Erdoğan, Kanal D ve CNN Türk ortak canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Seçim beyannamesinin en büyük bölümünü afetlerle mücadelenin kapsadığı belirtilerek "İstanbul dahil olmak üzere tüm Türkiye'nin güvenli hale getirilmesi için nasıl bir yol haritanız olacak?" sorusu üzerine Erdoğan, asrın felaketinin yaşandığı 6 Şubat'ın afetler konusunda bir milat olduğunu söyledi.

Depremde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dileyen Erdoğan, kararlı adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti.

İktidara gelmeden önce eğitim ve sağlık konularını en önemli başlıklar olarak öne çıkardıklarını, bugün sağlıkta dünyada en ileri ülkelerle yarışır hale gelindiğini anlatan Erdoğan, Türkiye'nin özellikle şehir hastaneleriyle örnek bir ülke haline geldiğini ama daha güçlü ve kararlı adımlar atılması gerektiğini dile getirdi.

Erdoğan öncelikle deprem bölgesindeki vatandaşların sağlam konutlara yerleştirilmesi gerektiğini belirtti.

Belediye başkanlığından itibaren dikey mimariye her zaman karşı çıktığını, hep yatay mimariyi savunduğunu ifade eden Erdoğan, "Şu anda dikey mimarinin karşısında olan bir cumhurbaşkanı olarak yatay mimari konusunda öyle zannediyorum ki artık vatandaşlarımız da bizim bu tezimizi kabullenir duruma geldi." diye konuştu.

Blinken'dan protesto açıklaması Blinken'dan protesto açıklaması

"Bugün itibarıyla 100 bine ulaştı"

Depremin ardından yapım sürecine başladıkları konut ve köy evi sayısının bugün itibarıyla 100 bine ulaştığını aktaran Erdoğan, toplamda 600 bin konut ve köy evi inşa edeceklerini, bunların 319 bininin 1 yıl içinde tamamlanıp vatandaşlara teslim edileceğini söyledi. Erdoğan köy evlerinin bir kısmını da bayrama kadar tamamlayıp teslim etme durumuna geleceklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Devletimiz hamdolsun böylesine büyük bir felaketin ardından 50-60 gün içerisinde bu konutları teslim eder noktaya gelme tezini Van'da ispat etti. Bingöl'de, İzmir'de ispat etti. Kütahya'da, Malatya'da, Elazığ'da, oralardaki afetlerde ispat etti. Antalya, Manavgat, Muğla, buralardaki afetlerde ispat etti. Aynı şekilde Karadeniz'de ispat etti. Biz bunları ispat etmiş bir iktidarız. Söz vermişsek bunu yaparız. Deprem bölgesinde evi yıkılan vatandaşlarım bize güvensinler, inansınlar her birini en kısa zamanda sağlam, dayanıklı konutlara yerleştireceğiz." ifadesini kullandı.

AA-20230412-30833656-30833653-CUMHURBASKANI_RECEP_TAYYIP_ERDOGAN

Bir yandan da Türkiye Ulusal Risk Kalkanı modelinin devreye alındığını dile getiren Erdoğan, bu modeli gelecek dönemde yer alan çalışmalar için yeni yol haritası olarak kabul ettiklerini söyledi.

Üniversitelerle bu konuda müşterek bir çalışmanın içerisine girdiklerini aktaran Erdoğan, yapılan üç toplantıyı hatırlattı ve bu çalışmayı belli aralıklarla sürdüreceklerini bildirdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:

"Tabii kolay değil; deprem, sel, yangın, kuraklık, bütün bunlar afetlerin çeşitleri olarak hep önümüzde, buna da her zaman hazırlıklı olmamız lazım. Zemin artı 3, bilemedin 4, bunlar en ideal yapı çeşitleri. Bir de tabii buralarda hafif malzemeler kullanmak suretiyle yapılacak olan bu konutlar bizi daha güvenli hale getirecektir. Bunun yanında ayrıca çelik konstrüksiyon bu çalışmaların içerisinde önemli yer tutuyor. Bilhassa 1999 öncesinde yapılan binaların risk analizini yapmaya başladık ve bunları yoğun bir şekilde çalışarak bitireceğiz. Hakkaniyete dayalı bir dönüşümle de sağlıksız yapı stoku ortadan kaldırılacak. Yeni yerleşim alanları tespit edilecek, denetimler sıklaştırılacak. Bütün bu konularda çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

"Vatandaşımın devletine inanması, güvenmesi lazım"

İstanbul'un ayrı bir önem taşıdığını dile getiren Erdoğan, "İstanbul'un 39 ilçesinde tüm risk unsurlarını ele alacak şekilde bir harita çıkardık. Bugün İstanbul'da yaklaşık 1,2 milyon bina ve 5,9 milyon konut bulunuyor. Gördük ki İstanbul'da toplam 220 bin bina ve yaklaşık 1,5 milyon bağımsız bölüm risk altında. Bunlardan 300 bininin acil dönüşmesi gerekiyor." diye konuştu.

