TBMM’de yeni yasama yılı dün başladı. Açılışta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşma ise sadece meclis çatısı altında değil, ülke ve bölge genelinde de yankı uyandıracak türdendi. Gerek içerideki birlik ve beraberlik mesajları, gerekse dış politikada Filistin meselesi üzerinden verilen kararlı duruş, bu yasama yılına farklı bir anlam yüklüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının en dikkat çeken bölümlerinden birinde, Türkiye’nin Filistin’e olan desteğini bir kez daha vurguladı. “Filistin davasıyla iki yıl önce tanışmadık, biz bu davaya ömrümüzü adadık” sözleriyle, hükümetin bu meseledeki tarihi perspektifini net bir şekilde ortaya koydu. İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü politikaları “soykırım” olarak tanımlayan Erdoğan, Türkiye’nin hem sahada hem de diplomaside Filistin’in yanında olduğunu ifade etti.
Gazze’ye ulaştırılan 102 bin tonluk insani yardım, İsrail’le ticaretin kesilmesi, Uluslararası Adalet Divanı’na açılan soykırım davasına müdahil olunması gibi somut adımlar sıralandı. Elbette, bu süreçte dışarıdan gelen eleştirilere karşı da sert bir duruş sergilendi: “Ülkemizi haksız eleştiren çevrelerin sicili hiç parlak değil” ifadesiyle, Türkiye’nin pozisyonunun tartışmaya açık olmadığı belirtildi.
Erdoğan’ın konuşmasının diğer kritik başlığı ise “Terörsüz Türkiye” idealine dair yapılan vurgulardı. Konuşmada dikkat çeken bir diğer nokta, hem Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’ye hem de DEM Parti’ye teşekkür edilmesiydi. Bu teşekkür, özellikle toplumsal birlik açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmeli.
1984’ten bu yana Türkiye’ye çok ağır bedeller ödeten terör sorununun çözümü için “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” gibi yapılar öne çıkarılırken, silahla çözüm değil, istişareyle yol alma fikri ön plana çıktı. Sürecin hassasiyeti vurgulanırken, atılan adımların “şehitlerimizin aziz hatırasına gölge düşürmeyecek şekilde” tasarlandığı mesajı net olarak verildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının son kısmını ise ekonomik gelişmelere ayırdı. Enflasyonun yıl sonunda yüzde 30’un altına inmesi hedefleniyor; 2026 için bu oran yüzde 20’nin altı olarak öngörülüyor. Merkez Bankası rezervleri 179 milyar doları aşmış durumda. Dış ticaret dengesi, ihracat rakamları, turizm gelirleri gibi alanlarda güçlü bir iyileşmeden söz edildi.
Ayrıca, deprem bölgelerinde yürütülen imar faaliyetlerinden eğitim ve sağlıktaki yatırımlara kadar birçok alanda yürütülen çalışmalara dair rakamlar da kamuoyuyla paylaşıldı. Özellikle 6 Şubat depremlerinin ardından devletin sergilediği refleks, bir ‘afet sonrası kalkınma modeli’ olarak dikkat çekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu uzun ve kapsamlı konuşması, sadece bir yasama yılı açılışı değil; aynı zamanda “Türkiye Yüzyılı” söyleminin içini dolduran bir vizyon belgesi niteliğindeydi.
Filistin meselesinde omurgalı duruş, içeride ise terörsüz bir gelecek için birlik çağrısı… Tüm bunlar, 86 milyonluk Türkiye’nin enerjisini çatışmalara değil, kalkınmaya ve refaha yönlendirmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Siyasetin farklı kulvarlarında yürüyen aktörlerin ortak zeminde buluşması mümkün mü? Bu sorunun yanıtı, Erdoğan’ın konuşmasında saklı: “Söz konusu Türkiye ise, gerisi teferruattır.”