17 Ağustos 1999'da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki depremin yıl dönümünde konuşan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir İl Sorumlusu Aysun Aykan, ciddi uyarılarda bulundu. Aykan, "Yaklaşık 20 bin kişinin yaşamını yitirdiği ve ülke olarak çok büyük ekonomik kayıplar yaşandığı Kocaeli Depremi’nin ardından 22 yıl geçti. Bu depremi unutmadık. 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde doğa olayı olan depremin afete dönüşmemesinin mümkün olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Ülkemizde en son olan depremler göstermektedir ki en çok can kayıpları ve binaların hasar görebilirliği; taşıyıcı sistem yapısının yetersizliği, yapının oturduğu zeminlerin Jeolojik-Jeoteknik özellikleri, yapı denetim yetersizliği ve binaların diri fay üzerine oturması gibi nedenlerden kaynaklanıyor. Zeminin jeolojik durumunu, zemin parametrelerini çok iyi belirlediğiniz takdirde yapının statik proje tasarımı ile her türlü zeminde, zemin kötü olsa dahi depreme dayanıklı bina tasarlanması mümkündür. Günümüz teknolojisi ile depreme dayanıklı bina yapabiliyoruz, eskiye göre şanslıyız; deprem yönetmeliklerimiz iyi, kötü zeminleri iyileştirebiliyoruz. Türkiye'de 99 yılı öncesi binalar problemli. Çünkü eskiden bir yeri imara açarken Jeolojik Etüt zorunluluğu yoktu. Zemin Etütleri yapılmıyordu. Bu yüzden eski yapılar riskli. Yönetmeliklerin uygulanması önemli; 2018 tarihli bina deprem yönetmeliği başarılı fakat; yapı denetimini yapmadığımız zaman bunun da bir önemi yok. Depremde 2 önemli unsur var. Yapı-zemin etkileşimi ve yapı-fay etkileşimi. Yapı ile zemin arasındaki ilişkiyi deprem olmadan önce zemine göre bina yapıldığında zemin-yapı arasındaki problem çözülüyor. Geriye tek bir sorun kalıyor, Yapı-fay arasındaki sorun; yani aktif fay zonlarının sakınım bandı içinde kalan alanlara bina ve bina türü yapılaşmaya sınırlama getirilerek vatandaşımızın can ve mal güvenliği sağlanmalı; bu da fay yasası kapsamında değerlendirilmelidir" dedi.



“28 milyon kişiyi etkileyecek”

Olası Marmara depreminin sadece İstanbul'u etkilemeyeceğini ifade eden Aysun Aykan, "Marmara Denizi'nde beklediğimiz deprem, sadece İstanbul’u etkilemeyecek. İstanbul çok fazla konuşuluyor ama bu deprem; Marmara Denizi'ne kıyısı olan tüm illeri; İstanbul, Balıkesir, Bursa, Yalova, Çanakkale, Kocaeli, Tekirdağ'ı ağır bir şekilde etkileyecektir. Bu deprem 28 milyonu etkileyecektir ve Türkiye’nin ekonomisine bir hayli zarar verecektir; Ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalara göre; Marmara Denizi'nde 7’nin üzerinde maksimum 7.6 büyüklüğünde deprem olabilir. Bu yüzden bu depremin hem maliyeti hem kayıpları Gölcük Depreminden fazla olacaktır. Bu depremi çok fazla önemsememiz gerekiyor. Balıkesir özeline baktığımız zaman özellikle kuzey ilçelerimiz başta olmak üzere, Balıkesir ilimiz, Marmara Denizi'ndeki büyük bir depremden etkilenecektir. Ege Denizi'nde meydana gelen depremden 80 kilometre mesafedeki İzmir-Bayraklı ilçesinde yıkılan binalar ve 1999 Gölcük depreminde yaklaşık 150 kilometre mesafedeki Avcılar'da yıkılan, hasar alan binalar, kötü zemin üzerindeki mühendislik hizmeti almayan binaların riskli olduğunun açıkça bir göstergesidir. Marmara Denizi'nde deprem üretebilecek fay segmentine Bandırma, Gönen, Marmara, Erdek ilçelerimiz yaklaşık 50 kilometre mesafededir. Balıkesir merkez ilçelerimiz ise yaklaşık 120 kilometre mesafededir. Bu yüzden Balıkesir’de birçok binaların Marmara Denizi'nde meydana gelecek büyük bir depremde yıkılma ihtimali yüksek. Özellikle kötü zemin üzerinde mühendislik hizmeti almayan yapılar olumsuz yönde etkilenecektir" dedi.

