Yaşama hakkına saygı duy!

Hayvanlara uygulanan şiddet, ne yazık ki her geçen gün artmakta! Her zaman belirttiğim gibi hayvana şiddet, insana şiddetin en büyük habercisi. Sadece şiddetle de kalmıyor ne yazık ki cinsel istismara, işkenceye kadar her şey mevcut! Kendi eksikliğini, güçsüzlüğünü, yetersizliğini, kendisiyle olan savaşını, sesi çıkmayan, dili olmayan, derdini sadece gözleriyle anlatabilen masum bir canlıdan almakla kendilerini tatmin edenler olduğu sürece dünyada ne çocuk istismarı azalacak ne de hayvan. Gücünü, yapabileceklerini hayvan üzerinden gösterip her türlü şiddete maruz bırakanlar ne yazık ki ellerini kollarını sallayıp gezmekte ve her daim içimizde.

İçimde her zaman hayvan sevgisi olmasına rağmen gerçek anlamda hayvanlara düşkünlüğüm kedim Tarçın'ın eve gelmesiyle başladı. Henüz 17- 18 yaşlarıma yeni girmiştim. Kapının açılmasıyla birlikte beni uykumda karşılayan minik dostumla tam 12 yıl birlikte yaşadım... Eve ilk geldiğinde, minicik olan bedeniyle birlikte büyüdü umutlarım, hayallerim. Beraber büyümenin tadına ilk kez onunla vardım. Onunla sevmeyi, paylaşmayı, negatif enerjiyi geride bırakmayı denedim her seferinde. Hatta sağlığıma önem vermenin gerektiğini bile öğrendim. Kedi deyip geçmeyin, her gün en az 1-2 saat güneş gördüğü yere yatar, şekerleme yapardı. Tadı kendisine kötü gelen hiçbir şeyi yemez, istemediği herhangi bir şey oldu mu anında ortamdan uzaklaşırdı. Bana bakan iki çift göz, paylaşmayı, bölüşmeyi, hayata karşı pozitif durmayı, sevmeyi en çok da severken incitmemeyi öğretti. Kısaca güzel sevmeyi! Bu hafta gerçekleştirdiğim haberde hayvanların iyileştirici gücüne bir kez daha şahit oldum. Hipoterapi, çoğu kişiye pek fazla duymadığı için, yabancı gelecektir. Açıkçası ben de yapmış olduğum haberle öğrendim. Fiziksel, zihinsel veya duysal bozukluğu olan hasta gruplarında fonksiyonel açıdan iyileşme ve gelişme sağlamak amacıyla atın hareketlerinden yararlanan bir tedavi biçimi olarak bilinmekteymiş Hipoterapi. Down sendromu, otizm, psikolojik sorunlar, duyma bozuklukları, zekâ geriliği, öğrenme ve konuşma bozuklukları ve çeşitli rahatsızlıkları olan bireylere oldukça iyi geldiği biliniyor. Hatta, zamanında, ikinci dünya savaşında yaralanan ve engelli kalan birçok insanın tedavisi atlarla yapılmış. Halbuki, hayvanların bilinmeyen ya da göz ardı edilen, insana iyi gelen öyle güzel yanları var ki… Dünya, salt insanoğlundan ibaret değil. Ağacı, çiçeği, böceği, hayvanı her şeyiyle bir bütün… Artık ‘kendine Müslüman’ bakış açısıyla yaşamayalım.

Bir yerde okumuştum sizlerle de paylaşmak isterim, hayvanların ağzından insanlara söylenen o 10 önemli ricayı:

''Benim hayatım 10 ila 15 yıl sürer. Senden her ayrılışım bana acı verir. Beni almadan önce bunu düşün.

Bana, senin benden istediklerini anlayacağım bir süre ver.

Benim içimde güven duygusu uyandır, ben bununla yaşarım.

Bana hiçbir zaman uzun süreli darılma ve beni cezalandırmak için bir yere kapatma. Senin hayatında iş, eğlence ve arkadaşların var. Benim hayatımda ise sadece sen varsın.

Arada sırada benimle konuş. Sözlerini anlamasam bile bana yönelttiğin sesini anlarım.

Bana daima nasıl davranılması gerektiğini bil. Ben hiçbir zaman unutmam.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.