CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sık sık "Beşli çete" diye tarif ettiği şirketler grubunun sahipleri arasında yer alan Mehmet Cengiz, Kılıçdaroğlu'nu davet ettiklerini ancak gelmediğini söylemişti. Kılıçdaroğlu Cengiz'e, "Geleceğim, beşinize birden geleceğim. Kaçacak delik bulamayacaksınız" dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında konuştu.

Ekonomide açıklanan paketlerin etkisiz kalmasını eleştirerek konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu'nun ağırlıklı gündemi ise Suriyeli ve Afgan mülteciler konusuydu.

Suriye İç Savaşı'nın başlamasından bu yana geçen sürede CHP'nin hazırladığı raporları ve yaptığı toplantıları hatırlatan Kılıçdaroğlu, partisiyle birlikte iktidara geldikten iki yıl sonra mültecilerin gönderileceği söylemini yineledi.

Kendisini davet ettiklerini ancak gelmediğini söyleyen iş insanı Mehmet Cengiz'e yönelik olarak sert ifadeler kullanan Kılıçdaroğlu, "Geleceğim, beşinize birden geleceğim. Kaçacak delik bulamayacaksınız" yanıtını verdi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:

"ÜLKEMİZE BARIŞI GETİRMEK ZORUNDAYIZ"

Her birimizin düşünceleri endişeleri var ama endişelerimizi yok etmek, düşüncelerimizi iyiliğe yönlendirmek zorundayız. Ülkemize barışı getirmek zorundayız. İçinde bulunduğumuz karamsar atmosferden çıkarmak zorundayız.

Biz neyi nasıl yapacağımızı, hangi araçları nasıl kullanacağımızı geniş kitlelere anlatıyoruz. Çünkü devlet şahsileştirilemez, kişiye indirgenemez. Her birimize ama her birimize düşen sorumluluklar var.

Program üzerine program açıklıyorlar ama bir kişinin programı. Her açıklanan programla ekonomi biraz daha kötüye gidiyor. Çünkü "Ben ekonomistim" diyen kişinin ekonominin 'e'sinden anlamadığını hep beraber gördük.

TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİ SIĞINMACILAR

Suriye ve sığınmacılar konusu. Bu konuda partimiz çok iddialı. En tutarlı söylemde bulunan 2011 tarihinden bu yana en tutarlı söylemi dillendiren partinin adı cumhuriyet Halk Partisi'dir. Ve biz komşumuzda olan bir savaşın bize yansımalarının tehlikeli boyutlarını dile getirdik.

Biz dile getirdikçe egemen güçlerin talebi üzerine bizi suçladılar. Artık sokaktaki vatandaş da hangi partiden olursa olsun elini vicdanına koyduğunda evet CHP doğruları söylemiştir diyor.

Suriye'de iç savaş çıktığı günden beri en tutarlı söylemleri söyleyen parti CHP’dir.

CHP'nin 432 soru önergesine bugüne kadar cevap verilmedi. Tek adam rejimi olursa her şey hızlı olacak diyorlardı. Hala cevap yok. Böyle bir devlet yönetimi hiç olmadı Türkiye'de.

"PATRONDAN İZİN ALAMADI"

BM'ye Suriyeli'deki savaşın bitmesi gerektiğini söyledim. İnsanların öldüğünü söyledim. Erdoğan yapamadı bunu. Niçin. Patrondan izin alamadığı için. Emperyal güçlerden izin alamadığı için.

AB 'göndermeyin 3 milyon euro vereceğiz bize göndermeyin' diyor. Biz de diyoruz ki 'biz size 6 milyon euro verelim siz tutun' rest mi rest.

İnsan para karışığını iradesini satar mı ya. Sığınmacılar için Türkiye hapishaneleri oldu. AB Türkiye'nin göçmen deposu olmasını istiyor. Geri kabul anlaşması başımıza bela oldu niye demiyorsun? Bunu imzalayan zatın adı ne?

"BU KADAR KİBİRLE DEVLET YÖNETİLMEZ"

Olayların çıktığı tarih 2011'den Mayıs 2022'ye kadar 91 meclis araştırma önergesi ver CHP. Her olayın yansımalarını değerlendirmek ve parlamentonun bilgilendirilmesi için. Parlamentoya gelip bilgi verme tenezzülünde bile bulunmuyorlardı. Bu kadar kibirle devlet yönetilmez.

