Çınar Ayser ÇINAR / ‘’Pazartesi Söyleşileri’’nin bu haftaki konuğu olan avukat Hüseyin Kaya, erken seçimin yakın olduğunu ve iktidarın bu süreci 2023’e kadar sürdüremeyeceğini söyledi.

Hüseyin Kaya, ‘’Birincisi şartlar çok zorlandı. Bir yandan ekonomik kriz, diğer yandan uluslararası ilişkiler, öte yandan muhalefetin baskısı derken şimdi de Sedat Peker meselesi çıktı ki bu durumun sadece Sedat Peker’le kalmayacağını düşünüyorum. AK Parti’nin yani Cumhur İttifakı’nın bir seçime mecbur kalacağını, gündemin bunu dayattığını düşünüyorum’’ ifadelerini kullandı.

Gündeme ilişkin sorularımızı yanıtlayan ve Yeni Journal’da her hafta köşe yazacak olan Hüseyin Kaya, temennilerini şu cümlelerle ifade etti:

‘’Bu arada yayın hayatına ve medyamıza hoşgeldiniz. Umarım ve öyle olacağını da düşünüyorum ki çok ciddi bir eksikliği dolduracaksınız. Sizdeki heyecan ve yayın hayatına başlama konusundaki hazırlıklarınıza kısmen de şahit oldum. Bu işe verdiğiniz gayret ve çabalarınız sayesinde kamuoyu çok ciddi bir yayıncılığa şahit olacaktır. Yolunuz açık olsun, başarılar diliyorum.’’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında 25 Haziran’da 57 milletvekilinin katıldığı bir toplantı gerçekleşti. Toplantı yaklaşık 3 saat sürdü. Bu özel toplantıyı nasıl yorumluyorsunuz?

Bu toplantı her ne kadar sürpriz olarak değerlendirildiyse de Sayın Cumhurbaşkanını siyasetten önce de, çok genç yaşlardan beridir tanırım. Sayın Erdoğan’ın farklı bir siyaset tarzı var. Onun için de ara ara grup toplantısı, bakanlar kurulu ve partinin rutin toplantıları dışında da böyle özel toplantılar yapar. AK Parti kurulduğundan beri Türkiye siyasetinde kendi temel kuralları olan, belli dönemlerde büyük istişare toplantıları yapan ve buna önem veren, diğer partilerin dışında, daha disiplinli ve istikrarlı bir siyasi çalışma yürüten bir harekettir. Sayın Cumhurbaşkanı da teşkilatlarıyla zaman zaman ne oluyor ne bitiyor diye böyle özel toplantılar yapıyor. Anladığım kadarıyla bu toplantı da onlardan biriydi.

TOPLANTILAR KANAAT ÖNDERLERİYLE DEVAM EDECEK

Ayrıca medyada bir süredir AK Parti siyasetine ve siyasilerine yönelik ciddi bir saldırı ve suçlamalar var. Bu suçlamalar; yolsuzlukla ilgili, hukuksuzlukla ilgili, mafyayla ilgili…Bu gibi durumların iyice yoğunlaştığı bu dönemde bence Sayın Cumhurbaşkanı özel bir istişare toplantısı yaptı ve buna da devam edecektir. Aldığım bilgi doğrultusunda şunu söyleyebilirim; bu toplantılar 50’şer gruplarla ve kanaat önderleriyle devam edecektir. AK Parti sorunların yoğunlaştığı dönemlerde genellikle böyle toplantılar yapar. Sorunların yoğunlaştığı bu döneme bakacak olursak bunu erken seçim hazırlık toplantısı olarak da değerlendirebiliriz. Kesin öyledir demiyorum ama değerlendirmelerin bir bölümünde mutlaka bu vardır. Dolayısıyla şimdilik bu toplantıyı bu boyutta değerlendirebiliriz.

ŞARTLAR ÇOK ZORLANDI

Muhalefet partilerinin erken seçim çağrıları uzun bir süredir Türkiye’de ana gündem…İktidara yakın bir isim olarak sizce Türkiye erken seçime gider mi?

