T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan Yeniden Refah Partisi lideri Fatih Erbakan, gündeme dair şu açıklamarı yaptı:

“İdam cezasının geri getirilmesi artık ciddi şekilde ele alınmalı”

Narin Güran cinayetine aile içi çarpık ilişkilerin neden olduğu kanısı, itirafçı Nevzat Bahtiyar’ın son ifadesiyle kesinleşti gibi. İtirafçı, Amca Salim Güran’ın küçük kızı annesiyle kendisini cinsel ilişki halinde gördüğü için öldürdüğünü öne sürdü. Zaten bu başından beri köyde konuşulan bir mevzuydu. Sizin baktığınız yerden Narin Güran cinayeti bugünün Türkiye’sine, bugünün toplumuna dair ne söylüyor?

Tabii öncelikle şunu söylemek isterim; bu konudaki büyük üzüntüyü bütün millet olarak yaşadık. Üzülerek söylüyorum ama bu ne ilk ne de son. Hatta biri bitmeden bazen öbürü başlıyor. Caydırıcı cezalar noktasında idam cezasının hayata geçirilmesinin artık ciddi bir şekilde ele alınması lazım. Mevcut cezalarla bunların maalesef önüne geçilemediği görüldü. Bir diğer husus da toplumun düzgün bir şekilde eğitilmesi, yetiştirilmesi. Vicdanların olması gereken noktada olması sağlanmalı. Biz Millî Görüş olarak eskiden beri ‘manevi kalkınma’ diyoruz. Daha kreş çağından itibaren ahlaki ve manevi değerlerin öncelenmesi, ahiret bilincinin, Allah korkusunun insanların kalbine konulması çok önemli. Bunu yapmazsanız idam cezası da bir yere kadar buna engel olabilir. Toplumun mutlaka dönüştürülmesi ve bu gibi olayları yapacak insan yapısından kurtulmamız lazım.

“Ensarioğlu’nun bildiklerini en başından savcıya anlatmamış olması yadırganacak bir durum”

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun katil şüphesiyle tutuklu bulunan Salim Güran’ı mecliste kabul edecek kadar tanıdığı ve aileyle ahbaplığı olduğu ortaya çıktı. Ensarioğlu’nun aile içindeki ‘olmaması gereken ilişki’ gerçeğini başından beri bildiği için o malum açıklamayı yaptığını düşünenlerden misiniz?

Tabii iktidar partisinden bir milletvekilinin ahbaplığı tek başına bir şey ifade etmez. Çünkü Allah vermesin hepimizin tanışıklığı olan birisi bir gün bir suç işleyebilir. Ama orada tabii yadırgadığımız ve abes karşıladığımız “Bilip de söyleyemediklerimiz var” denilmiş olması. “Kamuoyu ile paylaşmıyorum ama bildiklerimi ben gittim savcıya bildirdim. Ama burada söylemem doğru olmaz” demek mesela başka bir şey. Ama ilgililere bildirmeden bilindiği halde konuşulmadığının söylenmesi gerçekten yadırganacak bir durum.

“AK Parti’ninki şekilci bir Müslümanlık, ekonomi politikası adaletsiz paylaşıma dayalı”

Sizin söylediklerinizi ben kabaca özetlersem, “Adalet ve Kalkınma Partisi’ninki şekilci bir Müslümanlıktır” diyorsunuz. Tam bunu mu söylüyorsunuz?

Evet, uygulamalar çok açık. Ekonomi politikası tamamen adaletsiz bir paylaşıma dayalı. Kamu kaynakları ‘itibardan tasarruf olmaz’ adı altında israfa harcanıyor. 2018’de kamunun yıllık hava aracı kiralama bedeli 280 milyon lirayken bu sene 5,5 milyar liraya gelmiş. Beş sene içinde hükümetin hava taşıtı kiralama bedeli 20 misli artmış. İmtiyazlı holdinglere haksız bir kaynak aktarımı yapılıyor. İhaleler kapalı kapılar arkasında pazarlık usulüyle veriliyor. Bakıyorsunuz Türkiye’de yapılan bir tünelin aynısı Kore’de beşte bir maliyetine yapılmış. Bir de üzerine bu imtiyazlı holdinglere vergi muafiyeti sağlanıyor. Beş holdinge 10 senede 128 kez vergi muafiyeti yapılmış. Dünyada kamudan en çok ihale alan sıralamasındaki ilk 10 holdingden 5 tanesi bizdeki bu holdingler. Kaynaklar imtiyazlı holdinglere aktarılıyor, kaynaklar faize gidiyor. Bizim en çok mücadele etmemiz gereken bu ülkenin, bu milletin bir kuruşunun faize gitmemesini sağlamak. Ama bu sene işte bütçeden 1,25 trilyon lira faize veriliyor. Bu ekonomi uygulamasının Millî Görüş’ün rahmetli Erbakan Hoca’mız döneminden beri savunduğu değerlerle hiçbir alakası yok, taban tabana zıt.

