İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.
Akşener’in konuşmasından başlıklar şöyle:
“Madem Anayasa'da değişiklik olmalıydı son 20 yıldır siz neredeydiniz arkadaş?
2008’de, bu konuda, bir düzenleme yaptınız. Hadi diyelim ki; metin eksikti, karar ideolojikti, oydu buydu, ve Anayasa Mahkemesi iptal etti. Tamam, kabul. Peki; mezardan ölüleri kaldırıp, sandığa götürdüğünüz, 2010’daki anayasa referandumunda, bu değişikliği neden yapmadınız? Elinizi tutan mı oldu? Aklınıza mı gelmedi? Yazmayı mı unuttunuz?
Mesela; 2017’de, bir kez daha, anayasa referandumu yaptınız.150 yıllık birikimi, tek kalemde sildiniz, rejimi değiştirdiniz. Peki, o gün neredeydiniz? Bu değişikliği, o zaman niye yapmadınız? Yapacaktınız da, bir tek bu maddeye mi yer bulamadınız? Yazacaktınız da, karakter limitine mi takıldınız?
Memleketin, bu kadar ağır sorunları varken; milletimiz, her gün, bin bir dertle boğuşurken; esasında, var olmayan bu mesele, maalesef geldi, siyasetin gündemini kapladı. Elbette biz de, bu duruma, sırtımızı dönemeyiz!
Çünkü, daha önceki denemelerinde de, gördük ki; bu arkadaşlar, anayasa yapma konusunda, olağanüstü bir yeteneğe sahipler…Biliyorsunuz, Ak Parti’nin yaptığı, anayasa değişikliklerinin en büyük özelliği; sırf, yapılan değişikliğin, ortaya çıkardığı sorunları, düzeltebilmek için,daha kapsamlı, yeni anayasa değişiklikleri gerektirmesidir.
Nitekim, şimdi de, her zamanki gibi, yine ellerine, eksik bir metni almışlar, ve mutabakat arıyorlar…
Tekrar ediyorum: Akıllarınca, “gol atma” motivasyonuyla, her zamanki gibi, yarım yamalak yapılmış, eksik bir işle, çıkmışlar, mutabakat arıyorlar…
Hay hay! Buyurun, hodri meydan! Madem bu konu, yeniden siyasetin gündeminde, madem bu konu, yeniden masada; o zaman; Anayasaysa anayasa, mutabakatsa mutabakat! Biz varız!
Ama öyle, “ağam dedi, paşam dedi, saray dedi.” yoook. Öyle kapı kapı gezip, “mış” gibi yapmak yok. Öyle ağlamak, sızlamak yok.
Nitekim, şimdiden, sağdan soldan duyuyorum. Kulağıma geliyor. Saraydaki siyaset dehaları, orada burada, abuk sabuk konuşuyor.Kendilerince, yoklama çekiyorlar, biz de gözlüyoruz.
Vay efendim, neymiş?Bu seçim, diğerleri gibi değilmiş… Başörtüsü meselesinin, tekrar gündeme gelmesi, çok iyi olmuş… Bunun, seçimde çok faydası olurmuş, saflar sıklaştırılırmış… Yok eğer, seçimi kaybederlerse de, Anayasa Mahkemesi’nden, bu metni, iptal ettirirlermiş… Zaten metin de, ona göre hazırlanmış; seçimden sonra da, bu işin ekmeğini, yemeye devam ederlermiş…
Şu zihniyete bir bakar mısınız?... Hatta daha utanmazca, daha ahlaksızca olanı da var: Neymiş efendim? “Teklif, Meclis’te 400’ü bulsa da, bazı milletvekilleri, hayır oyu kullanıp, referanduma götürmelilermiş…"
Bak Sayın Erdoğan; Seni uyarıyorum. Bu konu, bir turnusol kağıdıdır. Bu konu, bir samimiyet testidir.Bu konu, bir sınavdır.
Kim pas veriyor, kim gol atıyor, beni ilgilendirmez! Kim, hangi siyasi rantı kovalıyor, beni ilgilendirmez! Saray’daki tatlı su stratejistlerinin, zihni sinir taktikleri de, beni ilgilendirmez! Ben şunu bilirim: And olsun, yemin olsun!
Başı örtülü, başı örtüsüz tüm kadınların, genciyle yaşlısıyla tüm insanlarımızın, bu ülkenin, tüm vatandaşlarının, saf ve temiz duygularını sömürmenize, müsaade etmem, etmeyeceğim! Bunu böyle bilesin.
Ak Parti’nin, siyaset kalpazanlığının sonu yok. Memleketin, geleceğiyle oynadıkları kumarın, sınırı yok. Saray’da kumpasın, dümenin, her türlüsü var, ama ahlaktan eser yok. Adeta “entrikanın her çeşidi” yaşanıyor… Sayın Erdoğan’ın saray düzeni, işte tam olarak budur. Bizans Sarayı’nın bile bunlardan öğrenecekleri var.