Çok fazla erken seçim yapan bir siyasi tarihimiz var. İktidarlar programlarını ve taahhütlerini genellikle 4 yıl ve 5 yıl sürdürmekte zorlanırlar. Erken seçim konusunda ise en tutarlı tavrı bence bugüne kadar AK Parti gösterdi. Yani bizi seçtiğiniz süre kadar size hizmet etmeye devam edeceğiz denildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu işi disiplin haline getirip uygulayan bir isim oldu. Fakat beklemediğimiz olaylar gerçekleşti. 17-25 Aralık olayları, 15 Temmuz darbe girişimi, çok ciddi ekonomik saldırılar nedeniyle AK Parti de zamanında seçim meselesini sürdüremedi. Şu an itibariyle iki türlü erken seçime gidilebilir, okumalarım bu yönde. Birincisi şartlar çok zorlandı. İttifak ve iktidar 2023’e kadar bu süreci yürütemez. Bir yandan ekonomik kriz, diğer yandan uluslararası ilişkiler, öte yandan muhalefetin baskısı ve şimdi de Sedat Peker meselesi çıktı ki bu durumun sadece Sedat Peker’le kalmayacağını düşünüyorum. AK Parti’nin yani Cumhur İttifakı’nın bir seçime mecbur kalacağını, gündemin bunu dayattığını düşünüyorum. Bu nedenle 2023’ten önce bir erken seçim olabilir.

Erken seçim çağrılarını her geçen gün yenileyen muhalefet, şimdiden ittifak arayışına girdi. Partiler arası görüşmeler son günlerde iyice sıklaştı. Cumhur İttifakı’nda daha önce aktif rol aldığınız çokça yazılıp çizildi. Bu konuda tecrübeli bir isim olarak, partilerin şu an ki ittifak arayışını nasıl yorumluyorsunuz?

Türkiye siyasetinde şu an 2 ittifak var; Cumhur ve Millet ittifakı…İttifakların kurulmasında benim fikri ve pratik inisiyatiflerim oldu, doğru. Özellikle de Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin değil bir araya gelip ittifak kurmak, aynı cenazede buluşmaları bile imkansız iki liderin ittifakından bahsediyoruz. Hatta parti tabanları birbirini çok ağır bir dille eleştiriyordu. Ama siyasetin içeriksiz söylem biçimi Türkiye’de her zaman sorun olmuştur. Bunu böyle görmek lazım. İttifaklar meselesine gelince; Cumhur İttifakı’nda ve Millet İttifakı’nda kendini ifade edemeyen eski ve yeni kurulan partiler var. Önümüzdeki seçime göre ittifakların yönelimi, aidiyet duygusu, hangi parti hangi ittifak grubunda yer alacak sorusu büyük ihtimalle netlik kazanır.

MİLLET İTTİFAKI’NIN DAĞILMASI BEKLENİYORDU

Millet İttifakı, kendisinden beklenmeyen bir zaman dilimi içerisinde ittifakını sürdürmeyi başardı. Genelde şu olması bekleniyordu; Sayın Cumhurbaşkanı Cumhur İttifakı’nın adayı olarak seçimi kazandıktan sonra ‘’5 benzemez’’ diye tabir ettiğimiz Millet İttifakı’nın dağılması bekleniyordu. Fakat enteresan bir şekilde, üstelik Türkiye’de böyle bir ittifak kültürü yokken, ittifakın bileşenleri Meral Akşener, Kemal Kılıçdaroğlu ve Temel Karamollaoğlu’nun katkılarıyla bu ittifak Türk siyasetinde görmediğimiz bir hoşgörüye de dönüştü. Bu ittifakın içerisinde aslında HDP de vardır ve bence HDP bu ittifakın en önemli bileşenidir. Üstelik HDP, bu ittifakta CHP kadar, İyi Parti kadar, Saadet Partisi kadar önemlidir hatta zaman zaman onlardan da önemlidir. Hatta öyle bir tavır göstermek zorunda ki ismi dahi seslendirilmeyecek çünkü Cumhur İttifakı’nın, devletin beka sorununun, terör sorununun siyasette, siyaset yapmanın önünde ciddi bir engel olarak değerlendirildiği, HDP ile bir araya gelmenin kamuoyunda oluşturulan bu baskı nedeniyle çok sıkıntılı olduğu bir süreçte yaşıyoruz. Aslında bu yanlış bir tutumdur.

