Rusya’nın Ukrayna İşgali ve Sistem Krizi

Sembolik Kurumları Harekete Geçirebilmeye İlişkin Farklı Senaryolar

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya uluslararası hukukun en nitelikli ihlali ile karşı karşıya kalmaktadır.

Uluslararası barış ve güvenliği korumak için yetkilendirilmiş olan Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyelerinden biri olan Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde bağımsız ve egemen bir devlet olan Ukrayna’ya yönelik tam ölçekli bir işgal başlatmıştır.

Bununla da Rusya uluslararası hukukun en temel ilkeleri olan içişlerine müdahale yasağı, toprak bütünlüğü, devletlerin egemen eşitliği ilkeleri ile jus cogens (buyruk kurallar) kural niteliğinde olan kuvvet kullanma yasağını açık bir şekilde ihlal etmiştir. Rusya’nın BMGK’nin daimi üyesi olması, bu işgalin esasında bir sistem krizi olduğuna işaret etmektedir.

Zira Ukrayna da dâhil 193 devlet BM üyesidir ve bu devletler kendi güvenliklerinin sağlanması yetkisini BM ana organlarından biri olan Güvenlik Konseyi’ne devretmişlerdir. Bugün gelinen noktada ise dünya kendi güvenliklerini sağlamakla görevlendirilmiş olan BMGK’nin daimi üyelerinden biri olan Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini izlemektedir.

Rusya, işgaline meşru bir zemin kazandırmak amacıyla Ukrayna’nın Batı’ya ve NATO’ya gittikçe yaklaşıyor olmasını, bundan dolayı Rusya’nın güvenliğinin tehlike altında olduğu gerekçesini öne sürmektedir.

Ayrıca, Batı ve NATO’yu bu güçlerin Rusya’yı kendi sınırlarına kapatmak istediğini ifade etmektedir. Rusya’nın bir diğer gerekçesi Batı ülkelerinin Ukrayna’nın iç işlerine müdahale ederek Rusya karıştı güçleri iktidara getirmesidir. Ayrıca Rusya, Ukrayna hükümetinin “antidemokratik” olduğunu ve insan hakları ihlalleri yaptıklarını, hatta ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin, Rusya sınırında nükleer silah sahibi bir Ukrayna oluşturmaya çalıştıkları gibi iddiaları öne sürmüştür.

Rusya’nın yukarıda aktardığımız sözde meşru gerekçeleri ve ardından başlattığı işgalini “özel operasyon” olarak adlandırmasının iki nedeni olabilir.

Bunlardan ilki gerçekleştirdiği saldırının kuvvet kullanma yasağına aykırı olmadığı ve meşru savunma hakkına dayandığı algısını oluşturmaktır.

Rusya’nın diğer bir nedeni ise uluslararası hukuk bağlamında bir savaş olmadığını gösterme çabasıdır.

Zira uluslararası hukuk bağlamından olmayan bir savaşa uluslararası insancıl hukuk da uygulanamayacaktır. Ancak uygulanan günümüz uluslararası hukukuna göre, iki devlet arasında devam eden yoğun ve etkin silahlı çatışmalar, taraflar aksini iddia etmedikçe uluslararası nitelikte bir savaştır. Diğer bir ifadeyle çatışan taraflardan biri ya da her ikisi, çatışmaların savaş olmadığına yönelik bir açıklama yapmadığı sürece, çatışmalar mevcut uluslararası hukuka göre savaş olarak kabul edilecektir. Ayrıca günümüz uluslararası hukuku bir çatışmanın savaş olarak kabul edilebilmesi için savaş ilanına da gerek duymamaktadır. Dolayısıyla Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgali kuvvet kullanma yasağının açık bir ihlalini teşkil etmektedir ve bu bağlamda uluslararası insancıl hukukun tüm kuralları bu işgal bakımından uygulanabilmektedir.