Hatta Makyavel bunları görse, kitabının adını Prens değil, Reis yapardı. O onu dedi, bu bunu dedi, saraydaki ekipler şunu dedi, gazeteciler bunu dedi…Dipsiz bir kuyuda, her gün, daha da batarken, herkes, birbirinin üstüne basarak, kendini kurtarmanın telaşında… ve tüm bu hengamede, herkes her şeyi söylüyor, ama aslında, tüm yetki bir kişide…
Sayın Erdoğan; İşte o nedenle, ben de, bizzat sana seslenmek istiyorum: Gel, bu konunun üzerindeki, tüm tartışmaları kaldıralım. Bu kapanmış yaranın üzerinde, vicdansızca tepinerek, kadınların, en helal haklarını, yeniden tartışmaya açmayalım.
Gel, bu meseleyi, Türkiye’nin gündeminden,sonsuza dek, çekip çıkartalım. Gel, milletimizin tamamını kapsayacak, Gazi Meclisimizin, bir bütün olarak, arkasında dimdik duracağı, Türkiye’ye yakışır bir düzenleme yapalım. Eğer, “Bizim bir metnimiz var, noktasına bile dokundurtmam.” demiyorsan; Eğer, “Ben siyasi rant peşindeyim, bu pastayı kimseye yedirtmem.” demiyorsan; Gerçekten, samimiyetle, ortak akıl arıyorsan; Gerçekten, meseleyi, mutabakatla çözme niyetindeysen; Gerçekten, giderayak, kadınlara bir faydan dokunsun istiyorsan; Hadi buyur! Ben varım!
İyi Parti olarak, biz varız!
Çalışmamız burada. Biz buradayız.Eksikleri gideren, özgürlük alanlarını genişleten, ve milletimizin ekseriyetini, ortak bir noktada buluşturacak, teklifimiz hazır.
Biz hazırız. Millet için, memleket için, hayra vesile olacak,sahici bir mutabakata varıp, bu, “esasında var olmayan” tartışmayı, tarihe gömmek için, biz hazırız.
Haydi buyurun! Milletimiz de görsün, şahitlik etsin.Bu konuda kim samimi, kim değil, tüm Türkiye izlesin.Gelin bu işe, bir büyük nokta koyalım. Millet-devlet bütünlüğüne, daha fazla zarar vermeyelim. Milleti bu konuyla, tekrar tekrar muhatap etmenin utancından, siyaseti artık kurtaralım
Ve artık, milletimizin gerçek sorunlarına dönelim. Kanayan yaralara dönelim.
Geçim derdine dönelim. Kaynamayan tencerelere, okula aç giden, çocuklarımıza dönelim. Siyasetin gerçek öznesine, milletimize dönelim.
Başörtülü başörtüsüz, tüm kadınların, hayatını dar eden, yakıcı meselelere gelelim. Milletin korkularına değil, umutlarına talip olalım. Yeni hikayeler yazmanın kavgasını verelim. Vizyonla, projeyle, kadrolarımızla, siyasetimizle rekabet edelim. Bu vesileyle, buradan, başörtülü başörtüsüz, tüm kadınlarımıza, ve tüm fertleriyle, milletimize seslenmek istiyorum:
İçiniz rahat olsun. Bundan 25 yıl önce, Üniversitelerin kapısındaki kızlarımıza, hakaret edenlerin karşısına, bizler dikilmiştik; bugün de, kadınlara sürtük diyen, kendini bilmezlerin karşısında, yine ben varım, İyi Parti var. Dün, kadınlara zulmedenlerin karşısına, bizler dikilmiştik; Bugün de, kadınlara zulmetmeye kalkanların karşında, yine ben varım, İyi Parti var.
Dün, kadınlar üzerinden, siyaset dizayn etmeye kalkan, vesayetçilerin karşısına, bizler dikilmiştik; Bugün de, kadınlar üzerinden siyasi rant kovalayan, yeni vesayetçilerin karşısında, yine ben varım, İyi Parti var."Dün de biz vardık, bugün de biz varız, yarın da biz olacağız! Her kim ki; kadınlar başta olmak üzere, milletimizin her bir ferdinin; kılığına kıyafetine,haline, tavrına, meşrebine, sözüne, fikrine, vicdanına, her ne surette olursa olsun, el uzatmaya, dil uzatmaya kalkarsa; karşısında yine beni bulacak, İyi Parti’yi bulacak! Hiç merak etmeyin.
20 yıllık bir iktidarın, ülkemizde; ekonomiden, eğitime, sağlıktan, hukuka kadar, hemen her alanda sergilediği, devasa beceriksizliğin, hayatımızı esir alan, acı sonuçlarını, hep birlikte yaşıyoruz.