6 genel görüşme önergesi, 336 soru önergesi verdik ve yanıt alındı. Ama 432 soru önergesine bugüne kadar yanıt verilmiş değil. Tek adam rejimi olunca her şey çok hızlı olacak diyorlardı! Niçin yanı vermediler? Cevabını bilmiyorlar.

İlk kez böyle garip bir tablo ile karşı karşıyayız. Nisan 2012'de Arap Baharı Konferansı düzenledik İstanbul'da. Arap dünyasının yaşadığı ciddi sorunlar vardı. Biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Arap dünyasının yabancısı değiliz.

İktidarın yapamadığını yaptık Arap baharı konferansını topladık. 24 Ağustos 2012'de olaylar büyüdü. Türkiye'nin çözüm üretmesi lazım üretemiyor.

"ERDOĞAN'A MEKTUP YAZDIM"

Bunun üzerine Erdoğan'a bir mektup yazdım. Mektupta şunu söyledim;

'Sayın başbakan komşu Suriye'deki gelişmeleri ülkemizin başka güvenliği olmak üzere, ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Lütfen hükümet olarak bir uluslararası Suriye konferansı toplayın. Ve Suriye'de yaşanan dramı masaya yatırın.'

Tabii olmadı. Ama Erdoğan 5 Eylül 2012'de meşhur lafını söyledi; 'Emevi Camii'nde namazımızı kılacağız.'

Düşünebiliyor musunuz, devlet yönetimindeki şahsileşmeyi görüyor musunuz? Bu anlayış Türkiye'yi bugünkü haline getirdi.

Aklı başında bir insan bugünkü tablo karşısında milletin huzuruna dahi çıkamaz, utanır!

2013'te dedim ki 'Kabahat Suriyeli'de değil kabahat sınırı kontrol edemeyen ülke yönetimindedir.' Kabahat sınırı yok edende.

Kim? İktidar sahipleri. Şubat 2013'te mutlaka bir Suriye çalışma grubu oluşturun dedik. Bir Suriye çalışma grubu oluşturduk yine CHP olarak. Bunların yapamadığını yapmaya çalışıyoruz.

Yetmedi ben Mart 2013'te BM Genel Sekreteri'ne mektup gönderdim. Türkiye'deki olaya dikkati çektim. Savaşın bitmesi gerektiğini söyledim, BM'nin ağırlığını koymasını istedim.

Erdoğan yapamıyor ama bunun yanlış olduğunu biz söylüyoruz. Yeri gelince üfürüyorsun ama bir mektup yazamadın mı sen?

Birleşmiş Milletler'e gidemedin mi, orada Suriye'yi masaya yatıramadın mı sen? Yatıramadı. Niçin? Patrondan izin alamadığı için.

'EMPERYAL GÜÇLERİN MAŞASI'

Yetmedi biz 2016 haziranda bir komisyon kurduk. Bir rapor hazırladık ve kamuoyu ile paylaştık. Bürokrasinin yapamadığını yine tarihin bize yüklediği sorumluluk olarak CHP yerine getirdi.

Bir süre sonra Amerika desteğini çekti, Suriye'de Türkiye'ye yönelik desteğini tercihini başka yerden yana koyup çekti.

5 Aralık 2017, tarihi bir itiraftır, tarih açısından Türkiye'nin yüz karası olan bir cümledir: 'Ya biz özgür Suriye ordusunu ey Amerika seninle beraber kurduk ya bunun adımını senden önceki Obama yönetimi ile beraber kurduk.'

Ne demiştim, emperyal güçler ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. Emperyal güçlerin Orta Doğu'daki maşası Recep Tayyip Erdoğan'dır.

Rüzgâr gülünden lider olmaz. Yine sorunlar çıkıyor. Gencecik fidan gibi Suriyeliler geziyorlar.

Yine ben söylüyorum, Nisan 2017; 'Bizim gencecik pırlanta gibi çocuklarımızı El-Bab'a göndereceğiz, Suriye'nin gençleri Türkiye'de volta atacak.' Biz kendi evlatlarımızı gönderiyoruz evlatlarımız şehit ediliyor.

