Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER/Nafaka düzenlemesi için çalışmalar devam ediyor. Düzenlenen taslak metne göre, nafaka ödeme süresine üst sınır konulması ve evlilik süresine göre nafaka ödenmesinden bahsediliyor.

Nafaka düzenlemesi ne zaman çıkacak? sorusu son gelişmeler ile takip ediliyor. Gündemin sıcak başlıklarından olan nafaka tasarısı hakkında merak edilenleri Avukat İrem Ersoy’a sorduk.

“Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi halinde nafaka kendiliğinden kalkar”

-Öncelikle nafaka kavramı nedir? Yasal dayanağı ve türlerinden bahsedebilir misiniz?

-Nafaka, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenleniyor. Kelime anlamı geçimlik olup, taraflardan birinin ve duruma göre çocukların da geçiminin sağlanması, geçimine katkıda bulunulması, boşanma veya ayrılık hallerinde yoksulluğa düşecek tarafın mağduriyetinin giderilmesi amacını taşır.

Boşanma halinde kural olarak, müşterek çocukların velayeti taraflardan birine verilir. Yani anne veya baba çocuk ya da çocukların velayetini alır. Bu durumda diğer eş, müşterek çocuk ya da çocuklar için iştirak nafakası öder. Eşlerden birinin, diğerine ödediği nafaka ise yoksulluk nafakası adını alır. Boşanma davası süresince hâkim taraflar ve müşterek çocuklar bakımından maddi ve manevi her türlü tedbiri almak zorundadır. Bu itibarla, taraflar arasındaki boşanma davası devam ederken de diğer eşe ya da çocuklara nafaka bağlanması söz konusu olur. Dava sürerken bağlanan bu nafakaya tedbir nafakası denir. Müşterek çocuk için bağlanan iştirak nafakası, çocuğun reşit olmasına kadar kendiliğinden devam eder. Bu süreçte ödenmeyen iştirak nafakasının tahsilini temin için icra takibi yapmak, nafaka miktarının arttırılması talebiyle dava açmak gibi yargısal yolarak başvurmak, velayeti elinde bulunduran eş yani çocuğun velisi tarafından yapılır. Reşit olan çocuğun eğitim hayatını sürdürmesi söz konusu ise nafaka artık yardım nafakası adını alır ve 18 yaşını tamamlamış müşterek çocuk artık reşit olduğu için Aile Mahkemesine başvurarak eğitim hayatının sürdüğünü ve nafaka yükümlüsünün kendisine yardım nafakası ödemesine karar verilmesini istemelidir. Yani, reşit olmuş çocuk bakımından anne ya da babasının yargısal yollara başvurma imkânı bulunmamaktadır.

Eşlerden birinin diğerine nafaka ödemesine karar verilmişse, dava süresince bu nafaka az önce de değindiğimiz gibi tedbir nafakasıdır ve gerekli koşulların varlığı halinde davanın sonuçlanmasından sonra yoksulluk nafakası olarak devam edecektir. Yoksulluk nafakasının alacaklısı nafaka miktarının arttırılması için her zaman dava açabilir. Ancak tabii ki dava hakkının varlığı her talebin kabul edileceği anlamına gelmez. Mahkeme yaptığı yargılama sonrasında talebi tamamen haklı görürse kabul edecek, kısmen haklı görürse bir miktar artırım yapacak, haksız bulursa da reddedecektir. Aynı şekilde nafaka borçlusu da nafakanın kaldırılması için ya da miktarın indirilmesi için dava hakkına sahiptir. Bu durumda da mahkeme yine yapacağı yargılama sonrasında talebi kabul edecek, kısmen kabul edecek ya da reddedecektir. Kural olarak, nafaka kararı yeni bir mahkeme kararı ile kaldırılana kadar ayaktadır. Nafaka alacaklısının yeniden evlenmesi halinde nafaka kendiliğinden kalkacaktır.

Tedbir nafakası dava tarihi ile karar tarihi aralığını kapsar. Davanın hukuki anlamda kesinleşmesine kadar tedbir nafakası adıyla sürer. Kararın kesinleşmesiyle birlikte, karar verilmiş olması durumunda yoksulluk ve iştirak nafakası olarak devam eder ya da tamamen ortadan kalkar.

