Akşener’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Sözlerimin başında meclis gündemine gelecek ucube bir yasadan bahsetmek istiyorum. Ak parti iktidarı sendikal örgütlenmeye yüzde 2 barajı getirerek, üye kaybı yaşayan yandaş sendikaları kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de diğer sendik üyelerine ikinci sınıf sendika muamelesi yapmak istiyor. Bu düzenleme daha önce Danıştay tarafından iptal edilmişti. İktidar ise her zamanki hukuk tanımazlıklarıyla bu defa oranı yüzde 1’den 2’ye çıkararak yeniden getiriyor. Düzenlemeden yaklaşık 250 memurumuz etkilenecek. 9 konfederasyonun da faaliyetlerine devam etmesi mümkün olmayacak. Bundan sonra da yeni sendikaların kurulmasının önüne geçilmiş olacak. Ayrıca bugün bu çatının altında bütün siyasetçilerin tümünü katarak söylüyorum, gazi meclisimizin her bir mensubunun için de izin barajları direne direne aşma iradenizi en iyi anlayan benim. AK Parti'ye yakışır ucube bir düzenleme ile karşı karşıyayız. gereken tepkiyi verdik ancak milletimizin aleyhine olan her teklifte olduğu gibi bu teklif de Cumhur İttifakı çoğunluğu ile Meclis'ten geçirildi. 

"Bugün ülkemizde iktidar eliyle oluşturulan bir cumhuriyet krizi ile kamade edeceğini düşünenlerin sebep olduğu bu krizin sonuçlarını artık hayatımızın her alanında hissediyoruz.

"Bir kirli diptopya ile mücadele ediyoruz"

"Her kadının güvencesi olan cumhuriyetimizi beğenmeyenlerin, çocuklarımızı açlığa , gençlerimizi mutsuzluğa, kadınları da endişeye mahkum ettiği bir kirli diptopya ile mücadele ediyoruz.

Eskişehir'de beslenme yetersizliği nedeniyle ölen "Nur Elif" tepkisi: Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz? 

"Biliyorsunuz, birkaç gün önce, Nur Elif yavrumuz, kötü koşullarda yaşadığı ve aç bırakıldığı için hayatını kaybetti. Daha 6 yaşındaydı… Nur Elif’e bunları reva gören vicdansızları Allah’a havale ediyorum! Şimdi iktidar cenahından bazıları çıkıp, utanmadan; 'Zaten anne-babası cezaevindeymiş, akrabaları kötü davranmış, her şeyden de iktidarı suçlamayın' diyecekler. Her zaman olduğu gibi, bu olay için de, 'bizim ne suçumuz var ki?' diyecekler. Bu ülkede bir çocuk öldü bir çocuk! Hem de açlıktan öldü! Hem de kötü bakıldığı için öldü! Soruyorum size: Çocuklarımıza sahip çıkmak, devleti yöneten iktidarın görevi değilse, kimin görevidir? İşine geldiğinde; 'Dicle’nin kenarında, kurdun kaptığı bir koyun bile benim mesuliyetim altındadır' diyenler, işine gelmediğinde ölen daha 6 yaşında bir çocuğumuzun sorumluluğunu üzerinden atabilir mi? Atamaz! Eğer koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin gücünü kullanan bir iktidar çocuklarımızı koruyamıyorsa, insanlarımızı sahipsiz, kimsesiz bırakıyorsa ve üstüne üstlük mesuliyet almaktan da kaçıyorsa ortalıkta, 'ben ülke yönetiyorum' diye gezemez! Kardeşim, siz bostan korkuluğu musunuz? Fakirliği, muhtaçlığı, açlığı bitiremeyecekseniz neden o makamları işgal ediyorsunuz? Sadece kendi zenginliğinizi sağlamak için mi oradasınız? Sadece yandaşlarınızı bu milletin cebinden çıkanlarla zengin etmek iç n mi oradasınız? O koltuklarda Sarayda sefa sürüp, şaşalı yemekler yemek, özel uçakla, maça gidip gelmek için mi oturuyorsunuz?

Erdoğan'a: Bunlar daha iyi günlerin; senden hesap soracağım!