“2023 seçimlerinde bizim çevre ‘CHP’ye iktidarı teslim etmeyin’ dedi; hem kendileri hem millet kurtulsun diye bir zeytin dalı uzattık”

AK Parti’ye dönük sert eleştirilerinizi sadece dört milletvekilliği için mi AK Parti’yi 2023 seçimlerinde rafa kaldırdınız? Siz, Altılı Masa’yı hep ‘benzemezler ittifakı’ diye eleştirdiniz. MHP ile HÜDA-PAR’ı yan yana getiren Cumhur İttifakı da bir başka ‘benzemezler’ ittifakı değil miydi?

Bizim ittifaktan biz çıktık, diğerleri devam ediyorlar ama gelişmeler ne getirir bilmiyoruz. Tabii orada şu var. 14 Mayıs’a gittiğimiz günlerde görüşüne değer verdiğimiz insanlardan ve halkımızdan bize “Sizin kritik bir oyunuz var. Sizin desteğinizle CHP iktidarının gerçekleşmesi durumunda, sizin elinizle yıllar sonra yeniden CHP’li bir Cumhurbaşkanı Türkiye’de iş başına gelecek. Bu insanlar sizin babanızın öğrencileri. Birçoğu Milli Gençlik Vakfı’nda yetişmiş. Erbakan Hoca ile belki sizden çok anısı olan insanlar. Sonuçta 15-20 sene öncesine kadar hep beraberdik. Siz eleştirdiğiniz konularda taleplerinizi ortaya koysanız, bir mutabakat sağlanması halinde AK Parti yöneticileri de yanlışlardan kurtulmuş olsa hem de milletin faydasına bir iş yapılmış olsa. CHP’ye iktidarı teslim etmek yerine, babanızın eski dava arkadaşlarının yanlışlardan dönmelerine vesile olun. Sizin iktidara gelmeniz çok zaman alabilir” dediler. Biz de yaptığımız istişarelerin sonunda ekonomi, dış politika, sosyal politikalar alanındaki kırmızı çizgilerimizle ilgili hususları bu mutabakat metnine yazdık. Tabiri caizse onlara bir zeytin dalı uzattık. Hem kendileri kurtulsunlar hem millet kurtulsun yanlışlardan diye son bir çıkış yolu gösterdik.

Kendilerinin kurtulduğu kesin...

Ama kurtulmak derken…bu vebalden kurtulamadılar. Biz yine de onların bu vebalden kurtulmalarını dileriz. Rahmetli Erbakan Hoca da en ağır eleştirileri getirdiği zaman bile hep “Onları sevdiğimiz için bu eleştirileri yapıyoruz” diyordu. Biz de onun o mantığıyla hareket ettik ve dedik ki; “Bunlar en azından bu yanlışlardan, bu vebalden geri dönsünler.” Bizim istediklerimiz de belli. Borç, faiz, zam, vergi ekonomisi yerine, üretime, istihdama, ihracata dayalı bir ekonomi modeli istiyoruz. Kaynakların imtiyazlı holdinglere aktarılması yerine halka aktarılmasını, dış politikada da D-8’in canlandırılmasını istiyoruz. Sosyal politikalar alanında da ailenin korunması, ahlaki ve manevi kalitesi yüksek bir neslin yetiştirilmesi için adım atılmasını istiyoruz. Mutabakat metnine de bunları yazdık. İlk önce ‘imzalamayız’ dediler. O zaman biz de biliyorsunuz cumhurbaşkanı adayı olduk. İmzaları topladık, 70 bin imzaya geldik ki 100 bin imza da toplanacaktı. Onlar sonradan “Biz mutabakatı imzalıyoruz” deyince, biz de milletin selameti için kabul ettik.

