İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul'u yıkmaya çalışan bir zihniyetle mücadele ettiklerini belirterek "Süleymaniye’yi, nitelikli insan kaynağıyla ayağa kaldırma hedefindeyiz. İstanbul’un acelesi var. İstanbul'u, ortak akla, ortak düşünceye, birikime, deneyime güzel işler yapma becerisine sahip insanların tam aksine, çok hızlı bir şekilde yıkmaya, tahrip etmeye kendi aklıyla süreci kovalamaya çalışan bir zihinle mücadele ediyoruz" açıklamasında bulundu.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan tarihi Süleymaniye bölgesinde yapılacak koruma ve tasarım uygulamalarına katkı sunacak bilim insanlarına yönelik çalışma toplantısı düzenledi.

Florya’daki İstanbul Planlama Ajansı (İPA) yerleşkesinde düzenlenen toplantıda, açıklamalarda bulunan İBB Başkanı İmamoğlu, Süleymaniye’nin tüm dünyanın ortak mirası olduğunu vurguladı. İmamoğlu ayrıca, İstanbul'u yıkmaya ve tahrip etmeye çalışan bir zihinle mücadele ettiklerinin de altını çizdi.

İmamoğlu'nın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:

"Süleymaniye’nin tüm dünyanın ortak mirası. Bölge, geriye doğru en az 500 yıllık bir geçmişe sahip. İstanbul'un siluetini oluşturan, Roma'dan Bizans’a, Bizans'tan Osmanlı'ya, hatta Cumhuriyet dönemini görebileceğimiz bir alandan bahsediyoruz. Orada anıları, ayak seslerini hissedebiliriz, duyabiliriz. Fetih öncesi, Fetih sonrası, Osmanlı'dan sonra özellikle Süleymaniye'ye yüklenen özel misyon, kuşkusuz oradaki Süleymaniye Camii, neticede hepimiz için hayal edilen siluet. Söz konusu siluet özel bir miras olarak bugüne ulaştı. Bu ortak miras, sonrasında biraz döküldü, yıkıldı, kırıldı. O tehdidi ve tehlikeyi hisseden insanlar tarafından özel çalışma yapıldı ve bu çalışmayla beraber, 1985 yılında, UNESCO tarafından ‘Üstün evrensel değerler’ gerekçesiyle ‘dünya miras alanı’ olarak belirlendi.

BU GÖLGE RANTLA ANILIR OLDU

70’li yıllarda, dönemin İstanbul Belediye Başkanı merhum Ahmet İsvan ve arkadaşlarının yaptığı çalışmayla Süleymaniye’ye özel koruma planı oluşturuldu. Arşive dönüp baktığımızda bunları görüyoruz. Ve de ciddi bir kayıt altına alınma süreci var. Bu da bizim için değerli bir arşiv. Çok kıymetli. Ancak ne acı ki bu zaman diliminden sonra, yine de biraz eskimeler, kırılmalar, yıkılmalar, dökülmeler devam ederken, doğanın ya da ilgisizliğin ya da zamanın yıkıp döktüğü süreci, ‘Ben en iyisini yaparım' anlayışıyla yola çıkan bir kısım insan, bir anda burayı belki de yüzyılın tahrip gücünden daha büyük bir tahribatla birkaç sene içerisinde yerle yeksan etti. Garip bir sonuca ulaştı. 8-10 yılda geri dönülmesi güç bir sürece bizi yürüttü. Geçmişte medreseleri, kütüphaneleriyle ilim yayan bu bölge, şu anda karmaşayla ve yoksullukla, hatta sonrasıyla ilgili de rantla anılır oldu. Bir site tasarlanır gibi, tasarlandı.

