Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonumuzdaki milletvekilleriyle 2020 yılında Pazarkule Sınır Kapısı'nda incelemelerde bulunduklarını ve Yunan askerlerinin mültecilere gerçek mermilerle müdahale ederek onların canına nasıl kıydıklarına maalesef yerinde gözlemlediklerini ifade eden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, "Son vakalar da göstermiştir ki, Yunanistan bir umudun peşinden yola düşmüş bu masum canlara kıymayı sistematik olarak sürdürmekte her geçen gün insanlık karnesinde kaybetmektedir. Yunanistan'ın yaşanan insani drama seyirci kalmanın çok ötesine geçtiği aşikardır. Yunanistan'ın sınırından geri iterken dondurucu soğukta bu çaresiz insanların, çocukların kıyafetlerini alması, Yunanistan'ın düştüğü acziyeti de ortaya koymaktadır. Devletler meşgul oldukları meselelere yaklaşımları kadar kudretlidir. Yunanistan aciz, yapacak hiç bir şeyi olmayan insanlara zulümle meşgul olacak kadar aciz ve zayıf bir görüntü sergilemektedir. İnsanlık dramına kör, sağır ve dilsiz kalmanın ötesinde Yunanistan'ın tüm mekanizmalarını barbarca kullanan bir zulüm devletine dönüştüğü defalarca belgelenmiştir. Bugün artık zulüm Yunanistan'a mahsus bir politika tarzı olurken, sergilenen vahşeti tüm insanlığın asırlarca lanetleyeceği bilinmelidir. Avrupa Birliği de maalesef bu sığınmacı korkusunun esiri olmuş durumda ve Yunanistan sınırında konuyu kapatmaya uğraşmaktadır. Ege Denizi’nde görev yapan Frontex unsurları da uluslararası hukuku hiçe sayarak bu uygulamalara dahil olmuştur. AB Frontex eliyle buradaki zulmün ortağı durumundadır. Son hadisede Yunanistan tarafından elbiseleri alınmış ve donmuş zavallı insanlar, büyük heveslerle övgüler dizilerek göklere çıkartılan bir medeniyet anlayışının nasıl dibe vurduğunun resmidir. Batının şımarık çocuğu Yunanistan ise bu haliyle karanlığın ilkelliğine gitgide daha çok gömülmeye mahkumdur" diye konuştu.


Türkiye 9 yıldan bu yana dünyaya örnek bir şekilde ortaya koyduğu insani çözüm yaklaşımıyla bir kez daha insan hakları bağlamında nerede olduğunu gösterdiğinin altını çizen Çavuşoğlu, "Aslında esas uçurum, gönüller yapmaya gelen kadim medeniyetimizle, gönüllere kıymaya gelen karanlık arasındadır. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararlı duruşuyla, tarihi misyonunu hem insani hem vicdani olarak yerine getirmiştir. Cumhurbaşkanımızın ifadesiyle, "Daha adil bir dünya mümkün!" iken batı ülkeleri de, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi'ne göre mülteci sorununu tek bir ülkenin sorumluluğuna bırakılamayacağını artık görmelidir. Dünyanın huzurunun tesisi ve insanlığın geleceği için adil sorumluluk paylaşımıyla, tüm paydaşların bu konuda üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Bunun dışındaki tüm yaklaşımlar devletlerin gayriinsani uygulamaları uluslararası hukukun, insan hakları mevzuatlarının içini boşaltır, anlamsız kılar" dedi.