“Seçimden sonra aynı tas aynı hamam devam ettiler, güvenimizi sarstılar”

Yani geri adım attınız...

Tam tersine AK Parti tarafı geri adım attı. Biz çizgimizde sabit kaldık. Biz cumhurbaşkanı adayı oluyorduk, ittifaka girmiyorduk. Sonradan “imzalayalım” dediler, adaylığımızı geri çektik. Ama günün sonunda maalesef bu son şansı da ellerinin tersiyle ettiler. Çünkü bırakın o mutabakat metnine uymayı oradaki yazılanların tam tersine işler yapılıyor. Vergiler artıyor, borçlanma artıyor, faiz ödemesi artıyor, zamlar artıyor. Fakir daha fakir, zengin daha zengin oluyor. Yani aynı tas, aynı hamam devam ettiler. Böyle bir tabloda da bizim tabii onlara daha fazla destek olmamız mümkün değildi. O nedenle şimdi müstakil olarak yola devam ediyoruz.

Bundan sonra artık Adalet Kalkınma Partisi ile bir seçim ittifakı Yeniden Refah Partisi’nin tamamen gündeminden düşmüştür diyebiliyor musunuz? “AK Parti ile bir daha asla” diyebiliyor musunuz?

Diyebiliyoruz, evet. Çünkü bizim çok samimi yaklaşımımıza, fedakarlığımıza ve ortada milletin huzurunda imzalanan bir mutabakat olmasına rağmen bunların hepsi hiçe sayıldı. Bu da bizim güvenimizi tamamen sarstı. O nedenle de bundan sonrası için bir birliktelik olması ihtimalini görmüyoruz.

“Millet de iktidar da 2028’e kadar dayanamaz”

Seçim ittifakına ‘hayır’ diyorsunuz ama AK Parti’den anayasa değişikliği için kategorik başka bir ittifak teklifi gelirse ne yaparsınız? Mesela AK Parti hükümetinin detaylarını bilmediğimiz bir anayasa değişikliği paketi üzerinde çalıştığı ortada, o paketin içine sizin talep ettiğiniz idamın geri getirilmesi ve 6284’te revizyon gibi konular girse, yine de hayır mı dersiniz AK Parti’ye?

Artık onlarla ortak bir noktada buluşmamız mümkün gözükmüyor. Bu söylediklerinizin benzeri, hatta daha geniş çaplı bir versiyonu zaten 14 Mayıs mutabakatında vardı. O mutabakattaki maddelerin bir tanesi bile uygulanmadığı gibi pek çoğunda tam aksi istikamette hareket ettiler. Durum buyken bizim artık güvenmemiz mümkün değil.

Bir de bizim Yeniden Refah Partisi olarak artık düşüncemiz şu; Türkiye’de bir değişim olması gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanı yaşlandı, yoruldu, yıprandı. Kadrosu yıprandı, yoruldu. Metal yorgunluğu konusunu yıllar önce söylemişti, şimdi artık metaller çok daha fazla yoruldu. Artık aktörlerin değişmesi gerektiğine, iktidarın değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Millete verebilecek herhangi bir şeyleri kalmadı. Son şanslarını da maalesef ellerinin tersiyle ittiler. Bizim yaptığımız fedakarlığı maalesef değerlendirmediler. Bundan sonra artık bir fedakârlık daha yapmamız, tekrardan aynı masada onlarla oturmamız bizden beklenmemelidir. Perşembenin gelişi çarşambadan belli. Yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı. Dolayısıyla Türkiye’de artık mevcut iktidarla bir yere varılması mümkün değil. Bir değişim gerekiyor. Halk da artık aktörlerin de anlayışın da bu kadronun da değişmesi gerektiğini düşünüyor. 2028’e kadar ne milletin ne iktidarın dayanabileceğini düşünüyoruz.

“Yeniden Refah Partisi’nin baraj problemi yok”

“Bizim yaptığımız fedakarlığı maalesef değerlendirmediler. Bundan sonra artık bir fedakârlık daha yapmamız, yeniden onlarla aynı masaya oturmayız” diyorsunuz. CHP’nin de sizin kemik seçmen tabanınız açısından hala ‘zor’ bir ortak olacağına işaret ediyorsunuz. Üçüncü bir ittifak formülüne sıcak baktığınızı da saklamıyorsunuz. Hatta geçen gün Gelecek Partisi ile birleşme görüşmeleri içerisinde olan DEVA’nın Genel Başkanı Ali Babacan sizi ziyaret etti. Yeni ittifak mı geliyor?