Vatandaşın devlete inanması, güvenmesi gerektiğini belirten Erdoğan, "vatandaşların kentsel dönüşüm yapılırken muhalefetin 'Bu kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm.' propagandalarına kesinlikle aldanmaması gerektiğini" bildirdi.

Konuya ilişkin bir örnek paylaşan Erdoğan şöyle devam etti:

"İstanbul'da ben Üsküdar Burhaniye'de oturuyordum. Orada süratle kentsel dönüşüme girdik. Küplüce'de, Ferah Mahallesi'nde, yani Çamlıca Camisi'nin altındaki bölümlerde kentsel dönüşüme başladık ve bizim davetimize icabet edenler binalarını gerçekten yıktırdılar. Çünkü biz onlara 'Kiralarını vereceğiz.' dedik verdik. 'Nereyi beğeniyorsanız oralara yerleşin ve biz evlerinizi yaptıktan sonra gelip buralara döneceksiniz.' dedik. Bize 'Evet.' diyenler şu anda hallerinden çok memnun, 1'e 5, 1'e 10 fiyatları arttı. Bundan 15 gün, 1 ay önce yolumu kestiler, 'Başkanım biz yanlış yaptık, ne olur gelin bizimkileri de yıkın'. 'Ben size dediğim zaman bunu yapsaydınız sizin binalarınız da bitmiş olacaktı, siz de oralara yerleşmiş olacaktınız'. Şimdi, 'Yanlış yaptık, gelin bizim buraları da yıkın'. Belediye başkanıma da gerekli talimatı verdik, şimdi onlarda da aynı çalışmalar başladı. Ama şimdi orada yapılan binaları bir görseniz.

Peki bay bay Kemal ne diyordu? Diyor ki benim için, 'Boğaza nazır binalarımızı yıktı'. Yahu sorsan Küplüce neresidir, Ferah Mahallesi neresidir, inanın buraları bilmez, Burhaniye neresidir bilmez. Şu anda oradaki binalar, herkes halinden mutlu, memnun. Zemin artı 3, zemin artı 4 orada binaları yaptık. Hakikaten gören 'Keşke ben de buradan bir yer alabilseydim.' der."

Buranın geniş bir alan olduğunu belirten Erdoğan, "Şu anda da oranın havası, hele şimdi bir de çevre, peyzaj, ağaçlandırma, bu çalışmalar da bir taraftan devam ediyor ve her geçen gün daha da güzel bir hal alıyor. İnanıyorum ki bitince muhteşem olacak. Aynı durum Kadıköy ile Üsküdar ilçelerinin ortak bölgesi olan yerde oldu. O da tabii çok çok ilginç bir yer. Orada mesela Kadıköy Belediyesiyle maalesef uyum sağlanamadığı için orası halledilemedi, sonunda kabul ettiler ve orada da başladı." diye konuştu.

Buranın yapımını da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının üstlendiğini bildiren Erdoğan, "Orası da süratle gelişti ve inanıyorum ki orası da yine muhteşem olacak." dedi.

AA-20230412-30833656-30833655-CUMHURBASKANI_RECEP_TAYYIP_ERDOGAN

İstanbul'da rezerv şehir kurulmasına ilişkin takvimlendirme olup olmadığı sorusuna karşılık Erdoğan şunları söyledi:

"Rezerv şehir derken herhalde siz Kanal İstanbul'un sağını solunu kastediyorsunuz. Şimdi Kanal İstanbul ile birlikte o rezerv şehirler meydana çıkacak. O rezerv şehirler meydana çıktığı anda yoğun şekilde oralarda konut inşaatları başlayacak. Bu kentsel dönüşümü kabul eden, örneğin Avcılar'da kabul eden vatandaşlarımıza biz o rezerv şehirlerden yer vereceğiz, onları oralara çekeceğiz.”

Erdoğan, imar affına ilişkin bir soruya ise "Bu işin affı olmaz." yanıtını verdi.

