Dünya benim! Diyorsun: Sen kimsin? Nereden geliyorsun? Gelecekte neredesin? Yolculuk nere, nereye gidiyorsun? Bugüne kadar ne yaptın ne yapıyorsun? Allah rızası için ne yaptın? Bu ne ego? Ne bu hal ne bu kibir? Ne idin ne olacaksın? Oturmuşsun bir başına hep ben, ben diyorsun da, peki aslında sen kimsin?
Soru musun sorun mu? Ülkenin geleceği ile ilgili hayallerin ne? Kendini, değerini ve kimliğini tanıyor musun? Gerçekten bugüne kadar ne yaptın ve neye ihtiyacın var biliyor musun?
‘’Bir varmış, bir yokmuş’’ gibi ne zaman başlayıp, ne zaman bittiği anlaşılmayan bir ömür yaşadığımız bu tekrarı olmayan fani dünyadayız. Her şeyi bırakıp gidiyorsun işte. Avucunda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın tecrübe ve kendini beğenmişlik egoları ve kibir abideleri var. Atsan atılmıyor satsan satılmıyor.
İnsan hayal ettiği sürece vardır derler; önce hayaller ölür, sonra da insanlar. Hani uykuya daldığın ilk anda ruhun seni bırakıp çıkarken bir anda bir yerden kapkara boşluğa düşermişsin gibi olur ya, aniden yatağından sıçrarsın. Bocalarsın bir süre. Hayal mı gerçek mi diye?
Sonra sonra uykuların kaçar, dönersin gerçeğe. Nereden geldin nereye gidiyorsun amacın, hayalin ve hedefi ne? Gelecekle ilgili kaygıların başlıyor. Kendini ne kadar tanıyorsun neler yapabiliyorsun diye kendi kendine sorular soruyorsun.
Peki, bu arada birinin sana, "Sen kimsin, bugün insanlığa, ailene, çevrene, ülkene hediye edeceğin üreteceğin onları gururlandıracak ne yaptın, hayatınızı güzelleştirmek adına bugün ne yaptın, hedefin, projelerin, çalışmaların ne, boykot diyorsun sen alternatif olarak ne yaptın ne sundun, eleştiriyorsun sen çözüm olarak nerede yer aldın, sen ne yaptın’’ diye sorduğunu düşünün.
Bu soruya basitçe adınızı söylemek cevap mı? Cevap vereceksiniz, verebilirsiniz. Sen kimsin sorusunun cevabı sadece bir kimlik kartından ibaret değildir. Fakat karşınızdaki kişi, kim olduğunuza dair bütün hikâyeyi merak etseydi bilseydi, soruya cevap vermek daha zor olurdu.
Çünkü önce insanın kendini, değerlerini, hakkını ve haddini iyi bilmesi gerekir. İnsanın kendi varlığını ve hakikatini sorgulamasıdır. İçsel bir kapının aralanmasıdır. İnsanın kendi nefsini sorgulamasıdır. Dünyaya geliş amacını bilmesidir.
Büyüklerimizin çocukluğuna kadar, insanlar kendi kendini disipline etmeye, kendi kendini eleştirmeye ve kendini geri planda tutmaya teşvik edildiler. Aynı insanlar özverili olmaya çalışmak, kendini tanımanın peşinde olmak, öz saygının korunduğundan emin bir tarzda davranmak için teşvik edildiler. Benmerkezcilik ayıp kabul edilirdi. Onlara, "çok çalışmanın, başarıya yol açtığı ve sonuçta tatmin ve özgüven getirdiği" söylendi.
Genel olarak büyüklerimiz bu öğretileri içselleştirmişlerdi. Bu öğretilere itibar ettiklerinde gururlu, itibar etmediklerinde ise utanmış hissettiler. Bu benmerkezcilik kendini beğenmişlik kibir ve ego olarak görülürdü. Bugün, teoriler değişti aslında neredeyse tamamen tersine döndü diyebiliriz.
