Volkan ESER’in özel haberi
Barışın diliyle konuşan, şiddetin susması için her fırsatta haykıran, kelimeleriyle köprüler kurmaya çalışan merhum Sırrı Süreyya Önder… Bugün, yıllarca uğruna mücadele ettiği, uğruna yıprandığı, kimi zaman hedef gösterildiği barışın ilk büyük adımı atılırken aramızda değil. Ama adı, bu sürecin görünmez mimarlarından biri olarak kalbimizde yankılanıyor.
“Barış Bu Toprağın En Çok İhtiyaç Duyduğu Şeydir”
Sırrı Süreyya Önder, yalnızca bir siyasetçi değil, bir vicdandı. Sürecin başından itibaren “silahlar sussun, çocuklar yaşasın” diyen, çatışmanın değil, diyaloğun savunucusu olan bir barış neferiydi. Sert söylemlerin, keskin politik hatların ötesinde, insani bir dille, herkesin yüreğine dokunmayı başaran nadir figürlerden biriydi.
Her açıklamasında barışın siyaset üstü bir hak olduğunu haykırdı. Kimi zaman yalnız kaldı, kimi zaman eleştirildi ama inandığı şeyden hiç vazgeçmedi: Barış mümkündü.
Görmeyi En Çok Hak Edenlerden Biriydi
Bugün silahlar susarken, belki de en çok onun gözlerinin bu görüntülere değmesi gerekiyordu. Bir anneye, bir askere, bir gence, bir çocuğa barış içinde yaşama hakkını savunmuştu çünkü. Türkiye’nin en acılı dönemlerinde bile “umut var” diyebilenlerden biriydi. Bu süreç başarıyla tamamlanırken, onun emeği yalnızca satırlarda değil, insanların yüreğinde de yaşıyor.
Adı, Barışla Anılmaya Devam Edecek
Sırrı Süreyya Önder bugün aramızda olmasa da, adaletin, barışın ve ortak yaşam inancının en kıymetli temsilcilerinden biri olarak hafızalarımızda yaşamaya devam edecek. Bu tarihi dönüm noktasında onun ismini anmak, yalnızca bir vefa değil; barışa adanmış bir ömrün hakkını teslim etmektir.
Bugün bir devrin kapanmasına, yeni bir Türkiye’nin doğuşuna tanıklık ettik. Ve bu doğumda, adı anılmasa da ruhu bizimle olan bir isim vardı:
Sırrı Süreyya Önder. Keşke görebilseydi… Ama eminiz ki hissetti.