Çınar Ayser ÇINAR / Pazartesi Söyleşileri’ne bu hafta konuk olan Gelecek Partisi Kurucularından Cuma İçten ile başta mülteci meselesi olmak üzere gündemdeki birçok konuyu konuştuk.

Son günlerde Türkiye'ye gelen Afgan mültecilere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cuma içten, ‘’Suriyelilerle bir komşuluk hukukumuz ve akrabalık bağımız ancak Afgan mülteciler veyahut Afrikalı mülteciler, hangi ülkeden olursa olsun eğer komşumuz değilse burada olmalarını doğru bulmuyorum çünkü bizden önce İran var ortada. Biz Suriye’den gelen mültecilerin Avrupa’ya gitmelerini engellerken, İran neden oradan gelen Afganları bize yönlendiriyor? Bir diğer soru da neden bu insanlar İran’da kalmıyor?’’ ifadelerini kullandı.

Türkiye’deki vatandaşların ise her geçen gün ‘’aidiyet duygusunu yitirdiğini’’ söyleyen İçten, ‘’Suriye’deki insanlar ölmemek için topraklarını terk edip buraya geliyorlar ama Türk vatandaşları Türkiye’yi terk ediyor. Üstelik ülkede savaş da yok ama bırakıp gidiyorlar. İşte bunun masaya yatırılması lazım. İnsanlarımız neden ülkemizi terk ediyor? Çünkü aidiyet bilinci ayaklar altına alındı ve millet ilk kez devlete olan güvenini kaybetti çünkü iktidar devletleşti. Eskiden devlet ile iktidarı ayırt edebiliyorduk ama şimdi iktidar bizzat devletin kendisi oldu’’ şeklinde konuştu.

Türkiye yıllardır Suriyeli mültecilere ev sahipliği yapıyor. Son zamanlarda İran sınırından yasa dışı yollarla Türkiye'ye geçen Afgan mülteci sayısı ise her geçen gün artıyor. Uzmanlar Türkiye’nin yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalacağını belirtiyor. Hükümetin mülteci politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Mülteci ve göçmen konularında Sayın Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu Başbakanlığı bıraktıktan sonra AK Parti ve MHP hükümeti bu konuyu yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Başta mültecileri mağdur ettiler ama en önemlisi ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımız şu an bu konuyla ilgili artık son noktada ve çok gergin. Bunun da sebebi özellikle de asayiş olaylarının artması ve söz konusu sığınmacıların başı boş Türkiye’nin her yerinde dolaşmalarıyla alakalı. Göçmenler konusunda bir ayrım yapmayı doğru bulmuyorum ancak şu duruş Gelecek Partisi için önem arz ediyor; bu sığınmacılar farklı coğrafyalardan gelseler de bir komşuluk hukukumuz var. Özellikle Güneydoğu’da yaşayan insanlarımızın Suriye’de Arap da olsa, Kürt de olsa, Süryani de olsa akrabalıkları var. Bu nedenle Suriye’den gelenler aslında Türkiye’ye tarihsel olarak akrabalık bağı olan insanlar.

MÜLTECİLERİ PAZARLIK KONUSU YAPTILAR!

Suriye’den gelenler Esed zulmünden kaçıp gelen insanlar. Türkiye geçmiş dönemlerde Kürdistan Bölgesi’nden gelen peşmergelere yaptığı gibi kapılarını açtı ve insani bir duruş sergiledi. Ancak burada tüm mülteci ve göçmenlerin yükünün Türkiye’nin omuzunda olması kabul edilir bir durum değil çünkü Suriye’deki savaşın sebebi Türkiye değil. Suriye’deki kargaşanın sorumlusu başından beri ABD ve Avrupa’dır. Genel Başkanımız Ahmet hoca, Dışişleri Bakanı ve Başbakan iken bu konuda insani bir eğilimde bulunmuş ve konuyu çözüm odaklı masaya yatırmıştır. Mesela kendisi Başbakan iken iki şey yapmıştır; vize muafiyeti ki görevden ayrıldıktan sonra bu rafa kaldırılmıştır, diğeri bir konu da mülteci konusudur. Ahmet hocamız Başbakan iken Almanya’ya ve Avrupa ülkelerine şunu kabul ettirdi; o dönemlerde iki buçuk milyona yakın Suriyeli buradaydı ve bu rakamın bir milyonun üstündeki rakamını Avrupalılar misafir edecekti ve bunu da kabul ettiler. Ancak Ahmet hocamız parti içerisindeki bir darbeyle Başbakanlığı bıraktıktan sonra bu iki konu rafa kaldırıldı ve bu insanların dramatik konusu AK Parti ve MHP için bir pazarlık konusu oldu. Yani biz insanların onurunu, haysiyetini pazarlık konusu olarak masaya yatırdık.

