Volkan ESER’in TÜSAİD izlenimleri!
TÜSİAD, kurulduğundan beri Türkiye’nin sanayi ve iş dünyası elitlerinin önde gelen temsilcilerinden biri olarak faaliyet gösterdi. Ancak, bu süreçte dernek, zaman zaman kendi çıkarlarını ve bazı elit kesimlerin menfaatlerini gözeten bir politika izlediği gerekçesiyle eleştirildi. Geçmişte, Türkiye’deki siyasi ve ekonomik düzenin belirleyicisi olarak etkin rol oynamaya çalışan TÜSİAD, bunun sonucunda “statükocu” bir yapı olarak tanımlandı.
Bu statükocu yapı, Türkiye’nin demokratikleşme çabalarına karşı direnç göstermiş ve çoğu zaman hükümetlerle olan ilişkilerinde daha demokrasi dışı bir yaklaşım sergilemiştir. TÜSİAD, özellikle 1990’lı yıllarda ve 2000’li yılların başında, ülkenin ekonomik ve siyasi gelişiminde yerinde adımlar atılması gerektiğini savunmuş, ancak bu süreçte eski Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısının korunması gerektiğine yönelik tutumlar geliştirmiştir.
Eski Türkiye’yi Özleyen Bir Yapı
TÜSİAD’ın geçmişteki rolü ve genel yaklaşımı, bazı çevrelerce eski Türkiye’nin korunmasına yönelik bir çaba olarak görülmektedir. Eski Türkiye, bürokratik elitlerin ve statükonun hakim olduğu, sanayi ve iş dünyasının belirli elit gruplar tarafından şekillendirildiği bir dönemdi. TÜSİAD’ın bazı eylem ve söylemleri, bu dönemin yeniden canlandırılmasını arzulayan bir yapı sergilemiş, demokratikleşme ve ekonomideki yapısal dönüşüm taleplerini genellikle daha dikkatli ve ölçülü bir şekilde karşılamıştır. TÜSİAD’ın politikaları ve açıklamaları, zaman zaman “siyaset üstü” bir duruş sergilemekle birlikte, bu yaklaşımın arkasında daha çok kendi çıkarlarını korumaya yönelik bir eğilim olduğu iddia edilmiştir. Dernek, bu duruşu ile halkın taleplerini göz ardı eden ve daha çok elitlerin ekonomik çıkarlarını savunan bir yapı olarak eleştirilmiştir. Bunun en belirgin örneklerinden biri, Türkiye’nin yerel dinamikleriyle uyumsuz bazı ekonomik politikaların savunulması ve bu politikaların halkın geniş kesimleri tarafından yeterince benimsenmemesidir.
Milletin Çıkarlarını Göz Ardı Etmek
TÜSİAD’ın, geçmişteki tutumuyla halkın geniş kesimlerinin çıkarlarını ve taleplerini gözetmeyen bir yapı olarak algılanması, bugün hala tartışma konusu olmaktadır. Derneğin, çoğu zaman halkın ihtiyaçlarına duyarlı olmaktan çok, kendi çıkarlarını ön plana çıkaran tutumları, Türkiye’nin kalkınma çabalarına ve sosyal adaletin sağlanmasına yönelik engeller olarak nitelendirilmektedir. TÜSİAD, ülkenin ekonomik büyümesinin ve kalkınmasının önünde durmakla eleştirilmiştir, çünkü dernek genellikle daha fazla devlet müdahalesine karşı çıkmış, ancak aynı zamanda bu müdahaleleri engelleyen yapıları savunmuştur.
Bu noktada, TÜSİAD’ın izlediği politikaların büyük ölçüde iş dünyasının büyük oyuncularının çıkarlarına dayalı olduğu ve küçük sanayicilerin, tarım kesiminin ya da işçi sınıfının sorunlarıyla ilgilenme konusunda yetersiz kaldığı söylenebilir. Bu da, derneğin halkın geniş kesimlerinden bağımsız hareket etmesine ve toplumun tümünü kapsayan kalkınma hedeflerinden uzaklaşmasına yol açmıştır.
Türkiye’nin Gelişimine Katkı Sunamayan Bir Yapı
Türkiye’nin gelişmesi ve kalkınması, sadece büyük iş dünyası liderlerinin çıkarları doğrultusunda şekillenmemelidir. Bu noktada, TÜSİAD’ın rolü eleştirilirken, derneğin toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına cevap verecek, daha kapsayıcı bir yaklaşım benimsemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Türkiye’nin ekonomik büyümesi, yalnızca elit kesimlerin yararına değil, aynı zamanda toplumun alt sınıflarının da dahil olduğu bir kalkınma modeline dayanmalıdır. Ancak TÜSİAD, zaman zaman bu kapsayıcı kalkınma modelini savunmaktan çok, eski düzenin korunmasını savunmuş ve toplumun geniş kesimlerinin taleplerine duyarsız kalmıştır. Bu da, derneğin, ülkenin gelişimine ve kalkınmasına katkı sunma konusunda ciddi eksiklikler göstermesine neden olmuştur. Bu eksiklikler, TÜSİAD’ın halkın gerçek sorunlarıyla yüzleşmeye cesaret edemediği ve yalnızca elitlerin çıkarlarına hizmet etmeyi sürdürdüğü eleştirilerini beraberinde getirmiştir.
TÜSİAD’ın Geleceği ve Toplumsal Sorumluluk
TÜSİAD, geçmişteki yapısal sorunları ve tutumlarıyla, Türkiye’nin kalkınma sürecine zarar veren bir yapı olarak değerlendirilmiştir. Bugün ise, bu tür eleştiriler, derneğin gelecekteki rolünü yeniden şekillendirme sorumluluğunu yüklemektedir. TÜSİAD’ın sadece elit çıkarlarının savunucusu olmaktan çıkarak, toplumun her kesimine hitap eden ve halkın gerçek ihtiyaçlarına çözüm üreten bir yapıya dönüşmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin geleceğini şekillendirmek için, tüm toplum kesimlerinin sesine kulak veren ve toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket eden bir iş dünyası yapısı, hem ülkenin kalkınmasına katkı sağlar hem de toplumsal barışın ve refahın artmasına olanak tanır. Bu, TÜSİAD’ın izlediği yolun yeniden gözden geçirilmesini ve toplumun her kesimiyle daha yakın bir ilişki kurmasını gerektiriyor.