Akşener, partisinin TBMM'deki grup toplantısında, yeni yasama yılında da her zaman olduğu gibi doğru bildiklerinden şaşmayacaklarını, "milleti yalandan, dolandan, talandan koruyacaklarını, devleti de satıp savanlardan kollayacaklarını" söyledi.

Meral Akşener, iktidar için artık yolun sonunun gözüktüğünü, çünkü mızrağın artık çuvala sığmadığını, 3Y'yi yok etme vaadiyle iktidara gelen Erdoğan'ın yoksulluğu yöneten, yasakları normalleştiren, yolsuzluğun da üstünü örten yönetim anlayışının artık gün gibi önlerinde durduğunu ileri sürdü.

Sayıştay denetim raporlarına değinen Akşener, "AK Parti hükümeti ve ucube sistemi, sağ olsun bu seneki raporlarda da yolsuzluk ve israf hız kesmemiş. Sarayda sefa sürenler eğlenmeye tam gaz devam etmiş." ifadesini kullandı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetim raporuna göre, Ankara'da kullanılmak üzere tahsis edilen bazı araçların yıl içinde Çeşme, Altınoluk, Akçay, Abant ve Mersin gibi yerlerden yakıt aldığını belirten Akşener, şunları kaydetti:

"Belli ki bu arkadaşlar millete hizmet yerine, kafalarına estikçe devletin kendilerine Ankara için tahsis ettiği arabalarıyla tatil beldelerine gitmekte bir sakınca görmemişler. Şu devlet insanlığına bakar mısınız? Mesela; Sayıştay'ın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı denetleme raporuna göre bu fevkalade başarılı bakanlığımız, Avrasya Tüneli geçişlerinde kur hesabını yanlış yapmış. Üstelik sadece kur hesabını değil, geçiş garantisini de yanlış hesaplamış. Hal böyle olunca tünelden garanti edilen 25 milyon araç yerine, yalnızca 12 milyon araç geçmiş. Ama bu pek bir düşünceli arkadaşlar, ihale sahibi şirkete ayıp olmasın diye, 494,2 milyon lira geçiş garantisi ödemesi yapmış. Şu üstün yönetim becerisine bakar mısınız?

Eğer doğru bir hesaplama yapılsaydı garanti ödemesi 456.3 milyon lirada kalacaktı. Ama bakanlık, şirketin kasasına 37.9 milyon lira fazladan ödeme yapmayı tercih etmiş. Yani, beceriksizliğin faturası yine milletimize kesilmiş. Yani milletimizin vergileri yine bir şirketin kasasını doldurmak için harcanmış. Peki, milletimizin cebinden çıkan milyonlarca lirayı haksız ve hukuksuz bir biçimde yediren Bakanlığın, Sayıştay raporuna cevabı ne olmuş biliyor musunuz? 'Bunlar yalan'. Tweet bu kadar. Evet, yanlış duymadınız. Verdikleri cevap, sadece bu kadar."

Sayıştay raporlarından örnekler veren Akşener, Karayolları Genel Müdürlüğünün, toplam maliyetini bin 588 lira olarak hesapladığı bir işe 8 milyon 646 bin lira ödediğini aktardı.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yani asgari ücretin yarısı kadar hesapladıkları işe 3 milyon asgari ücret ödemişler. Bunları incelerken midem bulandı. Durun daha bitmedi. Yine Karayolları Genel Müdürlüğü, pazarlık usulüyle yaptığı bir ihalede birim fiyatı 7 lira 94 kuruş olan muhafaza borusunu tam 300 katı bedel ödeyerek 2 bin 239 liraya satın almış. İşte size EYT'lilere, 3600 ek gösterge bekleyenlere, esnafa, çiftçiye, işsiz gence gelince 'kaynak yok' diyenlerin, kaynaklarımızı nereye akıttığının cevabı. İşte size zengin Türkiye'yi, fakirliğe mahkum eden bu zihniyetin ibretlik fotoğrafı.