Biz öncelikli olarak kendimiz müstakil olarak girmeyi istiyoruz. Yeniden Refah Partisi’nin bugün oy oranı bakımından da baraj problemi olmadığını görüyoruz. Seçim sonuçları bunu gösterdi.

Şu anda Yeniden Refah’ın oy oranı yüzde 7 civarında mı seyrediyor?

Daha bile üzerinde diye düşünüyoruz. Zaten yüzde 6,98’i 31 Mart’ta almıştık. Ben şuna da inanıyorum; sandığa gitmeyen seçmenin önemli bir kısmı Yeniden Refah Partisi’nin böyle bir çıkış yapacağını düşünemedi, öngöremedi. Sandığa gitmeyenler, partimizin Maraş’ta yüzde 34, Düzce’de yüzde 30, Rize’de yüzde 18, Bingöl’de yüzde 22, Elâzığ’da yüzde 20, Konya’da yüzde 24 alacağını bilselerdi, onlar da gelirdi. Şimdi bunu gördüler, o nedenle de seçimden bugüne oy oranımızın ciddi yükseldiğini düşünüyorum. O nedenle biz müstakil olarak girmeyi, kendi cumhurbaşkanı adayımızla girmeyi önceliyoruz. Ama bir ‘üçüncü yol’ alternatifi Türkiye’de her zaman mümkündür. Seçmenin ‘sağ partiler’ olarak nitelendirdiği partiler ittifak yoluna gidebilir. İYİ Parti var, DEVA var, Gelecek var, Saadet var. Büyük Birlik Partisi de olabilir.

Yeniden Refah’ın bu sağ muhafazakâr bloğu bir ittifakta toplamak gibi somut bir teklifi ya da projesi var mı?

Bizim şu anda bir hazırlığımız, görüşmemiz, çalışmamız yok. Ali Beyler bize bir nezaket ziyareti yaptılar. Onların herhalde Gelecek Partisi ile bir birliktelik durumları var. Bu yönde görüşmeleri olduğunu ifade ettiler. Ama bize “Siz de bunun içinde bulunun” gibi bir şey söylemediler. Zaten bizim herhangi bir şekilde bir partiyle birleşme gibi bir düşüncemiz olmaz.

“Sağda üçüncü bir ittifaka sıcak bakıyoruz”

O halde sizin açınızdan durum şöyle mi? Başka bir partiyle birleşmezsiniz ama seçimlerde sağ partilerle yeni bir ittifak cephesi kurabilirsiniz. Böyle bir teklife sıcak bakarsınız.

Bakabiliriz tabii...

“Sağda yeni bir ittifak daha çok AK Parti’den oy alır”

Normal şartlarda Erdoğan yeniden cumhurbaşkanlığına aday olamıyor. Ama eğer erken seçim olursa mümkün olabilir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, kendisini bu havuç sayesinde erken seçime ikna etmekten bahsediyor. Öyle bir durumda siz üçüncü bir ittifak cephesi açıp üçüncü bir aday çıkartarak yine ‘Erdoğan’ın kazanmasını sağlayan parti’ damgası yeme riskini alırsınız, öyle mi?

Koleradan ölenlerin sayısı 359'a çıktı! Koleradan ölenlerin sayısı 359'a çıktı!

Sağ partilerin bir ittifak içinde cumhurbaşkanı adayı göstermesi, daha çok AK Parti’den oy alacak bir seçenek yaratmaktır. Öylesi bir ittifakın adayı CHP’nin adayından daha çok AK Parti’nin adayından oy kaydırır. CHP’ye bir şekilde eli gitmeyen o nedenle de sandığa gitmeyen kitle sandığa gider. Bazısı da CHP’nin adayına vermek istemese de “Mecburuz çünkü alternatif yok” diye oy verdi AK Parti’ye. Biraz önce anlattım. Sağ partilerden oluşacak bir ittifak, AK Parti’ye gönülsüz oy verenler için ciddi bir alternatif haline gelir. O yüzden de üçüncü bir ittifakın AK Parti’ye yarayacağını düşünmüyoruz.