27 Mayıs mahkumlarının son sözlerinde dikkat çeken ifadeler. Yassıada’da, 27 Mayıs 1960 Darbesi sonrası yargılanan mahkumların şahsi savunmalarında kullandıkları ifadeler son derece dikkat çekici. Şahsi savunmasına yer verilen isimlerin açıklamaları, haklarındaki suçlamalara dair çarpıcı ayrıntılar sunuyor.

27 Mayıs Darbesi sonrası yargılanan isimlerin, mahkeme karara varmadan önce yaptıkları şahsi savunmaları şu şekilde:

Cumhurbaşkanı Celal Bayar:
“Henüz 23 yaşında iken politikaya atıldım (Abdülhamid dönemi). Bana o zaman, ‘Bunun sonunda ölüm vardır’ demişlerdi. Hakkımda ölüm kararı verebilirsiniz. Mağdur olarak ölmek, şehit olmak demektir.”

27

“Vatana ihanetle” suçlanan Başbakan Adnan Menderes:

“Ne yazık ki, siyaset hayatının seyyal heyecan dalgaları bizi şimdi vatana ihanet ithamının pençesine atmış bulunuyor.”
“Yurt dışına çıkmak isteyen muhalif gazetecilere döviz vermemekle” yargılanan Maliye Bakanı Hasan Polatkan, şahsi savunmasında hangi isme ne kadar döviz verdiğini tek tek belirterek, “Akis dergisi sahibi Metin Toker’e bin dolar, Yeni Sabah gazetesi sahibi Safa Kılıçlıoğlu’na bin dolar, Hürriyet gazetesi sahibi Sedat Simavi’ye bin dolar, oğulları Erol Simavi ve Haldun Simavi’ye biner dolar, Cumhuriyet gazetesi sahiplerinden Nadir Nadi ve Doğan Nadi’ye 5 bin lira karşılığı dolar" ifadelerini kullandı.

İdamla yargılanan Erzurum Milletvekili Bahadır Dülger:

“Sayın başsavcı, Zafer gazetesinde intişar etmiş (yayımlanmış) yazılarımın seviyesiz bir partizanlığın ifadesi olduğunu işaret ettiler. Bu sözleri kendilerine iade ederim.”

Isparta Milletvekili Hamdi Ongun:

“Siyasetin nankör ve insafsız olduğunu bilirdim. Fakat bu derece gaddar olacağını düşünmemiştim.”

Han Duvarları’nın şairi, İstanbul Milletvekili Faruk Nafiz Çamlıbel:

"Millet Meclisi’ne girinceye kadar fakir bir memleketin şairi, girdikten sonra da fakir bir memleketin mebusu olduğumu asla unutmadım. Demokrasi yolunda kazanılan bir şerefin diktatörlük uğrunda sarf edilmesi, şuursuzca bir israf olur kanaatindeyim.”

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın damadı, Nilüfer Gürsoy’un eşi, Kütahya Milletvekili Ahmet İhsan Gürsoy:

“Milattan beş asır önce yaşayan Yunan mütefekkir ve ediplerinden Euripides şöyle demiştir; demokraside hakikatler, yerini demagojiye terk ederse, cemiyet süratle anarşiye kayar. Demokrat Parti iktidarı diktaya gittiği için değil de, demagoji ile mücadele etmesini bilmediği için buradadır."

yassiada

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun:

“Acaba şimdi ben bizzat ihtilal yapmadığımın veyahut ihtilal yapanlara mukavemet tedbirleri almadığımın cezasını mı çekiyorum?”

'İki diktatöre yardım' suçuyla yargılanan Manisa milletvekili Samet Ağaoğlu:

“Bir dikta rejimini kurmuş olanlara yardım etmek suçu ile itham ediliyorum ve idamım isteniyor. Elinizde benim ve şu mebuslardan herhangi birinin, Bayar-Menderes ile dikta rejimini kurmak, bu maksatla Anayasa’yı tebdil ve tağyir etmek için anlaştıklarını gösteren tek vesika yoktur.”

Devlet Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı yapan Bursa Milletvekili Haluk Şaman:

“Osmanlı İmparatorluğu’nun vezir kellelerinin sık sık düştüğü karanlık devreleri dâhil, tarihimizin hiçbir devrinde devlet adamlarının başının bu kadar ucuza talep edilmiş olduğunu zannetmiyorum. Zindanlarda çürümek veya sehpalarda can vermek politikacıların kader defterlerinde yazılıdır.”

27-mayis

“Anayasa’yı ihlal etmek” suçuyla yargılanan Nevşehir milletvekili Hayati Ülkün:

“İhtilal millet adına ve millet için güttüğünü kabul ettiği davada, rey verenleri cahil ekseriyet (çoğunluk) sayarak, yegâne milli hakkı ve yegâne hak kaynağını, yani milleti inkâr etmektedir. Asıl suç bu, değil mi? Öyle okumamış kimseler var ki, önünde hep beraber eğilmeliyiz. Öyle okumuş kimseler var ki -zulmeti beyza- telin edelim hep beraber. Onca vatan hizmetinden sonra, Klemanso’ya muarızları hırsız, vatan haini diye hücum etmişlerdi. Onlara, yalan diye cevap verdi. ‘Tarih tekerrür eder’ derler. Ben de aynı cevabı tekrarlıyorum. Yalan. Mahkemeniz beni mahkum edebilir. Fakat milletin, kanunun, adaletin vicdanından ayıramaz.”