Sayın Erdoğan, bu atadığın bürokratlar sence kimi örnek alıyorlar? Cevabını ben vereyim. İsraf ve yolsuzluk batağına batmış bu bürokratların, ilham kaynağı bizzat sensin. Çünkü balık baştan kokar. Sayıştay raporlarına göre, geçen sene bir günde tam 7,9 milyon lira, senede ise 2,8 milyar lira harcamışsın. 6 yıl içindeki harcamalarını da 10 katına çıkarmışsın. İsrafın büyüklüğüne bakar mısınız? Sayın Erdoğan; bu öyle bir israf ki şayet israfın dibini böylesine sıyırmasaydın, şayet itibardan değil ama bari keyfinden birazcık tasarruf edebilseydin, şayet harcamalarını 10 katına değil de bari 5 katına çıkarsaydın ne olurdu biliyor musun? Bugün barınma sıkıntısı çeken hiçbir öğrencimiz olmazdı. Üretmeyi bırakan çiftçilerimiz olmazdı. Pandemide açıkta bıraktığın için iflas eden esnaflarımız olmazdı."

Akşener, yapılan tünellere, köprülere, yollara değil plansızlığa, haksızlığa, beceriksizliğe karşı olduklarını, milletin parasının millete hizmet olarak dönmesine değil, "yandaşını kayıran, bu ahlaksızlığa" karşı olduklarını dile getirdi.

"Hesap verebilirliğin yerini biat etmenin, liyakatin yerini vasatlığın, devlet terbiyesinin yerini ciddiyetsizliğin aldığı bu ucube sistem, ülkemizin içinde bulunduğu tüm problemlerin esas sebebidir." ifadesini kullanan Akşener, şöyle devam etti:

"Bu durumun, bir diğer örneğini Merkez Bankası'nın son kararlarında gördük. Biliyorsunuz, partili cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte Merkez Bankası başkanlarının görev ve sorumluluklarına bir güncelleme geldi. O da, Sayın Erdoğan'ı memnun etmek. Merkez Bankası'nın son faiz indirimi kararıyla 8 Eylül'de 8,30 seviyesindeki dolar 8,90'a kadar yükseldi. Bu 60 kuruşluk artışla birlikte ithal ettiğimiz malların maliyeti yüzde 7 yükselirken, dış borç stokumuz 270 milyar lira kısa vadeli borcumuz da 101,2 milyar lira arttı.

Ama şimdiden söyleyeyim bu artışların sorumlusu Merkez Bankası Başkanı değildir. Çünkü kendisi, aynı çöp öğütür gibi bürokrat öğüten bu sistemin son kullanma tarihi yaklaşan bir bürokratından fazlası değildir. Bu maliyetlerin esas sorumlusu Türk devletini ucube bir sisteme hapseden, Türkiye ekonomisini akıl dışı teorilerine kurban eden ve her olaydan elini yıkayıp çıkmasıyla bilinen Sayın Erdoğan'ın ta kendisidir. Nitekim, eminim ki bu olaydan da elini yıkayıp çıkmak için Merkez Bankası Başkanı'nı yakın zamanda harcayacaktır. O nedenle buradan Sayın Başkan'a, sonradan açıkta kalmaması için şimdiden iş aramaya başlamasını tavsiye ediyorum."

Türkiye'nin, Erdoğan ve arkadaşlarının elinde "psikiyatrik bir iktidar anlayışıyla" yönetildiğini ileri süren Akşener, "Memlekete akıl hastanesi, milletimize de akıl hastası muamelesi yapılıyor. Adeta Guguk Kuşu filmini yaşıyor gibiyiz. Sayın Erdoğan Hemşire Ratched, bakanları zorba hasta bakıcılar, partili cumhurbaşkanlığı sistemi de milletimize giydirilen deli gömleği. Gömleğin içinde her geçen gün daha da bunalıyoruz. Ama hemşire Erdoğan ve ekibi oralı bile değil. Kıpırdayanın kafasına vuruyorlar. Ne zaman birileri bu gömleğe itiraz etse hemşire Erdoğan ve hasta bakıcılarının etmediği hakaret, yapmadığı kötülük kalmıyor." diye konuştu.