Bu ülkeyi yöneten kişi şehitlerin hesabını soracağına koşa koşa gidiyor Putin'in kapısında dakikalarca bekliyor. Bahçeli'ye bir parantez açmak boynumun borcu. Sen Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman devleti yöneten bir kişinin bir başka devleti yöneten kişinin kapısında dakikalarca bekletildiğini gördün mü? Görmediysen, hangi yüzle, hangi ahlakla, hangi milliyetçilikle destek veriyorsun!”

SOYLU’NUN MÜLTECİLER HAKKINDAKİ SÖZLERİ

“28 Eylül 2018, Uluslararası Suriye Konferansı'nı CHP düzenledi. Daha önce Erdoğan'a Suriye konferansını topla dediğim ve reddedilen çalışmayı biz yaptık.

Bütün ilgili ülkelerden yetkililer geldi. 2019'da Suriyelilerle ilgili 2 rapor daha hazırladık. Ve Suriyeliler bugün emeği sömürülen bir halk aramızda duruyorlar. Bun uda itiraf ediyorlar.

Acı olanı bu zaten. Devleti yönetenler itiraf ediyor. İçişleri Bakanı söylüyor; 'Bizim işverenlere kızıyor, fabrikanda Suriyeliler çalıştır sömür, sigortasını yaptırma sonra ayak ayak üstüne at ne olacak bu Suriyelilerin hali de 1 milyon insan gidecek kim isyan edecek biliyor musun?

O iş sahipleri' Senin tanıdığın iş sahipleri o iş sahipleri değil. Vicdanlı iş sahibi ile vicdansızı ayırmak lazım. Vicdanı olan izinli, sigortasız çalıştırır. Sen açıkça diyorsun ki biz Suriyelileri kaçak çalıştırıyoruz vergisiz çalıştırıyoruz emeklerini sömürüyoruz bunu da kalkıp

İçişleri Bakanı olarak dünyaya ilan ediyorsun. Böyle bir tablo ile ilk kez karşılaşıyorum. Bir yetkilinin çıkıp üstelik en tepedeki yetkili, kaçak çalışması önlemesi gereken iktidar kaçak çalışıyorlar diyor. Biz bunları sömürüyoruz diyor. Kendilerini dünyaya ihbar ediyorlar.”

"SIĞINMACILAR KONUSUNDA POLİTİKA YOK"

Ülkeyi bu halden kurtaracak partinin adı Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Bir gerçek daha ortaya çıktı. Sığınmacılar konusunda hiçbir politika yok. Denetimsizlik var, sınırlardan isteyen elini kolunu sallayarak çıkıyor. 100 bin kırmızı çizgiydi ne 3 milyon 600 bin oldu. Denetim yok.

Başı bozukluk var kimin ne yaptığı belli değil. Herkes saraya bakıyor çünkü kimsenin yetkisi yok. Bir kişinin yetkisi yok, bir tek saraydaki zatın. Hiçbirinin öngörüsü yok. Öngörü olması için bir insanda akıl olması lazım, sorgulama yeteneği olması lazım. Bunlar yoksa öngörü de olmaz zaten.

"EMPERYAL GÜÇLER TALİMAT VERİYOR"

Bu açığı şöyle kapatıyorlar; emperyal güçler talimat veriyor bunlar da asker, paşa paşa o işi yapıyor. Ondan sonra da memleket bu hale geliyor. Sığınmacılar konusunda oluşan politikasızlık ve ekonomide yaşanan buhran yan yana geldiğinde Türkiye derin bir krizin içine adım adım gidiyor.

Eğer bugün sığınmacılar göçmenler konusunda bir toplumsal tepki oluşmuşsa bu çok tehlikelidir. Bu tepkiyi kaşımamak lazım sonlandırmak lazım. Memleketi bu hale getirdiler.

Memleket bu halde olduğu için Erdoğan saat başı görüş değiştiriyor. Bu ülke sahipsiz değildir CHP var. Sevgili halkım biz birbirimize muhtacız. Bir beraber olmak zorundayız. Yaşanan bu tabloyu tersine çevirmek zorundayız.

MEHMET CENGİZ'E

(Mehmet Cengiz'in "Kılıçdaroğlu gelmedi" sözlerine) Geleceğim. Geleceğim ama sadece birinize değil beşinize birden geleceğim. Yemin olsun ki kaçacak delik bulamayacaksınız."