Benmerkezcilik ayıp olmaktan çıkıp bir erdeme dönüştü sanki. İnsanlar bireysel düşünüp çıkarlarını toplumun çıkarı önünde görüyorlar. Hep kendini ön planda tutmayı algıyı iyi yönetmeye çalışıyorlar. Artık hayatlarını başka insanlara yardım etmeye adayanlar, zamanında kahramanca ve mübarek görülen insanlar, insanları mutlu etme hastalığına tutulmuş kabul edilmektedir. Sosyal medya ve yapay zekâ ile birlikte klavye kahramanları türedi.
Üretmeden sabır göstermeden olgunlaştığını zanneden değerlerden yoksun kendini dahi tanımayan tipler, emek sarf etmeyen tiktokçular türedi. Biz değil ben merkezli kibirli konuşmalar konuşulmaya başlandı. Egolar konuştu karakter sustu. Ben yaptın, ben kazandın. Hep ben ben.
Bir dervişe sormuşlar: ‘’Sen kimsin?’’ Derviş demiş ki: ‘’Ben hiçim. Çünkü Hak’tan başka varlık yoktur.’’ İşte gerçek büyüklük, kendini değil başkasını yüceltmekten geçer. İnsan kendi egosunu farkına vardığı anda olgunlaşmaya başlar. Çünkü olgunluk başkalarına üstün gelmekten değil, kendi içindeki karmaşayı sakinleştirmekte ve nefis ile verilen mücadeleyi kazanmakta saklıdır. Arada bir arkamıza dönelim ve geriye neler bıraktığımıza neler biriktirdiğimize bir bakalım.
Kendini tanımak neye ihtiyacın olduğunu ve neye ihtiyacın olmadığını bilebilmektir. Bu çok önemli bir bilgi ve hatta bana göre bilgeliktir. Sonsuzluğun ortasında tek bir noktaya sıkışmış, etrafımı saran her şeyin kölesi olan ben, işe kendi kendimi aramakla başlıyorum.
Herkes “Ben kimim?” "Gelecekteki benliğimin kim olmasını istiyorum?" gibi varoluşsal sorularla mücadele ediyor. Hayatta yaptığın birçok şey, eksikliğini hissettiğin ya da sana iyi geleceğini düşündüğün için yaptığın şeylerdir. Ama kendini tanımıyorsan, belki ilaç diye yaptığın şey sana en çok zarar verendir.
Yakından bakınca anlayamayabilirsin kendini. Kendine dışarıdan bakmak lazım birazcık olsa kendini tanıyabilmek için. Kendini tanımak uzun bir yol. İşte bu yol değerler ve kişisel inançlar kimliğin temel unsurlarıdır. İnanç sisteminiz sizin için en önemli şeyin ne olduğunu anlamanıza ve önemli konularda nerede duracağınızı belirlemenize yardımcı olabilir.
Örneğin dürüstlüğe değer veren biri iseniz, size yalan söyleyen biriyle ilişkinizi sürdüremeyeceğinizi açıkça belirtebilirsiniz. Bu hem kendi değerlerinizi korumaya hem de sınırlar çizmeye yardımcı olur.
Sen kimsin? Bu soru, sadece bir kimlik kartından ibaret değildir. Sen, geçmişin mirasını taşıyan, bugünün sorumluluğunu üstlenen ve geleceğe yön verecek insansın. Yeni gün başlıyor. Dur ve hayal etmeye başla. Değiş, geliş, oku. İşin özü harekete geç. Bu gün bir şeyle başla yarın o iki olur.
Ertelenen, üşenilen her adım yaşınla mukabil ayrılıyor senden. Unutma coşku hareketle gelir. Bu gün dışarı attığın bir adım, yarınki geleceğinin izdüşümleri olur. İçin biraz kıpırdasın. Erteleme, üşenme sakın. Geri adım yok.
İnanç, senin adın. Yaşaman, nefes alman en güzel olan. Kendin, ailen, memleketin, ülken ve insanlık için elinden geleninin en iyisini en güzelini yap. Allah rızasını almaya çalış. Rabbine kul ol. Sımsıkı sarıl samimiyetle umutla değerlerine ve hayallerine.
Sen kimsin? Oturmaya mı geldin? Kalk artık. Kıpırda. Hemen harekete geç ve devam et. Bak ne güzelsin. Sen osun o da sensin.