Her hafta, toplumun bir kesiminin terörist ilan edildiğini öne süre Akşener, çiftçilerin, esnafın, üreticilerin, zaten bayağıdır iktidarın terör listesinde olduğunu, yakın zamanda marketlerin bu kategoriye alındığını, geçen hafta barınamayan öğrencileri terörist ilan edildiğini, dün itibariyle de kebapçıların terörist olduğunu savundu.

Daha önce "başbakanlığa adayım" sözlerini hatırlatan Akşener, şu düşünceleri aktardı:

"Bir televizyon programında "ben başbakanlığa talibim" dedim ve çarşı karıştı, tam bir haftadır televizyonlarda 'Öyle mi olacak, böyle mi olacak? Onu mu dedi, bunu mu dedi?' tartışmaları var. Oysa söylediğim çok açık. Millet İttifakı olarak bir cumhurbaşkanı adayı göstereceğiz ve bu aday da Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Ama Cumhur İttifakı paydaşlarının aksine biz, yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki aday göstereceğimiz kişi dünyanın en becerikli, en muteber insanı bile olsa Türkiye bu ucube sistemle yönetilemez.

Çünkü sorunumuz sadece Sayın Erdoğan'ın kötü bir Cumhurbaşkanı olması değil. Yetkilerini kötüye kullanması, sürekli olarak yanlış tercihler yapması da değil. Sorunumuz bir sistem sorunu. Sorunumuz tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının bir partiden yana taraf olması. Sorunumuz millet ile devletin arasındaki bağların koparılmış olması. Sorunumuz kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılıp tüm yetkinin tek bir kişide toplanması."

Akşener, bu durumun sonuçlarını ekonomiden eğitime, sağlıktan hukuka kadar her alanda gördüklerini, bu sistemin millete yükten başka bir şey getirmediğine ibretle şahit oluklarını ileri sürdü.

2017 yılındaki referandumda "hayır" çıkması için çalıştıklarını ve bunun için şehir şehir dolaştıklarını hatırlatan Akşener, bu sistemin sonuçları konusunda uyarılarda bulunduklarını ve ne yazık ki haklı çıktıklarını belirtti.

Meral Akşener, insanlık tarihinin hiçbir döneminde anti demokratik yönetim biçimleriyle adaletli ve özgür bir toplumun inşa edilemediğini çünkü tek bir kişiye bağlı olan tüm düzenlerin, zamanla yozlaşmaya mahkum olduğunu, aksini iddia etmenin, insanlığın binlerce yıllık kültürel birikimini hiçe saymak anlamına geleceğini kaydetti.

Bu nedenle demokrasi tarihinin her döneminde gücün tek bir kişide toplandığı değil, gücün dağıtıldığı sistemlerle ileriye gidildiğini dile getiren Akşener, konuşmasını şöyle tamamladı:

"İşte bu yüzden ister 2023, ister daha önce yapılacak olan bir seçimde Millet İttifakı'nın adayının, yani Türkiye'nin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin, öncelikli görevi Türkiye'yi hızla bu çağdışı sistemden kurtarmak ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi hayata geçirmek olacaktır. Evet ben, bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığına talip değilim. Ama seçimlerden birinci parti olarak çıkmaya ve bunu hep birlikte başardığımızda iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin ilk Başbakanı olmaya talibim.

Millet ile devlet arasındaki bağları yeniden kurmaya, Türkiye'yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim. Avrupa'nın en yoksul milletini, hak ettiği zenginliğe kavuşturmaya sermaye ve beyin göçünü, tersine çevirmeye talibim. Özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, adaletinden şüphe duymayacağımız bir hukuk düzeni kurmaya, yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı bitirmeye, milletime güvenerek talibim.

Bu vesileyle saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda Türkiye'yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı'nın kendine acilen çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. O nedenle bir zahmet gidin, Cumhur İttifakı adayını tartışın. 'Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa daha fazla oy alır', gidin bunu konuşun. 'Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, Millet İttifakı ile arayı kapatabilir?' gidin bunu tartışın. Millet İttifakı'nı da artık rahat bırakın."

İYİ Parti Grup Toplantısı saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla başladı. Toplantıda, masaların üzerine "eğitim, sağlık, eşitlik ve istihdam" yazılı rüzgargülü konuldu. Akşener, partisine katılanlara rozet taktı.