Bilge Kağan yazıtında, ne yazar, biliyor musunuz? “Türk Milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım. Tanrı lütfettiği için, ölecek milleti kaldırdım. Çıplak milleti, giydirdim. Fakir milleti, zengin ettim. Nüfusu az milleti, çok ettim. Başka milletler arasında, onları pek üstün kıldım.”
Gelin görün ki; 20 yıllık iktidarında, kadim devlet geleneğimizden, zerre nasiplenememiş Sayın Erdoğan’ın, beceriksiz idaresinde; artık her sabaha, “Acaba bugün, başıma ne gelecek?” kaygısı ile uyanıyoruz. Artık her günü; Ayakta kalabilme endişesi ile geçiriyoruz. Artık her ayı; büyüyen borçlarla, büyüyen dertlerle, büyüyen bir belirsizlikle tamamlıyoruz.
Bu vahim tabloya, sebep olanlar ise; her sabaha, ihtişamlı saraylarında uyanıyorlar. Her günü, lüks içinde, sefa içinde, büyük bir keyifle geçiriyorlar. Her ay; beceriksizliklerine kılıf olarak, yepyeni bahaneler, yepyeni yalanlar, yepyeni masallar uyduruyorlar. Şimdi bu düzen, adil bir düzen midir? Elbette hayır! Bu düzen, Türk Milleti’ne layık bir düzen midir? Elbette hayır!Bu düzen, koskoca Türk Devleti’ne, yakışır bir düzen midir? Elbette hayır!
Çünkü Sayın Erdoğan, bu düzeni, milletin iyiliği için değil, kendi koltuğunu korumak için, bilerek ve isteyerek kurdu.
5 bin yıllık, kadim devlet geleneğimizi küçümsedi. Cumhuriyetimizin, kurucu değerlerini, birikimini ve mirasını küçümsedi. Hatta devletimizi, devlet yapan, aziz milletimizi bile küçümsedi. Nitekim, bugün geldiğimiz noktada, Bay Kriz ve arkadaşları; kerim devlet anlayışımızdan, nasibini alamayan bir zihniyetle; Milletin kaderine, el koymaya, Millet iradesini, ipotek altına almaya çalışıyorlar. Oculuk, buculuk, şuculuk üzerinden, kutuplaşma alanları oluşturup; devletle millet arasındaki, kutsal bağı aşındırıyorlar. Parti trolü gibi hareket eden atanmışların, abuk sabuk sözlerini, “devlet aklı” diye, yutturmaya çalışıyorlar.
Uyguladıkları, her saçma sapan politikayı, bir “devlet politikası” olarak, meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Yani devletimizi, milletimize karşı, adeta bir zulüm aparatı olarak kullanıyorlar. Ancak, bizim anlayışımıza göre; Yönetenlerin zalim olması, devleti zalim yapmaz. Yönetenlerin beceriksiz olması, devleti beceriksiz yapmaz. Yönetenlerin ciddiyetsiz olması, devleti ciddiyetsiz yapmaz. Yönetenlerin kötü olması, devleti kötü yapmaz.
Devletin bürokratının, parti komiseri gibi davranması, devleti Ak Partili yapmaz. Makbul vatandaş olabilmenin tek şartının, Ak Parti’ye biat etmeye bağlanması ise, Devletin değil, iktidarın ne kadar sorunlu olduğunu, ve devleti, ne derece tahrip ettiğini gösterir. Bu kadar basit!Ülkemizde ne yazık ki bugün; kanun var; ama hakkıyla uygulayan yok! Kurum var; ama hakkıyla işleten yok! Devlet var; ama hakkıyla yöneten yok! Büyük devlet insanı Nizamülmülk’ün, Siyasetname’sinde, Humus Valisi’nin, Ömer Bin Abdülaziz’e yazdığı, mektuptan söz edilir:Vali, mektubunda der ki: “Humus şehrinin duvarları, harabeye döndü. Onarılması gerek. Ne buyurursunuz?” Ömer Bin Abdülaziz der ki: “Humus şehrinin duvarlarını, adalet duvarı haline getir. Yolları korkudan, zulümden temizle. O zaman duvarın harca, kerpice ihtiyacı kalmaz.”
Şu satırlardaki ferasete bakar mısınız?Ne var ki; bugün maalesef, güzel ülkemizde duvarlar, adalete karşı örülüyor. Yollar korku, zulüm ve baskı için döşeniyor. İhalesi de, harami yandaşlara veriliyor. Çünkü bugün devletimizi; adalet kavramına, tamamen yabancı bir iktidar yönetiyor.Güç sarhoşluğu içinde yalpalayan, Ak Parti iktidarı, kendisini adeta devlet sanıyor. Sayın Erdoğan’ın tüm talepleri, kanun biliniyor. Tüm eylemleri, tüm düşünceleri, ve tüm sözleri, yasa yerine konuluyor."