir. Seçim sürecinde ayrıştırmak, kutuplaştırmak sağlıklı bir yaklaşım değildir.

Diyarbakır ilimizde yaklaşık 400 bin civarında Zaza bulunmaktadır. Zazaların bugün siyasi partilerde aday gösterilmemesini anlamakta zorlanıyorum. Dışlamak ve ötekileştirmektir. Bugün Zazaların tepkisini anlamak gerekir.

Bir adayımız, ‘Zazalar gitsin Bingöl’de siyaset yapsın’ düşüncesi ise çağ dışıdır.

Unutmayın Kawar köyleri Lice ilçemize bağlıydı ve Genç ilçemiz de Diyarbakır’a bağlıydı. Bingöl’ün il olması için köyler Genç ilçesine, Genç de Bingöl’e bağlanmıştır.

Bir adayımızın, Ulu Camide görev yaparken, ‘’Cemaatim Zazalardı. Ben Zazaların temsilcisiyim ve Zazalar benimle ve bana bağlı’’ şeklindeki konuşmasını kınıyorum. Senin cemaatin Müslümanlardır. Ayrıca sen kimsin? Zazaların temsilcisi olarak ortada çaka satıyorsun? Haddini bil, silkelen, kendine gel. Sen temsilcisi değil, olsa olsa kapıda bekleyensin. Senin lakabının ne olduğunu Diyarbakır biliyor. Bilmiyorsan gel söyleyeyim…

Evet, 14 Mayıs seçim öncesi mevcut durum bu.

Bir tarafta (6’lı masa) Bahar gelecek makyajı ile hak, hukuk ve adaletten bahseder. Aslında hak ve hukuk, adalet ile uzaktan yakından ilgisi olmaz.

(Bir yılda CHP Diyarbakır il başkanlığının 10 kez hukuksuz, haksız, mesnetsiz ve diktatörce görevden alınmasını unutmadık)

Ayrıca bu 8’li başlı, birbirinden uzak yönlere bakan üçgen mi?  

(6’lı masa ve iki Bld. Bşk.)

Ceza evinde binlerce tutukluları serbest bırakacak? Kürt sorunun çözümüne katkı sunacak?  

Suriye veya Irak’ta TBMM’de gündeme gelen tezkerelere evet diyen bu ortaklar mı Türk askerimizi bu bölgeden çekecek?

Apo’yu serbest bırakacak?

Adalet Bakanlığını HDP’ye verecek?

Sizce inandırıcı mı?

Ne olduğu dünden belli olan 8 başlı ve farklı yönlere bakan bir sekizgen bir kesim vardır.

Diğer tarafta ise ilkeli belli kesim var.

CHP, 14 Mayıs öncesi 90 milletvekili, diğer dört partiye verilen, cezaevinden gelen nottaki isimlere verilen vekillik ile 14 Mayıs sonrası CHP TBMM’de grup kurabilecek mi?

Takdir Diyarbakır halkınındır.

Diyarbakır Halkı hiçbir ilin seçmenine benzemez. 7’den 70’e bilinçlidir. Siyasetin har alanını konuşur tartışır ve bilir.

Ey Diyarbakır, büyük derin Diyarbakır tek doğru ve tek iyi sensin, ucuz sahte yağmacı kişiliklerin seni kullanmasına artık izin vermeyeceğine inanıyorum.

Diyarbakır Kadim bir şehirdir. İyi ki Diyarbakır’da doğdum. Diyarbakırlıyım. Düşüncelerime kızsanız bile tartışın kendi dünyanızda.

Saygılarımla.

(Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.)