Burada özellikle değinmek istediğim bir diğer nokta da şudur ki, eşlerin boşanma kararı henüz verilmeden ya da boşanma davası henüz açılmadan ayrı yaşamasını gerektiren haller varsa, evlilik devam ediyor ve boşanma davası açılmamış olsa da, mağdur eşin geçimini sağlamak, hayatını idame ettirebilmek amacıyla diğerinden dava yoluyla nafaka istemesi mümkündür. Evden şiddetle kovulan, kaba tabiriyle “baba evine gönderilen” yaşadığı fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet ile müşterek haneyi terk etmek zorunda kalan kadınlarımız, dileriz ki bunları hiç yaşamasınlar ancak böyle bir mağduriyet söz konusu olduğunda da evlilik birliği devam ediyor olmasına rağmen yine dava yoluyla nafaka isteme hakkına sahiptir.

“En önemli yenilik, nafakanın süreye bağlanması olacak”

-Peki, son günlerde sıkça konuşulan nafaka yasa tasarısı hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

-Nafaka yasa tasarısının getireceği en önemli yenilik, kuşkusuz ki nafakanın süreye bağlanması olacak. Mevcut yasal düzenlememizde eşlerden birinin diğer eşe ödediği nafaka bakımından herhangi bir süre öngörülmüş değildir. Hatta Türk Medeni Kanunumuzun 175. Maddesinde süresiz olarak istenebileceği açıkça belirtilmiştir. Yeni düzenlemede ise evlilik süresine bağlı olarak sınırlandırılmasından söz edilmekte… 2 yıldan az süren evliliklerde 5 yıl, 5 yılın altındaki evliliklerde 7-8 yıl, 5-10 yıl aralığındaki evliliklerde ise 12 yıl nafaka süresinden bahsediliyor.

Nafaka, diğer eşin evlenmesi ile veya kaldırılması gereğini ileri süren yanın haklı bulunması hallerinde mahkeme kararı ile kaldırılana kadar geçerli kalmaktadır. Yani mevcut düzenlememizde kural olarak süresiz olarak öngörülmüştür. Şunu da belirtelim ki, yasamız eşlerden erkek olanın, eşlerden kadın olana nafaka ödemesinden bahsetmemektedir. Ancak toplumumuzda genellikle nafaka alacaklısı kadın eş, nafaka borçlusu da erkek eş olmaktadır. Son dönemde sıkça duyduğumuz bir kavram var: “Nafaka mağdurları” Kadınların çalışma hayatına tam katılımının sağlanamaması, çalışma hayatının, para kazanma kavramının erkekle bağdaştırılması, ne yazık ki kadınlarımız tarafından bile “kadın işi” olarak adlandırılan işlerin sahada değil, evde icra ediliyor olması ve erkeklerin eşlerinin çalışmasını istememesi gibi sebeplerle hala kadınlar ev içinde konumlanmakta. Dolayısıyla, nafaka borçlusunun erkek eş olması da doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmakta. Bu noktada erkeklerin hem ekonomik hayatta söz sahibi olmak istemeleri ve kadını ev hayatına ev işine mahkûm etmeleri hem de nafaka borcundan şikâyet etmeleri tabii ki bir tutarsızlık arz ediyor. Nafaka, kadının boşanma hakkını kullanabilmesi için çok önemli bir maddi ve yasal güvencedir.

Buna ilaveten, mahkemeler her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumlarını araştırarak ve önlerine gelen somut olayın durum ve koşullarına göre, takdir yetkilerini de kullanarak nafaka hususunda karar verirler. Salt nafaka ile daha zengin olmak ya da tam tersi yönden daha fakir hale gelmek söz konusu değildir. Yani nafaka borçlusu erkeklerin mağduriyeti, salt nafaka borçlusu olmalarından değil, zamanında ödemedikleri için birikmiş hale gelen nafaka borçlarından kaynaklanmaktadır. Mahkeme kararına rağmen, ödenmeyen borçlar elbette bir icra takibine yol açmakta, birikmiş olarak icraya konulmakta ya da devam eden aylar bakımından icra dosyası üzerinden birikmeye devam etmektedir. Mahkeme kararına rağmen nafaka alacaklısı kadın aç mı tok mu, çocuğun bez ihtiyacı, kırtasiye masrafı ödendi mi diye düşünmeden borçtan kaçanlar, mahkeme kararına riayet ederek borçlarını aylık olarak ifa etseler, icra takiplerinin de büyük oranda önüne geçilecektir. Yani nafaka mağduru kavramının da yeninden üzerinde düşünülmesi gerektiği açıktır. Günümüzde hala bunları konuşuyor ya da umut ediyor olmak üzücü ama tabii ki kız çocuklarımızın okuması ve kendi geleceklerini tayin etme hakkını ve bilincini elde etmesi de şart… Kadın elinin hayatın her alanına değmesi dileğiyle…