Erdoğan'ın açıklamasından satır başları şöyle:

"15-20 önceye kadar hayal edilemeyen bu başlarıları önemsiyor, yeterli görmüyoruz. Yerlilik oranlarımızı en üst düzeye taşımaya çalışıyoruz. 

Bizler feleğin çemberinden geçmiş bir milletiz. Emeksiz, zahmetsiz, bedel ödemeden bir imkana hiçbir zaman sahip olmadık. Vatan toprakları dahil her kazanım için zorlu mücadeleler yürüttük. Malazgirt'ten Milli Mücadele'ye kadar istiklal ve istikbalimize karşı tüm saldırıları canımızla kanımızla zafere ulaştırdık. 

40 yıldır bölücü teröre karşı sürdürdüğümüz mücadelede binlerce vatan evladını toprağa verdik. Dost bildiğimiz ülkelerin ihanetlerine, özellikle ilişkilerinin olduğu devletlerin ayak oyunlarına rağmen bunu başardık. Kıbrıs Barış Harekatı sayesinde ülkemize uygulanan haksız hukuksuz yaptırımları unutmadık. 

İnsanımızın canına, malına, hürriyetine kast eden teröristlere yönelik meşru sınır ötesi harekatlarımız nedeniyle hedefe konulduk.

DEAŞ'la sahada göğüs göğüse mücadele ettiğimizde bile iftiraların muhatabı olduk. DEAŞ'ın sınır illerimizi hedef alan roket saldırılarıyla boğuştuğumuz günlerde, ülkemizdeki hava sistemleri sökülüp götürüldü. Bize parayla verilmeyen silahlar, DEAŞ'la mücadele adı altında eli kanlı terör örgütlerine on TIRlarla aktarıldı. 

Terörizmle ve düzensiz göçme mücadelenin en ön safında yer alan Türkiye, güney sınırı boyunca bir terör koridoru marifetiyle kuşatılmak istendi. 15 Temmuz gecesi demokrasimize kasteden, 251 evladımızı şehit eden FETÖ'cü alçaklar, komşularımızdan başlayarak birçok Avrupa ülkesi tarafından korundu, kollandı.

Vatandaşlarımıza vize konusunda olmadık engeller çıkaran bu devletler; demokrasi ve halk düşmanlarını sorgusuz sualsiz bağırlarına bastı. 

Suriye'de binlerce masumu katleden terör elebaşıları kırmızı halılarla karşılandı. Batılı liderler tarafından başkanlık saraylarında ağırlandı. Bizde görüşmelerinde adaletten, hukuktan dem vuranlar; eli kanlı katilleri baş tacı etmekten utanmadılar. 

Ukrayna'daki başarıları ile adına şarkılar bestelenen silahlı insansız hava araçlarımız Karabağ savaşında masumları katleden ölüm makineleri olarak yaftalandı. 

Bugün Türkiye'nin NATO'nun güvenliğine yaptığı katkılardan övgüyle bahsedenler, düne kadar Libya'da, Suriye'de attığımız attığımız adımlar dolayısıyla ülkemizi acımasızca eleştiriyorlardı. 

Yakın tarihten geriye dönüp baktığımızda karşımıza çıkan şudur; Türkiye ne savunma ihtiyaçlarının giderilmesinde, ne meşru sınır ötesi harekatlarında, ne 40 yıllık terörle mücadelesinde müttefiklerinden beklediği desteği görememiştir. 

Destek ve katkı bir yana; ülkemiz çoğu zaman gizli-açık yaptırımlara, ambargolara, tehdit ve baskılara, şantajlara maruz bırakılmıştır. 

Çifte standart sık sık tecrübe ettiğimiz, iliklerimize kadar yaşadığımız bir vaka olmuştur. Bölgemizde meydana gelen kritik hadiselere rağmen; güvenlik ve savunma konularında aynı tutum ısrarla sürdürülüyor. 

NATO'da ve üyesi olduğumuz diğer uluslararası kuruluşlarda oynadığımız hayati rol apaçık ortadayken, kimi müttefiklerimizle hala yaptırımların kaldırılmasını konuşuyor, özellikle İsveç'in şu anda bize karşı yaptırım uygulamasını hiçbir şekilde bir kenara koyamayız. Bunların makul bir izahı yoktur. İttifak dayanışmasının en üst düzeyde tutulması gereken bir dönemde ipe un serme politikasından vazgeçilmeli; terörle mücadelede destek ve yaptırımlar başta olmak üzere, Türkiye'nin haklı beklentileri karşılanmalıdır. 

NATO için bedel ödeyen bir ülke olarak, milli güvenliğimize dair hususlarda; ucu açık diplomatik ifadelerden ziyade somut adımlar görmek istiyoruz. Temel güvenlik hassasiyetinin gözetilmediği bir genişleme politikasının ne bize ne NATO'ya hayrının dokunmayacağına inanıyoruz.