Volkan ESER-Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER/ Tarım eski Bakanı ve AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker, Yeni Journal’a özel açıklamalarda bulundu. Eker, Diyarbakır’da hayata geçmesi planlanan Atlı spor projesinin müjdesini verirken, “Binicilik ve süvariliğin bir zümre sporu olmaktan çıkmasını istiyorum” dedi.

Diyarbakır’da hayata geçmesi planlanan ‘Atlı Spor Projesini’ Yeni Journal okurlarına aktaran Tarım eski Bakanı ve AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker, atlı sporun iyileştirici, rehabilite edici özelliğinin bulunduğunu, bu sporun sadece hipodromda atların bahisle yarıştığı bir branş olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı.

“Atlı sporların yeniden canlanması gerek”

Eker, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi, tarihte çok eski zamanlardan beri soylu, asil, küheylan Arap atlarının yetiştirildiği bir bölgedir. Eski zamanlara baktığımızda da atlı sporlar oldukça yaygındı. Diyarbakır’da kırsal alanda, köylerde özel etkinliklerde insanlar ata biner, atlı sporlarla ilgilenirlerdi. Kentleşmeyle birlikte, terör ve benzeri olumsuz etkilerle bu tür faaliyetler de, birçok kültürel etkinlik gibi zaman içerisinde azalmaya, kaybolmaya yüz tuttu. Bu konuya ilişkin, atlı sporların da diğer spor dalları gibi canlandırılmasını önerdik. Geçtiğimiz aylarda, Sayın Gençlik ve Spor Bakanı Muharrem Kasapoğlu, Diyarbakır’ı ziyaret etmişti. Gerçekleştirilen toplantılarda yüzme, tenis, futbol, atletizm gibi spor dallarının yanı sıra, atlı sporların da dikkate alınması gerektiğini ve bölgede ona dönük bir yapının oluşturulması gerektiğini önerdim. Diyarbakır Valisi Sayın Münir Karaloğlu da önerimizi uygun gördü. Bölgede ‘Diyerbekir Binicilik İhtisas’ veya ‘Atlı Spor Kulübü’ adıyla bir dernek statüsünde, bu spora gönül veren, anlayan insanların bir organizasyon oluşturmasını dile getirdik. Diyarbakır’da Yenişehir Belediyesi’nin tesislerinde hayata geçmek üzere, bir projemiz hazırlanıyor. Gerekli prosedürler ve çalışmalar tamamlandığında, Diyarbakır böyle bir kuruluşa ve bunun alt yapısına kavuşmuş olacak” diye konuştu.

“At eşliğinde Hipoterapi, hem fiziksel hem mental açıdan yarar sağlıyor”

Eker, projeyi gerçekleştirmelerindeki asıl amacın, ata binmek ya da atlı sporlara merak salan 7’den 70’e herkese bu imkanı sağlamak olduğunun altını çizerek, şunları söyledi: “Bakan olarak görevimi sürdürdüğüm zamanlarda, Diyarbakır’da hipodrom bünyesinde hipoterapi merkezi kurmuştuk. Hipo latince at, hipoterapi ise atla tedavi demektir. Hipoterapi, özellikle Down sendromlu çocuklarımızın, ortepedik engeli bulunan bireylerin, kas, eklem ve iskelet problemleri yaşayanların rehabilitasyonunu kolaylaştırıyor. Hipoterapi yöntemiyle, bir başka canlıyla yakınlık kuruyorlar bu hem psikolojik bir tedavi sağlıyor hem de fiziksel sıkıntılarında rahatlama sağlıyor.”

“İnsan tabiattan koptuğu zaman kendinden de kopuyor”

Atlı sporlarda iki dalda lisans sahibi olan Eker, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kendim de ata binmeyi çok seviyorum. İki dalda lisans sahibiyim. İlki, yüksek atlama-engel atlama, diğeri de atlı dayanıklılık, yani endüranstır. Toplumda yanlış bir algı var. Atlı spor denildiği zaman, sadece hipodromda atların bahisle yarıştığı bir dal olarak algılanıyor. Halbuki öyle değil. At yarışı, sadece atlı sporun dallarından biri. Bizim önerimiz oldukça farklı. Amacımız, insanların ata binmesini ve atlı spora yönelmelerini sağlamak. Çünkü atla yapılan spor, binicilik, süvarilik, insanın bir başka canlıyla eş zamanlı olarak birlikte gerçekleştirdiği tek spordur. Atla koordineli davranmak zorundasınız. Özellikle, küçük çocukların, gençlerin ata binmeyi ve atlı sporları öğrenmeleri hem tabiatla olan yakınlığı artırır hem de insanların diğer canlılarla olan yaklaşımını olumlu etkiler. Bugünlerde çok sık dile getiriyoruz hayvana şiddet konusunu. Neden? Çünkü bir yabancılaşma var. İnsan ile doğada yaşayan diğer canlılar arasında, bir uzaklaşma var. Bu durum da beraberinde, ne yazık ki bir kopuş meydana getiriyor. İnsan tabiattan koptuğu zaman, kendinden de kopuyor. Diğer canlılara merhameti, sevgiyi kaybettiğiniz zaman aslında insanlığa da sevgi ve inancınızı kaybediyorsunuz. İnsanlar arasındaki iletişimi, barışı, kardeşliği, sevgiyi olumsuz etkiliyor. Kısacası, ruh ve beden sağlığımızı olumsuz etkiliyor.”

“Bizim amacımız, Diyarbakır’ı atlı sporlarla tanıştırmak” diyen Eker, bu tür merkezlerin vatandaşlara sandığından daha fazla yarar sağlayacağını vurguladı.

“Diyarbakır’ı böyle bir alt yapıya kavuşturmak istiyoruz”

Eker, sözlerini şöyle tamamladı: “Hipodromda yarışan atların sahiplerinin birçoğu, hayatı boyunca hiç ata binmemiştir, sadece atın sahipliğini yapar. Bu projeyle dikkati çekmek istediğimiz konu, insanların ata binmesi ve bunu tabiatta gerçekleştirmesidir. Ankara, İstanbul, Antalya ve birkaç ilde atlı sporla ilgili kulüp ve dernekler kuruldu, insanlar böylece ata binmeyi öğreniyor. Fakat Diyarbakır’da böyle bir oluşum yoktu. Hatta bildiğim kadarıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde böyle bir alt yapı yok. Biz Diyarbakır’ı böyle bir alt yapıya kavuşturmak istiyoruz. Diyarbakır’da gençler, çocuklar ve yetişkinlerle ilgili bu tür merkezler vatandaşımıza sandığından daha fazla yarar sağlar. Atlı sporlar, zannedildiği gibi çok masraflı sporlar değildir. Binicilik ve süvariliğin bir zümre sporu olmaktan çıkmasını istiyorum. Maddi durumu elverişli olan vatandaşların yaptıkları bir spor dalı olmaktan çıkıp, bütün vatandaşların maddi geliri, yaşı ne olursa olsun yapabileceği bir spor olmasını diliyorum.”