DOĞRU BİR İŞ YAPMADIKLARINI KABUL ETTİKLERİNİ GÖRDÜK

Bu nedenle, Süleymaniye yenileme alanı için tüm paydaşlarla bir ortak akıl üretmemiz gerektiğini düşündük. Yaklaşık 2,5 senelik süreçte, konunun tüm paydaşlarıyla, kurdukları ortak masalarda bir araya geldik. Gelinen noktada doğru bir iş yapılmadığının, doğru bir iş yapmadıklarının da açıkçası onlar tarafından masada kabul edildiğini gördük. Bu, bence önemli bir durum tespiti. En azından doğru bir iş yapılmadığını, doğru bir tasarım olup oturtulmadığını ve ne yazık ki orada rantçı bir akılla hareket edilerek, ‘Osmanlı Mahallesi’ diye anılan bu konuma sahip Süleymaniye'yi, böyle çirkinliğe, yıkıma teslim etmeme konusundaki duruşumuzu net gösterince, 'Beraberce nasıl çözüm bulabiliriz' anlayışına süreci taşıdık. Bu amaçla, Çağdaş koruma yaklaşımlarıyla hareket edelim diye arkadaşlarımın, yol arkadaşlarımın bir yorumu oldu ve bu yorum üzerinde yürüyoruz.

İSTANBUL'U YIKMAYA ÇALIŞAN BİR ZİHİNLE MÜCADELE EDİYORUZ

Süleymaniye’yi, kentin barındırdığı nitelikli insan kaynağıyla ayağa kaldırma hedefindeyiz. İstanbul’un acelesi var. Çünkü İstanbul'u, bu akla, bu ortak akla, bu ortak düşünceye, birikime, deneyime güzel işler yapma becerisine sahip insanların tam aksine, çok hızlı bir şekilde yıkmaya, tahrip etmeye kendi aklıyla süreci kovalamaya çalışan bir zihinle mücadele ediyoruz. Zor bir mücadele bu. Her gün kent adına bir stresle ayağa kalkıyorsunuz ve bir yandan mücadele ederken, bir yandan iyi şeyler yapmak adına bir ortamı yönetiyorsunuz. Sorumluluğumuz çok büyük. Ben, tabii ki bu sorumluluğu taşıyan, milletimizin verdiği yetkiyle bu süreci yöneten bir hemşerinizim, Belediye Başkanınızım. Ama benim gücüm, sizlerle var ve sizlerle büyük.

O bakımdan lütfen hep birlikte buradaki deneyimlerimizi, birikimlerimizi, yeteneklerimizi, en güçlü şekilde ortaya koyup, karar verme mekanizmasında her bireyin birbirine destek olduğu bir ortamla bu süreci yöneterek, karşımızdaki aklın aceleciliğini hızlıca, tabiri caizse ‘tuş’ etmeliyiz. Ve esas bu aklın ne kadar faydalı ne kadar verimli, bu şehri başka süreçlere taşıyabileceğini ortaya koymalıyız. Yani 500 yıllık mirası, bu kadar geniş, hatta tartışmadan, 500 yıllık anıları, duyguları yok sayarak üretmeyi kendine hak gören bir akıl, tabii ki şehrin göbeğindeki 12-13 milyon metrekarelik bir alanı da bir gecede, kendine göre imar etme, imar etme ya da yok etme ya da yıkma, kırma hakkını görür. İnanın yarın bu büyüklükler, daha da büyüyerek devam eder. Bunu bir şekilde artık sona erdirmek zorundayız. Zaten sona erdirmenin aklını, duruşunu insanlarımız ortaya koydu ve koymaya da devam ediyor.

KİMSEYİ DIŞLAMIYORUZ

İstanbul'un geleceğine bu anlamda borçluyuz, bunu yapmalıyız. Geçmişteki Mimar Sinan'a ve İstanbul'un geçmişine de bu anlamda borçluyuz. İnanıyorum ki hep birlikte hem koruma duygusunu hem de gelecek nesillere taşıma duygusuyla hazırlayacağız. Kimseyi de dışlamıyoruz, onu söyleyeyim. Sizlerden aldığımız güçle, inşallah İstanbul'u ve Süleymaniye'yi, Süleymaniye'den başlayarak İstanbul'u geleceğe hep beraber taşırız diye umut ediyorum."