"Sayın Erdoğan her sıkıştığında, 'Bu konu siyasetin konusu değildir' diyerek, işin içinden sıyrılamazsın. Sana göre neyin siyasetin konusu olup olmadığı, beni zerre ilgilendirmiyor. Engin birikiminin ve derin fikirlerinin cefasını, zaten milletçe yıllardır çekiyoruz. Beni, Eskişehir’deki Nur Elif ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım!  Beni, Van’daki Muharrem ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım!  Beni, Adana’daki Emine ilgilendiriyor, ve onun için senden hesap soracağım!  Sen bu memlekette varlık içinde yaşarken, kestane ballarıyla, manda yoğurtlarıyla, Medine hurmalarıyla, sefa sürerken, yokluktan, yoksulluktan ölen, açlığa mahkûm ettiğin çocuklarımız için, senden hesap soracağım! Bu kürsüden defalarca gündeme getirmeme rağmen rüzgargülü projemizi devreye almak yerine, utanmadan yasaklattığın için senden hesap soracağım! Bunlar daha iyi günlerin! Milletimizle el ele verip, siyasi rantı çocuklarımızın hayatına tercih eden bu kalpsizliğin, bu vicdansızlığın hesabını sana sandıkta soracağım! Hiç merak etme, çok az kaldı!

Bakan Nebati'ye sert tepki: Bu ne cürettir! Bu ne utanmazlıktır! Bu ne saygısızlıktır! Kendinize gelin!

Türkiye, artık patolojik semptomlar gösteren, tehlikeli bir zihniyet tarafından yönetiliyor. Maalesef, empati, vicdan, sorumluluk bilinci gibi, insani kavramlarla bağını tamamen koparmış sosyopat bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Bu bir gerçek. Nitekim bu gerçeği, iktidar mensuplarının her hareketinde, her cümlesinde, her kelimesinde, endişe verici bir sıklıkla görüyoruz. Beceriksizleriyle fakirleştirdikleri; asgari ücretlimizin, memurumuzun, emeklimizin maaşlarına, yapmak zorunda olukları, düzenlemede bile, bu gerçeğe şahit oluyoruz.  Biliyorsunuz, son olarak, Türkiye’nin en yakıcı meselelerinden biri olan EYT’li kardeşlerimizin durumuna ilişkin sorulan bir soruya, “EYT mi?” diye cevap veren, Nebati Bakan, birbirinden ciddiyetsiz açıklamalarına geçtiğimiz günlerde bir yenisini daha ekledi. Çıktı, hiç utanmadan, zerre sıkılmadan bu milletin gözünün içine baka baka; 'Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de, ne verilse haklarıdır.  Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek, bereket getirir' dedi. Yanlış duymadınız. Aynen böyle dedi. Bu ne cürettir! Bu ne utanmazlıktır! Bu ne saygısızlıktır! Hayırdır Sayın Bakan, sadaka mı dağıtıyorsunuz? Lütufta mı bulunuyorsunuz? Kendinize gelin!

"Haddinizi bilin!"

Siz babanızın değil, milletin hazinesinin başında duruyorsunuz! Aile şirketinizde, sosyal sorumluluk projesi yürütmüyorsunuz; devlet yönetiyorsunuz, devlet! Yandaşlarınıza peşkeş çektiğiniz,  Bay Kriz’e feda ettiğiniz ve batmaya mahkûm ettiğiniz o hazinede; kaç yetimin hakkı var, biliyor musunuz? Paramızı pul ettiniz, yetmedi! Gücümüzü hiç ettiniz, yetmedi! İtibarımızı ağızlara sakız ettiniz, yine yetmedi. Şimdi de milletimizle dalga mı geçmeye başladınız?  Eğer fındık kadar aklınız, incir çekirdeği kadar vicdanınız varsa (ki ben hiç sanmıyorum), söylediklerime iyi kulak verin. Bu ülke sahipsiz değildir. Bu ülkenin sahibi, aziz ve cefakâr Türk milletidir. O yüzden haddinizi bilin!

"Milletimizin ütüldüğü kumar masalarında, bereket bulunmaz!"

Cıvık cıvık açıklamalar yapıp, bu milletin haysiyetiyle oynamayın, vatandaşın sabrını da, giderayak, daha fazla zorlamayın! Amaaaa, madem hazineye bereket gelsin istiyorsunuz; O zaman size bu kürsüden hatırlatmak istiyorum: Yalanın olduğu yerde, bereket olmaz! Hırsızlığın olduğu yerde, bereket olmaz! Sizin ayağınızı bastığınız hiçbir yerde bereket olmaz! Ot bitmez, ot bitmez! Çünkü milletimizin ütüldüğü kumar masalarında, bereket bulunmaz!