TÜRKİYE MÜLTECİLERİN ÇIKIŞINI ENGELLEDİ

Dedi ki ey Avrupa, sana gelmesin, ben bunları burada misafir ederim, sen bunların parasını bana gönder, başına bela etme. Suriyelilerin birçoğu Avrupa’ya gitmek istedi ancak Türkiye kapıları kapatarak bunu engelledi. Bundan yaklaşık bir altı ay önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ‘Bak kapıları açarız, bak yollarız’ minvalinde açıklamalarda bulundu ve sonra yine kapıları kapattılar. Şu an kimse sınıra dayanıp gidiyor mu? Hayır! Dolayısıyla AK Parti ve MHP mülteciler konusunda sınıfta kalmıştır. Gelecek Partisi olarak olaya baktığımızda, buradaki mültecilerin vatandaşlarımızın huzur ve refahının, güvenliğinin, yaşam tarzı ve değerlerine zarar verebilecek hal ve hareket içerisinde bulunmalarına biz müsaade etmeyiz. Evet bunlar bizim misafirlerimiz ve geçici bir süreliğine buradalar. Kürdistan Bölgesi’ndeki paşmergelerin yıllarca Türkiye’de bulunmaları gibi bunlar da ülkelerine elbette geri döneceklerdir. Burada kalıcı olmaları mümkün değil ancak misafire de ‘çek git’ denilmez. Misafirin de bulunduğu ülkede, yani ev sahibini rahatsız etmemesi gerekiyor. İşte AK Parti ve MHP iktidarı bu konuya yönelik hiçbir tedbir almadı ve almıyorlar.

AFGAN MÜLTECİLERİN BURADA OLMASINI DOĞRU BULMUYORUM

ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, 11 Eylül’de Afganistan'daki askerlerini çekileceğini söylemişti. Taliban’ın kontrol altına aldığı yerlerde ise çatışmalar her geçen gün artıyor. Afganistan'daki bu gelişmeler yeni bir göç dalgasını tetikleyecek gibi görünüyor. Bu durumda Türkiye Suriyeli mültecilerden sonra Afgan mültecilere de ev sahipliği yapabilir mi?

Suriyelilerle bir komşuluk hukukumuz ve akrabalık bağımız ancak Afgan mülteciler veyahut Afrikalı mülteciler, hangi ülkeden olursa olsun eğer komşumuz değilse burada olmalarını doğru bulmuyorum çünkü bizden önce İran var ortada. Biz Suriye’den gelen mültecilerin Avrupa’ya gitmelerini engellerken, İran neden oradan gelen Afganları bize yönlendiriyor? Bir diğer soru da neden bu insanlar İran’da kalmıyor? Bu İran ile Türkiye arasında bir mevzudur ve bunun derhal çözüme kavuşması lazım çünkü uluslararası anlaşmalar var.

İRAN SÖZLEŞMEYE UYMUYOR

Türkiye’nin Suriyeli mültecileri Yunanistan, Romanya ve Bulgaristan sınırına göndermemesinin sebebi uluslararası yaptığı anlaşmalara aykırılık teşkil etmektedir ancak İran aynı sözleşmeye taraf olmasına rağmen buna uymuyor. Dolayısıyla bu sorun Afgan mültecilerden ziyade İran ile Türkiye arasındaki bir sorundur. Afganların gelme şeklini Suriyelilerin gelme şeklinden çok farklı gördüğüm için aynı anlayışla Afganlara veya Afrikalılara bakamıyorum. Türkiye aslında uluslararası anlaşmaları yerine getirirse ben ne Afganların ne de Afrikalıların Türkiye’de barınacağına inanmıyorum. Çünkü şu an çok ciddi bir kaçak işçi çalıştırma gündemde ve bunlar asgari ücretinde de çok çok altında çalışmakta. Üstelik bunların giderleriyle vatandaşlarımızın giderleri bir değil çünkü onlar bir evde neredeyse 10 kişi yaşıyor sadece yeme içmeyi karşılıyor aldıkları ücretler.