Rezerv şehirler konusunda "Yeni bir nüfus mu gelecek İstanbul'a?" sorusu üzerine de Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde İstanbul'a girişlerle ilgili vize önerisini dile getirdiğini hatırlattı. Buna tepki gösterenlerin dünyayı tanımadığını söyleyen Erdoğan, bunun Londra'da uygulandığını, şehre belli şartlarda girildiğini anlattı.

İstanbul'un o dönemde 8 milyon olan nüfusunun şimdi yaklaşık 16 milyona ulaştığını belirten Erdoğan şunları kaydetti:

"O gün bunu söyleyenler şehircilik nedir, göç nedir, bunlardan haberleri yoktu ve o gün bizim iddialarımız şimdi haklılığı getirdi. Eğer bizim o zamanki dediklerimize saygı duyulmuş olsaydı, o günkü planlamalarımız çok daha güçlü olacaktı ve o planlamalar neticesinde de İstanbul'a gelenler önce 'İş buldun mu, gerçekten belli imkana sahip misin, akraban vesairen var mı?' Bu şekilde sorularak gelecekti. Vizeye tabi oldukları için de öyle İstanbul'a herkes giremeyecekti. Ama şimdi öyle olmadı, rahatlıkla herkes İstanbul'a geliyor, giriyor. Dolayısıyla İstanbul'un nüfusu bu rakamlara ulaştı. Bir de kaçak yapılaşma çok ileri derecede, bu kaçak yapılaşma da tehdit ediyor. Bunları yaparken de maalesef zemin etütleri yapılmıyor veya yapanlar dikey mimariyle özellikle vurgun vuruyorlar, çünkü oradan rant elde edecekler, bunun adı rant ekonomisi ve buna tabii fırsat vermemek gerekiyor."

"Rezerv şehirler kuracağız." sözünden "İstanbul'a asla yeni bir nüfus gelmeyeceğinin mi anlaşılması gerektiğinin" sorulması üzerine Erdoğan, "Asla gelmeyecek." ifadesini kullandı ve şöyle konuştu:

"Rezerv şehir şudur, mevcudu bir yerden bir yere naklederek o mevcudun da zemin tahlillerini yapıp oralara müdahale... Şimdi biliyorsunuz, Avcılar aslında sağlam bir zemin değildir. Tehdit eden bir zemindir. Yani Avcılar'dan al Beylikdüzü vesaire o tarafa doğru oralar hep sıkıntılı yerlerdir. Zaten denize yakın bölgeler her zaman için çok çok sıkıntılı bölgeler."

"Oradaki nüfusu rezerv bölgeye taşıdığınızda Avcılar'a yeni bir nüfus gelmeyecek." denilmesine karşılık Erdoğan, "Hayır. Gelebilir, şöyle gelebilir, yani siz orada hakikaten bütün zemin etütlerini vesaire yapmak suretiyle sağlam bir zemin Avcılar'da varsa -ki vardır- o sağlam zeminde bir yapılanmaya gider ve orada kentsel dönüşümü yaparsınız." açıklamasında bulundu.

"O zaman seyreltilecek oradaki nüfus." sözlerine karşılık Erdoğan, "O kadar. Seyreltme zaten şart. Onu yaparsak kentimizi sağlama alırız." dedi.

CHP'yi ve Millet İttifakı'nı koltuk pazarlıkları üzerinden eleştiren Erdoğan, "14 Mayıs'ta bütün tabloyu göreceğiz. Bu bir defa siyasi ahlakın iflasıdır. Bırakın, herkes rüştünü ispat etsin. Bu tür bir yolla siyasi mücadele veya demokrasi mücadelesi verilemez. Şu anki durumlarda kavgalar, gürültüler vesaire, her şey çıkıyor ortaya. Temenni ederiz ki 14 Mayıs'ta da herkes buradan öyle ya da böyle nasibini alacaktır. Cumhur İttifakı bunlara en güzel siyasi ahlak dersini verecektir." ifadelerini kullandı.

Cumhur İttifakı'nı oluşturan partilerin kendi isimleriyle seçime girmesinin avantaj olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Onun takdiri bize ait değil. Onun takdirini biz yaparsak Cumhur İttifakı içerisinde yer alan liderlere müdahil oluruz. Bu, Cumhur İttifakı içerisindeki arkadaşlarımızın kendi takdiri. Yani kendi logosuyla girmek veya Cumhur İttifakı içerisinde bizim logomuzun altında girmek, hepsi kendi takdirleri. Bu bakımdan bizim Millet İttifakı ile benzer yanımız hemen hemen hiç yok. Sadece malum HÜDA PAR bu konuda bizim logomuzla giriyor. Mesajlar bakımından Cumhur İttifakı'nın içerisindeki partilerle de bu ittifakımızı koruyacağız."

