Birey ve toplum, özgürlüğünü tüzel kişiler aracılığıyla kullanırsa, bir süre sonra onun içinde eriyip gitmesi kaçınılmazdır. Siyasetin asıl öznesi olan birey ile devlet arasına aracı olarak özerk tüzel kişiliklerin yerleştirilmesi, siyaseti yerelleştirmek adına siyasal katılımı zorlaştıracak, hatta imkânsız hale getirecektir. Ulus devletin tekçi, dayatmacı ve kapsayıcı niteliğinden kurtulmaya çalışan Türkiye’nin siyasal yönetimini bir başka vesayetçi anlayış olan bir alt birime daha devredilmiş olmaktan öte bir şey yapılmış olmayacaktır.

Böylelikle modernleşme ve demokrasi çabamızın hem hedefi hem kazanımı olan özgür birey gerçekliğinden de geri düşmüş olacağız. Bu kurtulmaya çalıştığımız eski vasilerin yerine yenilerini getirmekten öte bir şey değildir. Irk ve etnik kimlik üzerine inşa edilmeye çalışan tüm projelerin hedefinde insanların yaşamlarını yok etme pahasına zayıf kişilikli bazı hastalıklı şahsiyetlere güç kazandırma amacı vardır.

Bu dünya artık, insan yaşamına kastedenlerin, demokrasiyi ve özgürlükleri rafa kaldıranların, kültürel ve dini zenginlikleri yok sayanların ve yasakçı tüm totaliter ve tekçi zihniyetlerin dünyası değildir. Değişimin rüzgârı karşısında set örmeye çalışanların bu yeni dünya da hiç mi hiç şansları yoktur. Barış yerine savaşın, ya bendensin ya da düşmanımsın monoloğunun dayatılmasını; insanlığın kültürel ve yerel farklılıklarına saygı yerine tek kültürlülüğün hâkim kılınmasının evrensel bir değer olarak kabul edilmesi gerektiğini bu ülkeye dayatanlarda geldiğimiz süreçte açık söylüyorum tek kelimeyle kaybetmiştir.

Bizler bugünlerde insanın dünyayı içinde bulunduğu kalıplara göre algıladığı, ruhsal durumuna göre dünyayı irdeleyip hükümlere vardığı bir dönemde yaşıyoruz. Ancak bu insanlara hâlâ gayri ahlakiliği, erdemsizliği ve hakkaniyet değerlerinden yoksun olma şansını vermiyor. Kimse kusura bakmasın ama bizim demokratlığımız ve demokrasiye olan bağlılığımızı test etmeye çalıştıklarını dile getirenler birazda empati kurmayı becerip kendi dünyalarında bu değerlerin işgal ettiği pencereden göz ucuyla bakmayı da ihmal etmesinler. Biz bugüne kadar kimseden yapmadığımız bir hizmet için iltifat beklemedik

Sözün sonunda şunu da belirtmek isterim; biz de olmayana sahip olanı öylesine kıskanmaya başlamışız ki insani basit kıskançlık duygumuzu, karanlık bir hasete ve hatta düşmanlığa dönüştürüp kendimizi geliştireceğimize, rakibimizi geçmek için daha çok çalışacağımıza erişemediğimizi çok çok başarılı olduğu halde aşağı çekmeye çalışmaktayız. Hâlbuki bizler biliyoruz ki demokrasi halkın karar alma sürecine katılabilmesine olanak sağlayacak şekilde liderlerin ve organizasyonların alternatif kamu politikaları için yarıştıkları bir rekabetçi politik sistemdir. İnsanların birbirine düşmanlık beslediği ve birbirine iftira attığı bir politik mecra değildir.

YeniJournal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.