Perinçek, Üsküdar'daki Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Türkiye Yüzyılı'nda Kürtler Paneli"nde yaptığı konuşmada, panelin başlığının çok doğru seçildiğini ve "Türkiye Yüzyılı" söyleminin çok doğru bir saptama olduğunu söyledi.

Perinçek, Türkiye'nin atak yaptığı bir yüzyılda olduğuna dikkati çekerek, "Bu yüzyılda Türkiye önder rollerde olacak gibi görünüyor. Bütün işaretler bu yönde. O bakımdan Kürtler de bu yüzyılda Türkiye'nin bir kardeşlik, demokrasi, beraberlik etkenidir. 20 yılda demokratik haklar açısından Kürt meselesi esas olarak çözüldü. Türkiye'nin 20 yıl öncesine baktığımızda eşitsizlikler, ayrımcılıklar ve haksızlıklar vardı. Onları hep birlikte yaşadık. Ret ve inkar vardı. İstiklal Savaşımızda ret ve inkar yoktu." değerlendirmelerinde bulundu.

1945'ten sonra kimlik inkarlarının yaşandığını belirten Perinçek, şöyle devam etti:

"Hepimizin mücadelesiyle, en başta da Türkiye'deki Kürtlerin, demokrasi ve özgürlük isteyenlerin ortak mücadelesiyle demokratik haklar açısından bu sorun çözüldü. İnkar kalktı. En çok inkar edenlerin bile artık bir hakikati kabul ettiğini görüyoruz. Ayrımcılıklar, hor görmeler kalktı. Kürtçeyle yazmak, öğrenmek amacıyla okulların ve enstitülerin oluşturulması gibi demokratik gelişmeleri beraber yaşadık. Demokratik haklar açısından olay büyük ölçüde çözüldü. Tabii ki kalıntıları var. Bunları önümüzdeki süreçte halledeceğimiz zaten görülüyor. Bu arada başka bir etken devreye girdi. Doğrudan doğruya dünya ölçeğinde bir etken. Kürt sorunu, İsrail ve Amerika'nın sorununa dönüştü."

- "15 Temmuz, Sakarya Savaşı gibidir"

Perinçek, sorunun daha sonra bölge ülkelerinin bağımsızlık ve bütünlüğüne yöneldiğini anımsatarak, ABD ve İsrail dayatmalarından kurtulmanın önemli bir sorun olduğunu söyledi.

Bu süreçte önemli bir etkenin tarih sahnesine çıktığına vurgu yapan Perinçek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu süreç, Türkiye'nin zincirlerini kırma sürecidir. 2014'ten bu yana bakınca Türkiye, Atlantik zincirlerini kırdı. 2014'te o Silivri duvarının yıkılması çok önemli bir başlangıç. Onlar Amerika'nın duvarlarıydı. FETÖ marifetiyle Türkiye içinde gladyo olarak yerleştirilmiş olanlar, Türkiye'nin öncü kuvvetlerini hapse atıp ülkeyi bölmek istedi. Türkiye'nin silahla kendini korumasına imkan vermemek, kuvvetleri hapse atmak... Bu komplo hepimizin büyük mücadelesiyle bertaraf edildi. Arkasından özgürleşen Türkiye'nin Amerika'ya başkaldıran eylemleri geldi. 24 Temmuz 2015'te hükümet PKK'yı hendeklere gömme harekatına başladı. Aslında Amerika ve İsrail'in planlarını hendeklere gömmeydi bu. Arkasından devletin içindeki gladyo örgütün bastırılması uygulamaları başladı. Amerika'nın cevabı gecikmedi. 15-16 Temmuz'da FETÖ darbesini uyguladı. Ben Sakarya Savaşı'na benzetiyorum. 15-16 Temmuz çok önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye, NATO'nun dayatmalarına karşı, kendi içindeki NATO yeraltı örgütlenmesini o gece ezdi."

- "Çok şükür o eski Türkiye yok artık"

Demokrasi ve Birlik Derneği Başkanı Mehmet Metiner de eski Türkiye'de yaşanan ayrımcılıkların artık ortadan kaldırıldığını söyledi.

Kendilerini ayrıcalıklı vatandaş olarak gören ve kendileri için ayrıcalıklı bir rejim oluşturanların statükolarının değiştiğini dile getiren Metiner, bundan sonra da Türkiye'ye bu tür bir rejim ihdas etmek isteyenlerle mücadeleyi sürdüreceklerini kaydetti.

Metiner, Türkiye'de belli grupların belli dönemlerde sorun olarak görüldüğünü anımsatarak, "İktidar seçkinleri, kendileri gibi düşünmeyen kendileri gibi yaşamayan herkesi sorun gibi gördüler. Değiştirilmesi, dönüştürülmesi gereken bir sürü gibi gördüler. Çok şükür o eski Türkiye yok artık. Herkesin kendisi gibi kalarak, kendisini özgürce geliştirebildiği bir demokratik cumhuriyetimiz var." dedi.

