Kılıçdaroğlu, Adana’nın Kozan ilçesinde muhtarlar, STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle buluştu. İlçedeki bir düğün salonunda gerçekleşen toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu, “Bu toplantılar bir dertleşme toplantısıdır. Ülkenin içindeki sıkıntıları bende biliyorum, sizde biliyorsunuz. Gencecik çocukların işsiz olduğunu, hayat pahalılığını görüyorsunuz. Her biriniz tek tek özel sohbetlerinizde bu memleketin hali ne olacak diye tartışıyorsunuz. Bu toplantılar çok önemlidir. Memleketin iyiye gitmediğini biliyoruz. Dolar ne olacak diye takıldık. Bu memleketin Türk lirası yok muydu. Bu ülkenin Merkez Bankası yok muydu. Neden hepimiz dolara takıldık. Neden Türk lirasına bakmıyoruz. Niye milli paramızı getirip doların altında bir yere konuşlandırdık. Her şeyin dolarla olduğu bir ülkede bunları yapanlar gerçekten milliyetçi mi değil mi ben merak ediyorum. Milli paramız var eyvallah. Bir memleketin en küçüğünden en büyüğüne kadar herkes dolar ne olacak diye merak ediyor. Farklı bir ruh halinin içerisindeyiz” diye konuştu.

Bankalardaki mevduatların yüzde 67’sinin dolar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye böyle bir durumla hiç karşılaşmamıştı. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bankaların tasarruf mevduatlarının yüzde 67’si döviz. Neden vatandaş TL değil de döviz olarak tutuyor. Çünkü siyasete güven duymuyor. Yarın benim tasarrufum ne olur diye düşünüyor. Rasyonel, akılcı davranan kim? Vatandaş. Şimdi yeni bir adım daha attılar. Faize dolar garantisi verdiler. Bankada mevduat faiziniz varsa ona dolar garantisi verdiler. O zaman Türk lirasını kaldıralım. Normal hayatın içinde dolar kullanalım” ifadelerini kullandı.

Türk lirasının değer kaybettiğini belirten Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra şunları söyledi:

“Milli paramızı kullanamıyorsak öncelikle buna itiraz etmesi gereken muhafazakar kesim değil mi? Türkiye’nin bütün sorunları çözülebilir. Neden her şey dolara endekslendi de Türk lirası devre dışı bırakıldı. Bunu da sormak zorundasınız. Üretim deseniz üretiyoruz, çalışmak deseniz iş bulunca çalışıyoruz. Bereketli topraklarımız var. Gübreye dünyanın zammı yapıldı. Nereye kadar gidecek bu iş. Bu devleti kuranlar elaleme avuç açmadılar hiçbir zaman. Uşak şeker fabrikasını yumurta satarak kurdular. Osmanlı’nın milli bankası yoktu. 1930’larda Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası kuruldu ve ilk o zaman TL’yi elimize aldık. Değerliydi bizim paramız ve değeri kayboldu. Türkiye Cumhuriyeti ne zamandan bu yana el avuç açtı da bana para verin memleketi yöneteceğim diye. Bunu düşünmek zorundayız. Bu memleket hepimizin, bayrakta hepimizin. Düne kadar ele avuç açmayanlar Osmanlı’nın borcunu son kuruşuna kadar ödedi. 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden 5 ülkeden birisi Türkiye’ydi. Esnaf, sanayici, çiftçi hepsi şikayetçi. Dünyanın faizini alan tefecilerin hiçbir şikayeti yok. Amerika’daki enflasyonu neden bu milletin sırtına yıkıyorsun. Bizene Amerika’daki enflasyondan. Ancak bunu hepimiz ödüyoruz. Böyle bir düzeni Türkiye hiç yaşamadı. Ben burada gelin bize oy verin diye niyetiyle gelmedim. Buraya gelme niyetim şu. Yarın sandık gelecek. Elinizi vicdanınıza koyun ve öyle oy kullanın. Yazık, günah değil mi bu memlekete. Milli Kurtuluş Savaşı’nı niye verdik.”

Merkez Bankası’nda arkeolog çalıştırılmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Şimdi kim bize para verecek diye kapı kapı dolaşıyoruz. Tarihimize yazık, günahtır. Bizim biraz sorumluluğumuzun olması lazım. Devletin dini adalettir. Adalet kavramını çürütürseniz o devlet iflah olmaz. Biz aklımızla hareket etmek zorundayız. Dayatma kültürüyle devlet yönetilmez. Merkez Bankası’nda bir arkeoloğun ne işi var. Hani işi ehline teslim edecektik. Arkeoloğun ne işi var. Ne için o bizim yakınımız. Bunu ahlak, vicdan kabul eder mi? Yeri geldiğinde bayrak, vatan diyoruz her şey çok güzel. Peki resmi arabada Türk Bayrağı’nı kaç kişi takar. Birincisi Cumhurbaşkanı, diğeri vali, diğeri de büyükelçi. Demek ki bu 3 makama bayrağı taşıyabilecek potansiyelde insan seçmemiz lazım. Rüşvet yiyen bir adamı büyükelçi tayin eder misiniz? Rüşvet aldığını mahkeme kaydı var. Büyükelçi tayin ettiler. Bunu dünya biliyor. Büyükelçi geçtiğinde şu Türkiye Cumhuriyeti’nin haline bak derler. Buna itiraz etmiyoruz. İtiraz etmemek zulmü kabul etmek demektir. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa her birimizin susmaması lazım. Kanaat önderleriyle konuşup helalleşeceğiz. Bizimde kusurumuz var. Hata insana mahsus bir kavramdır. Aslan gidip ceylanı yediğinde aslan hata yaptı demeyiz. Çünkü aklıyla değil içgüdüleriyle hareket eder. Aklı kullanmak bize özgü, hata da insana mahsustur. Hatadan ders çıkartmalıyız ve aynı hatayı tekrar etmememiz lazım.”