Sözcü Çelik'in açıklamalarından önemli satır başları şu şekilde:

 - İlk andan itibaren bakanlarımız ve bütün kurumlarımız deprem bölgesindeler. Burada "nerede bu devlet" sorusu diye bir soru yok, devlet orada. Temel ihtiyaçların karşılanması konusunda bir kesiğimiz yok. Güvenlik güçlerimiz de her türlü tedbirleri aldılar. Hasarlı yapılara girilmemesi önem arz ediyor. Girilirse bizi üzebilecek olaylar meydana gelebilir. Vatandaşlarımızın manipülatif haberlere bakmayıp resmi açıklamalara bakmalarına istirham ediyoruz. 

- İnsan hakları örgütlerinin Diyarbakır anneleri konusuna ilgi göstermemesini not ettik. Müthiş bir çifte standart var. Söz konusu PKK olunca o vahşi suskunluk maalesef devreye giriyor. Ama biz Diyarbakır annelerimizi hiçbir zaman unutmuyoruz.

- İstiklal Caddesi'ndeki hain saldırı sonrasında güvenlik güçlerimizin çok hızlı çalışmalar yaparak faili yakaladığını gördük. Bu Türkiye'nin güven ülkesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Güvenlik güçlerimiz bilinen ya da bilinmeyen onlarca eylemi engelliyor. Net bir şekilde Türkiye'nin güvenli bir ülke olduğu ortaya koyulmuştur.  En büyük teşekkürümüz İstiklal Caddesi sakinlerine ve esnafınadır. Teröre çok güçlü bir mesaj verdiler. Pek çok ilimizden oraya gelmiş vatandaşlarımızı da gördüm, bir kısmı gerçekten çocuklarını alarak ülkemizi teröre teslim etmeme duygusuyla gelmişti. Esnafımız başta olmak üzere oranın sakinlerine ve tüm vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.


- Bu hain saldırıdan sonra yapılan operasyonlar bazı çevreler tarafından orantılı olmadığı şeklinde değerlendirme yapıldı. Halbuki herhangi bir batı ülkesinde terör saldırısı yapıldığı zaman, mesela Paris'teki terör saldırısında liderler bir araya gelip yürüyüş yapmışlardı. TSK sivillerin hayatının korunması konusunda dünyada en hassas olan orduların başında gelir. Bize bu hassasiyeti hatırlatanların nasıl sivil katliamlarına imza attıkları ve hala özür dilemediklerini hepimiz biliyoruz. Terörle mücadelenin kuralı belli: Terör örgütlerinin imha edilmesi. Tabii ki ilke ve prensipleri var. Türkiye'ye geçmiş olsun demeden orantılılıktan bahsetmeleri, örtülü bir şekilde güçleri yetse terör örgütlerini himaye etmekten başka bir şey değil. Önce "Türkiye'nin kendini savunma hakkı vardır ve sonuna kadar destekliyoruz" diyeceksiniz. Türkiye'nin savunma hakkını dikkate almamak ahlaksızlıktır. 

 - Bir terör var, bir de terör siyaseti var. Mesela operasyon yaptığımız için Gaziantep'e roket atılıyormuş... Burada suçlanması gereken terör örgütüdür. O zaman dünyada hiçbir devlet terörle mücadele etmesin, bunu mu söylemek istiyorsunuz? "Bu bir savaş politikasıdır" diyorlar, bakın bu bir terör dilidir arkadaşlar. Çünkü savaş iki meşru devlet arasında olur. Savaş dediğin zaman terör ile ülkemiz aynı meşruiyete sahipmiş gibi bir alt yazı olur. 

- Son yaşananlar Türkiye'nin terörle mücadelesinin ne kadar haklı ve meşru olduğunu bir kere daha göstermiştir. 

KKTC

- Türk devletlerine AB başta olmak üzere bazı ülkelerin attıkları adımdan dolayı tehdit gibi mektuplar yazıp bu şekilde açıklamalar yapmalarını tamamen reddediyoruz. Bedeli ne olursa olsun bu adada 2 eşit toplum var ve KKTC egemen bir devlet, Kıbrıs Türk davası haklı bir dava. Türkiye Cumhuriyeti sonuna kadar KKTC'ye destek verecektir. Bu hepimizin davasıdır.