Aykan, Balıkesir özelinde yaptığı açıklamalara şöyle devam etti: "Balıkesir il ve ilçelerinin dünyanın sismik yönden en aktif faylarından biri olan Kuzey Anadolu Fayı’nın güney koluna ait fay segmentleri üzerinde konumlanmıştır. Bu nedenle tarihsel/aletsel dönemlerde kentin birçok depremde yıkıldığı can ve mal kayıplarının yaşandığı bilinmektedir. Balıkesir, merkez, ilçe ve mahallelerinden geçen birçok diri fayların olduğu ve bu fayların büyük bir bölümünün 7 ve 7.2 büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip olduğunu göz önünde bulundurduğumuz zaman Balıkesir’in deprem tehlikesinin yüksek olduğunu rahatlıkla ifade edebilirim."



"Kentsel dönüşümün hızlandırılması gerekiyor"

Konuşmasında kentsel dönüşümün hızlanması gerektiğini söyleyen Aykan, "Kentsel dönüşümün hızlandırılması ve güvenli yaşam alanlarının bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Öncelikli risk grubundaki yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya kentsel dönüşüme tabi tutulması gerekiyor. Beklediğimiz Marmara Depreminin, yakın bir gelecekte olma ihtimali yüksek. Deprem üretecek Marmara Fayına yakınlığı nedeniyle Balıkesir’in, özellikle Balıkesir'in kuzey ilçelerinin etkileneceği açıktır. 1999 depreminden sonra orta hasarlı binaların ve kötü zemin üzerinde mühendislik hizmeti almayan binaların yıkılma ihtimali yüksektir; Bu nedenle buralarda kentsel dönüşüm uygulamamız ve bu süreci hızlandırmamız gerekiyor. Doğa kaynaklı afetlere karşı, Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi oluşturulmalıdır. Ülkemizde sadece depremler afete dönüşmüyor. Ülkemizde son günlerde başta; Sinop, Kastamonu, Samsun ve Bartın olmak üzere birçok kentimizde sağanak yağış sonucu meydana gelen sel baskını ve heyelanlar sonucunda can ve ekonomik kayıpların yaşandığı afetler meydana gelmiştir. Bugün ülkemizde çıkan orman yangınları ile birçok tarım alanlarımız, yerleşim bölgelerimiz, hayvanlarımız yanmaktadır. Ülkemizde art arda yaşanan aşırı yağışlara bağlı olarak can ve ekonomik kayıplar ile sonuçlanan sel ve heyelan, maalesef ülkemizin acı biçimde deneyimlenen en önemli doğa kaynaklı afet sorunlarının başında gelmektedir. Her ne kadar meydana gelen bir doğal süreç olsa da, çoğu zaman yanlış uygulamalar sonucunda bir doğa olayı afet boyutuna ulaşmaktadır. Ülkemizin Meteorolojik ve Jeolojik koşulları nedeniyle birçok kentimiz önemli derecede taşkın riski altındadır. Adana, Mersin, Antalya, Bursa, İstanbul, Balıkesir gibi kentlerimizde de taşkınların yaşanması, ülkemizde birçok kentimizin taşkın riski altında olduğunu gösteriyor" dedi.