SAVCILAR İLÇE BAŞKANLARINDAN EMİR ALIR HALE GELDİ

Bir diğer sorum ise seçime yönelik olacak. İktidar partisi seçimin zamanında, yani 2023’te olacağını söylüyor ancak tüm partiler şimdiden seçim hazırlığı için start vermiş durumda. Sizce Türkiye erken seçime gitmeli mi? Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de hemen yarın erken seçim olması gerekiyor çünkü kasa boş. Kasayı boşalttılar. Kefen paraları bile gitti ve bu durum Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk. Tansu Çiller zamanında bile, tek hükümetin olduğu 40’lı, 30’lu yıllarda bile kefen parası dediğimiz Merkez Bankası’nın her zaman kenarda köşede tuttuğu az ya da çok, miktar önemli değil, bir para vardı ancak ilk kez kasa tam takır boşatıldı. Dolayısıyla ekonomi berbat, adalet, hukuk ayaklar altında. Savcılar, il başkanları ilçe başkanları veya siyasilerden emir alır konuma geldi. Hukuk işlemiyor, aidiyet bilinci yok oluyor ve bence Türkiye’de en çok konuşulması gereken konulardan biri de bu; aidiyet bilinci.

İNSANLARIMIZ AİDİYET BİLİNCİNİ YİTİRDİ

Suriye’deki insanlar ölmemek için topraklarını terk edip buraya geliyorlar ama Türk vatandaşları Türkiye’yi terk ediyor. Üstelik ülkede savaş da yok ama bırakıp gidiyorlar. İşte bunun masaya yatırılması lazım. İnsanlarımız neden ülkemizi terk ediyor? Çünkü aidiyet bilinci ayaklar altına alındı ve millet ilk kez devlete olan güvenini kaybetti çünkü iktidar devletleşti. Eskiden devlet ile iktidarı ayırt edebiliyorduk ama şimdi iktidar bizzat devletin kendisi oldu. İnsanlarımızın iktidara olan güveni kalmadı, bürokrasi tamamen tek adamın ağzından çıkan emirlere bakıyor. Bu ülkede eskiden kanunlar çıktığında aylarca bilim insanları, sivil toplum kuruluşları, meclis, muhalefet partileri herkes tartışır müzakere eder, katkı sağlar ve kanunlar o şekilde çıkardı. Şimdi Cumhurbaşkanının Başdanışmanı hayatında bir kez bile cüppe giymemiş, hakim karşısında savunma yapmamış biri, 10-20 maddelik kanunu yazıyor, Cumhurbaşkanı bunu imzalıyor ve iki saat sonra kanunlaşıyor!

SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER

Dünyanın hiçbir coğrafyasında ne şimdi ne de geçmişte böyle bir hukuk düzeni uygulanmadı. Biz zaten Genel Başkanımız Ahmet Davutoğlu ile birlikte Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine olan şerhimizden dolayı muhalif olduk ve orayı bıraktık. Şu anda da ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı. Bu nedenle seçimin hemen yarın olması gerekir aksi durumda insanların aidiyetleri zedeleniyor. Bu ne PKK terör örgütünün ne de diğer terör örgütlerinin bunca yıldır her şeye rağmen başaramadıkları bir durumdu. PKK yüzünden bugüne kadar yaklaşık 50 bin insanımız katledildi ancak hiçbir zaman insanlar ülkeyi terk etmeyi düşünmedi. Ama şu an insanlar bu ülkeden gitmenin yolunu arıyor. Bunlara kalırsa seçim olur mu? Olmaz çünkü terk etmezler. Bunlar iktidarları için her türlü oyuna başvurdular, yine vururlar. Ancak unuttukları bir şey var; İstanbul ve Ankara seçimleri bunun en güzel örneği. Türk siyasal tarihinde şöyle bir realite var; seçimle gelen seçimle gider! Kimse sandıktan çıkan oylardan sonra AK Parti’nin gitmeyeceğini düşünmesin. Çünkü biz buna müsaade etmeyiz. Bir adamdan daha çok seviyoruz bu ülkeyi…

HAKKARİ’DEN EDİRNE’YE HERKESİN OYUNA TALİBİZ

Yeni kurulan bir parti olarak ilk kez seçime gireceksiniz. Seçimde nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Biz 152 arkadaş ayrı siyasi düşünceye, yaşam tarzına ve bakış açısına sahibiz ve bu Türkiye’de bir ilktir. Türk siyaset tarihinde ilk kez içinde Ermeni’nin olduğu, Alevi’nin olduğu, Kürdün, Türk’ün olduğu bir parti kurduk ve biz tek başımıza iktidar olmak için bu yola çıktık. Bu nedenle de Hakkari’den Edirne’ye kadar herkesten oy almanın hesabını yapıyoruz. Bizim bakış açımız şu; biz tek başımıza da iktidar olsak, ülkenin esasını ilgilendiren konularda her kesimin oybirliğini alarak yöneteceğimizi söylüyoruz. Dolayısıyla biz tüm sistemimizi, programımızı tek başımıza iktidar olmak üzerine kurguladık. Seçim gelmeden, seçimdeki oranları görmeden ittifakları konuşmamız doğru değil ancak şunu da söylüyoruz; biz her partiye de açığız.