"Meydanların dilini iyi bilirim"

Erdoğan, Millet İttifakı'ndaki Cumhurbaşkanı yardımcılıkları ve bakanlıklarla ilgili yapılan pazarlıkları eleştirerek seçimi kaybetmeleri halinde Millet İttifakı'ndaki partilerin genel başkanlarının parlamento dışında kalacağına dikkati çekti.

Katıldığı açılış törenlerinde halkın ilgisini net gördüğünü belirten Erdoğan, "Benim her zaman bir tezim var; meydanların dilini mevcutların içerisinde herhalde en iyi bu fakir anlar. Bu açılışlar, bizim doğal mitinglerimizdir. Meydanların dili bize 'Yürüyün' diyor, 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkadan' diyor. Şu anda meydanlarda bunu görüyorum. Bunu Bağcılar'da, Pendik'te gördüm. Burada bir tecrübe var." diye konuştu.

"Siz ilk turda bu iş biter mi diyorsunuz, ikinci tura kalma ihtimalini gözetiyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, "Ben milletimin bu noktada her şeyden önce işi zora sokmadan bitireceği inancındayım. Bu kararlılığı da özellikle gerek Bağcılar'da gerek Pendik'te gerek deprem bölgesinde gördüm. Milletim işi hiç zora sokmadan bitirecektir diye inanıyorum." yanıtını verdi.

"14 Mayıs bir kırılma noktası olacak"

Erdoğan, 14 Mayıs'taki seçimlerin yurt dışından da yakından takip edildiğinin belirtilip bu ilginin nedeninin sorulması üzerine, şunları söyledi:

"Bu, Türkiye'nin dünyadaki yerini göstermesi bakımından çok önemli. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinden (AKPM) bir grup gelmiş. 'Binali (Yıldırım) Bey ile görüşsünler' dedim. Fakat Binali Bey, 'Bunlar bizimle otelde görüşmek istiyorlar' dedi. Bunu üzerine 'Biz CHP değiliz, bunlarla bu tür görüşmeleri CHP yapabilir ama bunlar bizimle görüşmek istiyorsa daha önce bunlarla seçim karargahında görüştük, gelsinler partide görüş. Bizim otelde ne işimiz var.' dedim. Türkiye ile ilgili Batı'nın hesapları var. Şu anda (Emmanuel) Macron'un durumunu görüyorsunuz. Macron'un Çin seyahatinin acaba perde arkası nedir? Amerika ile ilişkilerdeki durum nedir? Macron niçin Çin'e gitti? Çok mu muhabbeti vardı? Bu soru işaretlerinin cevabını, o dosyanın ara yapraklarında neler olduğunu inceleyip görmek lazım. (Marine) Le Pen, şu anda Macron'un önüne geçmiş. Nasıl oldu bu? Demek ki grafiklerde bir değişim var.

Türkiye bu seçimle birlikte Batı'ya bir mesaj verecek. Bu mesajı çok iyi değerlendirmemiz lazım. Bu ülke artık terörle mücadele ederken de ekonomi politikalarını belirlerken de 'Batı ne der' diye bakmıyor. Bizim böyle bir derdimiz var mı? Yok. Biz şimdi işimize bakıyoruz. Savunma sanayiinde yerlilik oranı yüzde 20'den yüzde 80'e çıktıysa bu, bir başarının adımıdır. Batı dikkat ederseniz, Erdoğan'a karşı olduğunu söylüyor. Erdoğan'a karşı aldıkları bu cephe milletimize karşı aldıkları bir cephedir. Benim milletim bu oyunu 14 Mayıs'ta bozacaktır. 14 Mayıs adete bir kırılma noktası olacaktır. Bu kırılma noktasıyla da Türkiye'yi yeniden kendi çizgilerine kim çekecekse onlar, onlara mavi boncuk dağıtıyor."

Türkiye'deki seçimleri İslam aleminin de yakından takip ettiğini vurgulayan Erdoğan, "İslam aleminden görüştüklerim, Afrika'dan görüştüklerim, hepsi bize '14 Mayıs ne alemde?' diye soruyor. Bugün Özbekistan Cumhurbaşkanı ile görüşmemiz oldu, Azerbaycan'dan sonra bir Togg'da Özbekistan'a gönderdik. Öyle mutlu, öyle mutlu ki, çok beğenmiş. 'Siz bizim yolumuzu açıyorsunuz' diyor. Bize 'İHA'lar SİHA'lar gönderdiniz, şimdi de Togg. Bunun kullanımı çok çok rahat' diyor."