TARİHİ SÜREÇTE KAZANANLAR VE KAYBEDENLER KİM OLACAK?

Türkiye son aylarda geliştirilen yeni paradigma ile tarihi bir süreçten geçiyor.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli tarafından kamuoyuna duyurulan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da desteklediği “Terörsüz Türkiye” süreci, geniş çevrelerde tartışılmaya ve destek görmeye devam ediyor.

Meclis'te "Terörsüz Türkiye" çalışmaları kapsamında kurulan komisyonunun ilk toplantısı dün yapıldı. Dayanışma içinde birlik berberliğimizi perçinleyecek, demokrasimizi güçlendirecek ve kardeşlik hukukuna atıfta bulunarak oluşturulan komisyonun adının "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" olarak belirlenmesi de güçlü bir iradenin ortaya olduğu, tarihi sürece imza atacak büyük projelerin başlangıcı olarak görebiliriz.

Meclis'te Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun ivedi olarak toplanması ve yoğun bir tempo ile çalışması yalnızca siyasal süreci değil, özellikle güçlü bir iradenin olduğu ve millet tarafından da büyük destek verildiğinin göstergesidir.

Bu bölgenin kültürel ve sanatsal yönünü, üretime dayalı ve istihdam oluşturacak ekonomik yatırımlar, yapılacak yasal düzenlemeler, gençliğin geleceği ve hedeflerini eğitim yatırımlarını ve çözüm önerilerini masaya yatırılması ve kazanımların iyi anlatılması yeni değişimler geçirerek yeni paradigmalar geliştiriyor.

Türkiye’de Cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeni bir paradigmanın gerektiğini demokratik siyasi, ekonomik, eğitim, adalet, kardeşlik hukuku ve ahlak temelli reformların hayata geçirilmesini adımları atılıyor.

Bu süreci coğrafyamız için ben bir milat olarak görüyorum. Bu coğrafyada kan var, gözyaşı var, gerilim var ve hala da Ortadoğu’da açlık, savaş ve terör var şiddet devam ediyor. Bu süreçte nemalanan kim, ona bakmak lazım. Ne Türk kazandı, ne Kürt kazandı, ne Arap…

Kazanan sadece terör oldu, cehalet oldu, silah baronları oldu. Küresel güç ve işbirlikçiler oldu. Ama artık bu süreçte insanlar kardeşiliğe birlikteliğe ortak paydada buluşmaya susamış durumda. Bu süreç, Türkiye’nin geleceğini kurtarabilecek, söz sahibi ve oyun kurucu olabilecek bir fırsattır. Devlet aklı yeni bir paradigma inşa ediyor. Bu paradigma, demokrasi temelinde kardeşlik hukukuna dayalı bir ortak yaşam modelidir.

Terörün panzehiri eğitimdir, diyalogdur, kültürdür. Terör eğitimsizlikle cehaletle silahla başlar fakat silahla bitmez, eğitimle kültürle biter. Terörün panzehiri eğitimdir, diyalogdur, kültürdür. Eğer siz bir çocuğa ilkokuldan itibaren birlikte yaşamanın hukukunu, insanı insan yapan değerleri anlatmazsanız; o çocuk büyüdüğünde kutuplaşmanın bir parçası olur ve birilerini ötekileştirir ya da öteki olur.Katil İsrail'e baktığımızda anaokulundaki çocuklarıma hedeflerini, kimliklerini, değerlerini üstün ırk olduklarını ve güçlü olmaları gerektiğini anlatıyor.

Çocukları da bu yönde yetiştiriyorlar. Japonya ya baktığımızda Hiroşima’yı unutturmuyor. Ve çocuklarına var olmak için güçlü olmak zorundayız diyorlar Biz de çocuklarımıza bu coğrafyanın kaderini anlatmalıyız. Özellikle çocuklarımıza birlik ve beraberliğimizin önemini ortak paydada buluşmamın kazanımlarını anlatmalıyız.

Gençliği bu sürecin en merkezine koymalıyız. Çünkü geleceği ancak gençler inşa ve ihya edebilir. Bugün eğer İsrail, ABD, Japonya gibi ülkeler teknolojik olarak ilerideyse, bu onların genç kuşaklarına yaptıkları yatırımlardır. Türkiye’nin de ortaokuldan itibaren öğrencilerimizi yeteneklerine göre yönlendirmesi ve hedeflerinin belirlemeleri gerekiyor.

Hedef insanız araç mı, Gök Kubbe mi, Robotik mi, yazılım mı, tarım mı, savunma mı, üretim mi, demokrasi mı?

Hangi alandaysa çocuklarımızı oraya yönlendirilmeli ve her türlü alt yapıyı oluşturup gençler teknoloji ile buluşturmalıyız ki çok değil yaklaşık 10 yıl sonra Türkiye daha da güçlenerek savunmada, ekonomide, bilimde, hukukta dünyanın en büyük ülkelerinden biri olur.

O zaman kazanan kim, kaybeden kim olur bir düşünelim...Ben basitçe düşmeden düşündüm kazanan demokrasi ve kardeşliktir. İnanıyorum ki Türkiye, Ortadoğu’da kardeşlik ruhu ve hukukuyla hareket ederek birlikte geliştirdiği strateji ve planlarla, güçlü bir iradeyle bölgede terörü bitirecek, yarınlarımızı şekillendirecek önemli bir sürecin takipçisi olacak, barışı kalıcılaştıracaktır. Huzur ve güven ortamını tesis edecek ve sadece bölgesinde değil tüm dünyada konuşulacak söz sahibi olacaktır.

Sizce peki?

İyi düşünmeler...