Ekin Hazal DOĞRUYUSEVER/ Yaşadığı tüm zorluklara rağmen, dağcılık sporunu tutku haline getiren Miyase Kaya, “Kötü huylu bir tümörüm var her yerime sıçrayacak bir kanser türü hala vücudumda dolaşmakta. Düzenli olarak hastaneye gidiyorum ama hayatımda var olan, beni yaşama daha da bağlayan hobilerimden bir an olsun vazgeçmiyorum” ifadesini kullandı.

Yaşam öyküsünü Yeni Journal’a anlatan Miyase Kaya, dağcılık sporuna ilişkin yeni hedeflerinin olduğunu söyledi.

IMG_2553

“Beni yaşama daha da bağlayan şeylerden bir an olsun vazgeçmiyorum”

Miyase Kaya, “Dağcılık sporuna 50 yaşında, Zirve Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübünde başladım. Şu anda lisanslıyım. Takdir edersiniz ki dağcılık sporuna hiçbir eğitim almadan birden başlayamıyorsunuz. Ben, işe öncelikle yürüyüşlere katılarak başladım. 2013 yılında meme kanseri teşhisi konuldu ve sağ memem alındı. Kötü huylu bir tümörüm var. Her yerime sıçrama ihtimali olan bir kanser türü hala vücudumda dolaşmakta. Düzenli olarak hastaneye gidiyorum ama hayatımda var olan, beni yaşama daha da bağlayan hobilerimden bir an olsun vazgeçmiyorum. Kanser olduğumu öğrendiğim zaman çalışıyordum ve dağcılık sporu ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Ameliyat olduktan sonra, kemoterapi almaya başladım ve bir arkadaşım ‘seni güzel bir yere götüreceğim, bize katıl’ dedi. Serüvenim öyle başladı ve ilk yürüyüşümü onunla gerçekleştirdim.  Zaten kulübümüzde de ücretsiz dağcılık eğitimleri var, bu eğitimlere katılıp profesyonel dağcılık sporuna adım attım.  Yaşadığım tüm olumsuz durumlara rağmen beni oldukça motive eden bir şey vardı. Bu da kulüp arkadaşlarımın bana güvenmesi ve desteklemesi” dedi.

photo1654333253

“Keşke imkanım ve fırsatım olsa da Everest Dağı'na da çıkabilsem”

Dağcılık sporuna ilişkin bilinmeyenleri Yeni Journal’a aktaran Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dağcılık sporuyla uğraşmak inanılmaz bir tecrübe… İnanılmaz keyifli. Özellikle dikkat edilmesi gereken bir konu var. Eğitimi olmayan hiç kimsenin ‘ben de yaparım, şuraya giderim demesi’ ile olacak bir spor dalı değil. Güzel bir ekibimiz var, tırmanışlarımızı ekiple birlikte gerçekleştiriyoruz.  Bireysel olarak dağcılık sporuyla uğraşmıyoruz, yine bireysel olarak davranıyorsunuz ama bir grubun içerisinde hareket ediyorsunuz. Benim rekorum 4 bin 50 metre ile Süphan Dağı…  Erciyes'e de kış tırmanışı yaptım, Hasan Dağına da çıktım. Şu an için hedefim Ağrı Dağına çıkmak…  Keşke imkanım ve fırsatım olsa da Everest Dağı'na da çıkabilsem… Bazen, biraz daha gençken tanışmış olsaydım diyorum dağcılık sporuyla mesela 20'li ve 30'lu yaşlarımda… 5 yıl önce sol böbreğim alındı diğer böbreğim de yeterince çalışmıyormuş. Şu an bir de böbrek yetmezliği çekiyorum yüzde 50'nin altında çalışıyor. Bunlar benim için hiç önemli değil. Hiçbir şey engel değil, böbrek için de kanser hastalığım içinde sürekli kontrollerim ve tedavilerim devam ediyor.  İnsanın yaşamında bir amacı olmalı yoksa herkes bu dünyaya er ya da geç gözlerini kapayıp gidecek. Hedefinizi gerçekleştirirseniz de bu hayata gözlerinizi kapayacaksanız , gerçekleştirmezseniz de kapayacaksınız. Kanser hastalığım süresince de hiçbir şey yapmadan sürekli evde yas tutup ‘neden ben? Ben de neden çıktı’ diyerek ağlamak yerine hayatın içine karışmaya gayret gösterdim. Her zaman hayatın içinde aktif olmaya ve pozitif düşünmeye çalıştım. “

IMG_2566

Özellikle küçük yaşlarda çocukları spora teşvik etmenin önemine de değinen Miyase Kaya, devlet yetkililerine çağrıda bulundu.

Kaya, “Türkiye’de gezilip görülecek o kadar güzel yerler var ki doğa harikası alanlarımız var… Özellikle çocukları, küçük yaşlarda teşvik etmek gerekiyor. Bu anlamda devlet yetkililerimize ufak bir çağrım olabilir.  Örneğin, yurt dışında bir okul örneği gözüme çarpmıştı. Bahçeye büyük bir kaya konulmuş. Çocuklar teneffüste o kayaya tırmanmaya çalışıyordu.  Türkiye, buna çok müsait bir ülke, yapay alanları bırakın her şeyimiz kendine has ve doğal. Birçok insan  Ankara’ya bozkır, sıkılıyoruz, yapacak bir şey yok diyor. Halbuki insanlar AVM'lerden, kapalı alanlardan dışarıya adımını atmıyor. Sonra da Ankara'da bir şey yok diyorlar… Halbuki cennet harikası yerler var Ankara’da… Toplamda bir saatinizi ayırarak çocuğunuzu doğal alanlara götürebilir, doğa ile tanıştırabilirsiniz. Evet, bazı şeyler  insanı maddi anlamda düşündürebilir fakat kendi başınıza ya da  ailenizle birlikte bir doğa yürüyüşü yapmanın hiçbir maliyeti yok. Hep üstüne basa basa söylüyorum, çocuklar doğa ile ne kadar erken tanışırsa, hayata bakışı da o derece erken şekillenir. Yaşamlarımızı lütfen tek bir alanda sınırlandırmayalım. Ne yazık ki kendimize yapay alanlar yarattık ve doğal alanları unuttuk. Şöyle bir etrafıma bakıyorum neredeyse hiç kimsenin doğru düzgün bir sosyal hayatı ve hobisi yok. Ne olursa olsun mutlaka bir hobi edilmeli insan. İlla dağcılık sporuyla uğraşıp tırmanışlar yapın demiyorum. Bu her gün kısa bir yürüyüş bile olabilir“ diye konuştu