2006 yılında başlayan bankacılık serüvenimde ilk işe başladığım gün müdürüm güvendiğim bir kişiye kredi vermekten imtina etmemem gerektiğini, rahat olmamı, kredi batar mı diye fazla düşünmemi söyledi. Bana, ‘’Bir kredi ne zaman batar sence?’’ diye sordu. Yeni eğitim almış, her şeyi bildiğine inanan ben, pek çok neden saydım ve hepsi de çok mantıklıydı. Hepsinin de doğru olduğunu söyleyen müdürüm, ‘’Beklediğim cevap aslında bir kredi verdiğinde batar’’ dedi. Kulağıma küpe oldu bu söz ve üzerine uzun uzun düşünme fırsatım oldu.

Bu yıl meslek hayatımın 15’inci yılı. Bu süre zarfında değişik bankalarda çalışıp, onların değişik kültürlerini öğrenince, sektörler hakkında da oldukça bilgi sahibi oldum. Bankacılıkta genel rakamları okumaya çalıştım, anlamaya ve yorumlamaya gayret ettim. Sonradan baktım ki belli noktadan sonra gayretlerim alışkanlık olmuş. Sürekli kendimi Bankalar Birliği, BDDK ve TCMB verilerini takip ederken buldum. Yapmış olduğum incelemeler neticesinde kredilerin son 3 yıldır nereden nereye geldiğine de göz atma fırsat oldum.

40 yıllık hayatım boyunca acaba başımıza daha neler gelebilir diye düşünürken, geçtiğimiz yıl pandemi çıktı. Her şeyi etkilediği gibi özellikle de ülke ekonomilerini, hatta belki en çok da bu alanı etkiledi. 2019 yıl sonunda 2.6 milyar TL olan tüm kredilerin toplamı sırası ile 2020 yıl sonunda 3.5 milyar TL, 2021/4 aylık dönemde de 3,8 milyar TL seviyelerine çıkmış bulunmakta. Televizyonlarda hane halkı harcamaları, kredi kartı harcamaları gibi daha çok şahısları ilgilendiren bölüm olsa da genel anlamda tüm kredilerde geçmiş yıllara nazaran daha fazla artış olduğunu gözlemliyoruz.

Geçtiğimiz yıllarda bireysel kredilerin genel krediler içindeki payı %20 seviyelerinde iken, pandemi döneminde oransal olarak artış % 24 seviyelerine geldi. Bankacılık hayatım boyunca genel olarak ticari ve kurumsal krediler üzerine çalışma fırsatım oldu. Genelde de bu anlamda veri ve bilgi sahibi olmaya gayret ettim. 2019 yılında pandemi süreci ve öncesinde dünyada genel olarak hakim olan sert ekonomik rüzgarlar firmaların kaynağa ulaşmasını güçleştirdi.

Özellikle pandemi döneminde firmalar her zamankinden daha fazla krediye ihtiyaç duydu. Kimi firmaların ham maddeye erişimi ile ilgili problemleri, onların malları peşin almaya zorlanması, piyasanın mal tedarikinde vadelerde olan esnekliği geri çekmesi vs. durumlar firmaları haddinden fazla krediye sevk etti. Hal böyle olunca da 2019 yıl sonundan bu yana, özellikle kamunun da teşviki ile üretim zincirinde aksama yaşanmaması, istihdamda geriye gidilmemesi adına mantıklı kredilerin verilmeye başlandığını gördük.

Fakat istisnalar olmadı mı ya da duymadık mı? Maalesef duyduk. Bu süreç içerisinde şahsım adına naçizane finans müdürlüğünü yaptığım firma da pandemi sürecinde açılan devlet destekli uzun ya da kısa vadeli ucuz maliyetli kredilerden faydalandı. Günün sonunda içimiz rahat uyuduk çünkü firmamıza sağlanan tüm kredileri amaç doğrultusunda kullandık. Bizim de kredilerimiz büyüdü, biz de finansman yüküne maruz kaldık fakat uygulanan politikalar ve verilen krediler ile pandemi sürecini yara almadan atlatmayı da başardık.

Krediler ile ilgili bir diğer önemli konu da şüphesiz geri ödenmeyen krediler. Bankacılık hayatıma ilk başladığımda, toplam krediler içinde ödenmeyen kredilerin oranı %2 seviyelerindeydi. Geldiğimiz nokta da ise bu oranın % 4 – 5 civarında olduğunu görüyoruz. Bana kalırsa yine pandemi döneminde ve yine bana göre de doğru bir karar ile kredilerin batık duruma düşmesi için geçen sürenin uzatılması, bu oranın gerçekte olandan düşük kalmasına da sebep oldu.

Bu gibi dönemlerde, yani olağan üstü dönemlerde kredi artışlarının makul olduğunu, asıl önemli olanın verilen kredilerin ne için verildiği, neyi finanse ettiğinin önemli olduğunu düşünüyorum. Asıl zorluğun da pandemi döneminden sonra başlayacağını tahmin ediyorum. Pandemi döneminde kullanılan bazı kredilerin bankalar açısından risk duyarlılığı hesap edilmeden kullandırıldığını, dolaysıyla 2021 yılı içinde pandemin biteceği varsayımı ile kredi ödemelerinde zorluklar olabileceğini düşünüyorum. Bunun da ana nedeninin pandemi sürecinde verilen kredilerin amacı dışında kullanılmasından kaynaklandığını, amacı dışında kullanan firmaların sıkıntı yaşayacağını düşünüyorum.

Mesleğe başladığım gün müdürümün de söylediği gibi, amacı dışında verilen krediler o gün batmıştı zaten. Aslında bana söylemek istediğinin de, verdiğin kredinin nereye gittiğini bilmez isen, krediyi kullanan kişi asıl amacını senden saklar ise, o krediyi takip edemezsin. Dolayısıyla amaçsız ve sadece kredi var diye kullanılan, risk duyarlılığı olmayan krediler maalesef batacaktır. Umarım ben yanılıyorumdur ve umarım daha aydınlık günler bizleri bekliyordur.

YeniJournal’da yayımlanan köşe yazıları, yazarların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.