Rusya’nın işgalinin en önemli nedenlerinden biri de, Güvenlik Konseyi karar mekanizmasının niteliği ve etkisizliğidir.

Görevi uluslararası barış ve güvenliği korumak olan Güvenlik Konseyi’nin niteliğinden dolayı, dünya devletleri Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline sadece seyirci kalmaktadırlar. Toplam üye sayısı 15 olan Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olan ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’nın her birine karar tasarılarını tek başlarına veto etme yetkisi verilmiştir. Bu durum, bu devletlerin her birinin bir karar tasarısını tek başına engelleme hakkına sahip kılarken, diğer yandan bir karar alınabilmesi için bu beş ülkenin aynı yönde hareket etmesinin gerektiği de görülmektedir. Bunun çoğu kez işleyememesi, barışı koruma sisteminin büyük oranda başarısız olmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Ukrayna’nın işgali bağlamında, daimi üyelikten dolayı Rusya’ya karşı Güvenlik Konseyi harekete geçemeyecektir.

Ancak bu durum BM sisteminin tamamen işlevsiz kaldığı anlamına gelmemektedir. Zira BM sisteminde Güvenlik Konseyi’nin barışı korumak için karar alamadığı bu tür durumlarda diğer bir ifadeyle Güvelik Konseyi’nin işlevsiz kaldığı bu tür durumlarda BM Genel Kurulu, Kore Savaşı örneğinde olduğu gibi “barış için birlik” yöntemi ile bir karar alarak, Rusya’ya karşı devletleri harekete geçirerek bazı yaptırım önlemleri uygulamalarını tavsiye edebilir.

Buraya kadar aktardığımız, BM sisteminin öngördüğü kolektif güvenlik mekanizmasıydı. Bu mekanizmada Rusya veto yetkisine sahip olduğu için, BM Antlaşmasının öngördüğü meşru müdafaa hakkı Ukrayna için kullanılamayacaktır. Ancak uluslararası hukukta meşru müdafaa hakkı kapsamında kuvvet kullanımı yalnızca BM sisteminden ibaret değildir. Diğer bir ifadeyle uluslararası hukuk BM Güvenlik Konseyi kararı olmaksızın da kuvvet kullanmaya olanak tanımaktadır. Bu, uluslararası hukukta tek bir devletin veya bir grup devletin birlikte kendi karar/kararları doğrultusunda kuvvet kullanması olarak ifade edilmektedir. Bu şekilde kuvvet kullanma, devletlerce tek taraflı kuvvet kullanma şeklinde adlandırılmaktadır.

Buradan hareketle Ukrayna BMGK kararına gerek duyulmaksızın, uluslararası hukukun sağladığı tek taraflı kuvvet kullanma hakkı çerçevesinde diğer devletlerden meşru müdafaa çerçevesinde yardım isteyebilecektir. Bu türden bir yardım talebi Rusya’ya yönelik halihazırda uygulanan ekonomik nitelikli yaptırımlardan çok daha caydırıcı olacaktır.

Ayrıca tek taraflı kuvvet kullanma hakkının kullanması Rusya’nın Kuzey Atlantik Örgütü (NATO) ya da ABD’yi bahane ederek nükleer silah kullanımı ve dolayısıyla “Üçüncü Dünya Savaşı” tehdidinde bulunmasını da önlenmiş olacaktır. Zira tek taraflı kuvvet kullanma hakkı Rusya’ya karşı herhangi bir ittifakı ya da uluslararası örgütü simgelemediği için Rusya’nın “Üçüncü Dünya Savaşı” algısını da bertaraf etmiş olacaktır. Sonuç olarak Ukrayna tek taraflı kuvvet kullanma hakkı kapsamında diğer devletleri ortak meşru müdafaa hakkının kullanımı çerçevesinde acilen yardıma çağırmalıdır.

Mesut DEĞER

22. Dönem Diyarbakır Milletvekili

Memmed İSMAYILOV

Akademisyen

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.