Sarıkamış’ta donarak can veren 90 bin şehidimiz... Bunu söylemek ve yazmak bile kolay değilken, onlar bu vatan için ailesinden, çocuklarından ve hatta hayatlarından vazgeçen 90 bin kahraman. Ağır kış şartlarına rağmen, teçhizatları, montları, ayakkabıları ve iaşeleri olmadan, verilen büyük mücadelenin hazin sonudur Sarıkamış Harekatı.

Öncelikle bilinen yanlışları düzeltmek isterim. Yazının başında benim de dahil olduğum ilk yanlış, şehit olan asker sayısıdır. Şehit düşen asker sayısı, tam olarak kayıtlarda yer almamaktadır. 60 binlerde olduğu tahmin edilmektedir. Bir diğer yanlış ise, tek bir kurşun bile atılmadan, donarak şehit olmalarıydı. Harekat, 22 Aralık 1914 yılında başlamıştır. Savaşın başında başarılı bir şekilde ilerleyen Osmanlı askerleri, bazı bölgeleri geri almıştır.

Ordunun başında bulunan komutanın zafer yarışı, bölgeyi bilmemesi ve yolu şaşırması, sonucunda başarılı giden harekat, hezimetle sonuçlanmıştır. 18 saatte gitmeleri gereken yolu 4 günde gitmeleri (Rus kaynaklarında havanın -25 C olduğu bilgisi yer almaktadır), ağır kış şartlarına dayanacak güçlerinin kalmamaları, yanlış zaman ve mevsimde başlanılan harekat neticesinde, yitirilip giden sadece memleket değil, 60 bin şehidimiz de olmuştur.

Bu harekat neden gerçekleşti?

Osmanlı Devleti, 20. Yüzyılda birçok toprağını kaybetmiştir. Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda ağır yenilgiler alan Osmanlı Devleti, Anadolu ve Ortadoğu’nun bir kısmına sıkışıp kalmıştı. Kalan topraklarını da kaybetmek istemeyen Osmanlı Devleti, Cihan Harbine girmeye karar vermiştir. Birçok noktada cephe açan Osmanlı Devleti, doğuda da bir cephe açma kararı vermiştir. Bunun sonucunda Doğu Cephesi için, güneyden asker sevkiyatı gerçekleşmiştir. Ama ne yazık ki, hazırlıksız bir şekilde savaşa girme kararı alan Osmanlı Devleti ya da o dönem yönetimde etkili olan İttihat ve Terakki, Almanların Ruslar ile mücadelesini hafifletmek, Rus birliklerini doğuya çekmek ve Almanlara nefes aldırmak için, Sarıkamış Harekatı kararı almıştır.

Enver Paşa’nın bir diğer hayali ise, Kafkaslara ulaşmak, oradan Hindistan’a varmak ve böylece Turancılık fikrini gerçekleştirmek istiyordu. Almanlar ise İngiltere’nin sömürgelerine giden bölgelere hakim olup, İngilizleri saf dışı bırakmayı planlıyordu. Gel görelim ki, Osmanlı’nın ne ekonomisi, ne de gücü bu savaşa hazırdı.

Hafız Hakkı Paşa’nın teftişleri neticesinde, az da olsa payitahttan yardım gemisi, Trabzon limanına varmak için yola çıkmış olsa da, Rus saldırısına uğrayıp batırılmış ve içerisindeki mürettebat ile birlikte el konulmuştur. Böylece cephedekilerin son umudu da, o gemiyle birlikte yok olmuştur. Yokluk içerisinde başlayan harekat, 4 gün başarılı bir şekilde ilerlemiş olsa da, askerler ağır hava şartlarına daha fazla dayanamayıp, donarak şehit olmuştur. 26-27 Aralık, Allah-u Ekber Dağı’nın en acı, en sessiz, en çaresiz günleriydi. Orada olan tümenler, bir daha geri dönemedi.

Sarıkamış Harekatı başarısızlıkla sonuçlanmış olsa bile, Rusya’da çıkan Bolşevik İhtilali sayesinde, Sarıkamış, yıllar süren esaretten kurtulup, yeniden topraklarımıza dahil olmuştur.

Yıllarca bu hezimet gizlenmeye çalışılmış olsa bile, gerçekler göz ardı edilememiş ve gün yüzüne çıkmıştır. Aziz şehitlerimizi anmak için, 2003 yılından itibaren Sarıkamış’ta yürüyüşler düzenlenmektedir. Ocak ayında gerçekleştirilen Sarıkamış Şehitleri Anma Yürüyüşüne sadece Türkiye’den değil, dünyanın farklı noktalarından insanlar katılmaktadır.

Yeni Journal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.