- "Kürt sorununu Karadenizli bir yiğit çözdü"

Kürt sorununun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından çözüldüğünü belirten Metiner, "Kürt sorununu Karadenizli bir yiğit çözdü. O yiğidin adı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Eğer bu ülkede bir Kürt, Kürt inkarını, asimilasyonunu sonlandıran, 90'lı yıllarda beyaz Toroslar ile özdeşleşmiş, zulüm düzenini paramparça eden Recep Tayyip Erdoğan'a karşı düşmanlık yapıyorsa ey Kürt kardeşim bilesin ki, Erdoğan'a düşmanlık eden Kürtün Kürtlüğü şüphelidir. Böyle bir Kürt hassasiyeti olmaz. Size yönelik her türlü baskıyı zulmü dışlamayı ortadan kaldıran, kendiniz gibi kalarak özgürce geliştirebileceğiniz bir demokratik Cumhuriyet inşa eden bir büyük lidere karşı çıkarak, siz Kürt olamazsınız. Evet kağıt üstünde Kürt olursunuz ama hassasiyetinizin hiçbir yerinde Kürtlük yoktur, kimse kusura bakmasın." diye konuştu.

Kürtçenin kamusal alanda görünür kılındığına değinen Metiner, Kürtçe'yi tıpkı Arapça gibi devletin tanıdığını, bunun en önemli göstergesinin ise TRT Kürdi olduğunu aktardı.

Konuşmasında resmi dil konusuna da değine Metiner, "(Kürtçe ikinci resmi dil olsun.) Nedir bu resmi dil? Batı'ya ait ne kadar tanımlama varsa üzerimize boca etmişler. Tabelada Arapça yazılsa ne olur? Kürtçe yazılsa ne olur? Biz Türkçe'ye sadece resmi dilimiz olarak bakmıyoruz. Kürt kardeşlerimizin de Türkçe'yi tıpkı Kürtçe gibi kendi anadilleri olarak gördüğüne inanıyoruz. O yüzden yaşasın Türk ve Kürt kardeşliği diyoruz.” dedi.

- "Türkiye Yüzyılı, önemli bir vizyon"

Medipol Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Babacan ise Türkiye Yüzyılı'na doğru giderken ülkenin kendi sorunlarıyla baş başa kalabileceği bir kırılmanın akabinde olduklarını söyledi.

Türkiye Yüzyılı projeksiyonunun, önemli bir vizyon olduğunu dile getiren Babacan, "Türkiye gelecek yüzyılını kendi yüzyılı olarak inşa edecekse, gelecek yüzyıl bir Türkiye Yüzyılı olacaksa ki herkesin derdi bu, bunu önemsiyorum. Farklı kimlikler, mezhep toplulukları, siyasal yaklaşımlar, ideolojik arka planlar, sınıfsal farklılaşmaların bir şekilde konsolide edilmesi, bu konsolidasyonun güçlü bir Türkiye'ye dönüşmesi önemli." diye konuştu.

- "Dünya yeni bir kırılmaya doğru gidiyor"

Babacan, söz konusu kırılmaların 2. Dünya Savaşı'nın bitimi ve Soğuk Savaş sürecinin sona ermesi olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Türkiye, bu iki dönemde de fırsatı kaçırdı ya da zemini kendi lehine çeviremedi. Dünya Soğuk Savaş dönemindeki kodlarından fikirler, düşünceler ve kimlikler olarak uzaklaşırken Türkiye kendi soğuk savaşını yeniden üretiyordu. Özellikle bunun başat unsurlarından birini bugün tartıştığımız Kürt meselesi oluşturuyordu. Etnik, ideolojik, mezhepsel, sınıfsal ayrışmalarımız... Aslında 90'lı yılların ana fotoğrafını karşımıza çıkaracak olan bu söylediğimiz temel fay hatlarıyla alakalı. Çoğunluğunun da dışarıdan, Atlantik ötesinden yönlendirildiğini bildiğimiz bir toplumsal sinir uçlarının kaşınması dönemini yaşadık. Neticesi de büyük hasarlara neden oldu."

Toplumda ve siyasal zemindeki temel boşlukların iyi doldurulması durumda Türkiye'nin çok önemli sonuçlar alabileceğini dile getiren Babacan, "Dünya yeni bir kırılmaya doğru gidiyor. Sosyal teoride büyük kırılmalar üç unsur üzerinden okunur. Bunlardan birisi büyük bir salgının gerçekleşmesi, büyük bir savaşın olması ya da büyük bir ekonomik kriz ortaya çıkar ve dünya yeniden şekillenir. Zannediyorum son yıllarda bu üçünü bir arada yaşadık. Dolayısıyla dünya muhakkak yeni bir kırılmanın eşiğinde. Bu kırılmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemi başladıktan 4-5 ay sonra 'Biz bu sefer bu fırsatı değerlendireceğiz.' şeklinde ifade etti." diyerek sözlerini tamamladı.

Panel, dinleyicilerin sorularının yanıtlanmasıyla sona erdi.