PARTİ KAPATMA DEMOKRASİ AYIBIDIR!

Türkiye siyasetinde şu sıralar bir diğer önemli konu da HDP’nin kapatılma davası…Anayasa Mahkemesi 21 Haziran’da HDP’nin kapatılmasına ilişkin iddianameyi kabul etti. Bir hukukçu olarak siz bu davayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Parti kapatılması konusunda en büyük mücadeleyi veren AK Parti’nin iktidar olduğu bir dönemde, bir partinin kapatılması üzüntü vericidir. Türkiye’de parti kapatma devrinin artık bitmesi lazım. Hukuki olarak baktığımızda ise kanunlarımızın suç saydığı ve HDP’nin 6-7 Ekim olayları olsun, diğer olaylar olsun siyasilerinin bir bölümünün ilintili ve ilgili olması iddiasıyla bir kapatma davasına dönüşmüş olması hukuk devletinde mümkündür. Ancak parti kapatılmasına sebep olan olayların ciddiyeti, bugün iddianamede yazan şeylerin oluştuğu zaman ve bunun hukuksal inisiyatifin dışında siyasi inisiyatiflerle oluşturulmuş olması, yargının tarafsız ve bağımsız yapacağı işlere siyasetin burnunu sokması ve başka türlü inisiyatiflerin olması nedeniyle demokrasi ayıbıdır. HDP gibi bir partinin Türk siyasetinde (ismi değişse de) bir gereklilik olduğunu entelektüel birikimi olan aydınlar, sosyologlar, siyaset bilimciler ve devlet adamları görüyor.

OYLARDA AZALMA VAR

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, geçen gün yaptığı açıklamada, oylarının yüzde 45 olduğunu söyledi. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise Özhaseki’nin açıklamasını alıntılayıp, esprili bir dille, ‘’Haydi o zaman ne bekliyorsunuz, seçime gidelim’’ şeklinde yanıtladı. Özhaseki’nin açıklaması gerçeği yansıtıyor mu sizce?

Araştırma yapan birkaç önemli anket şirketinin verilerine göre, AK Parti’nin yani Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 45’i bulmuyor. Gördüğüm kadarıyla AK Parti’nin oylarında sürekli değil ama az az azalan bir durum var. Örneğin Azerbaycan’daki Karabağ savaşı sırasında oylar yüzde 3 ila yüzde 5 arasında artmıştı. Ama o işin neticesi konusunda, yani gösterilenin dışında Türkiye’nin hem yol hattında hem de Karabağ’da o özgürlüğün sağlanmasına kadar göstermiş olduğu inisiyatifler bir anda sona erdirildi. Bölgede çok ciddi bir inisiyatifimiz kalmadı. Böylelikle verdiğimiz emeğin karşılığını alamamış olduk. Dolayısıyla artan oylar yeniden gerilemeye başladı.

BEN OLSAM EVDEM ÇIKMAM!

Epeydir Türkiye gündemini meşgul eden bir diğer mesele de organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle aranan Sedat Peker meselesi…Peker’in yayınladığı ve milyonlarca kişi tarafından izlenen videolarda vahim iddialar var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Açıklamalarda bakanla ilgili konuşuluyor, bürokratlarla ilgili konuşuluyor…Size şöyle söyleyeyim; biri elbisemle, duruşumla ilgili bana bir lakap taksa, ben ortalıkta gezemem! Bana bunu söyleyen o kişiyle problemimi halledene kadar, aksini ispatlayana kadar ve de özür diletene kadar evden çıkmam. Ama gördüğünüz gibi suratlar meşin. Türk siyasetinde ne yazık ki arsızlık gittikçe pirim yapan görünüm biçimi oldu.