İsrail yönetimi, "apartheid" raporuna çok sert ve hızlı şekilde "antisemitizm" suçlaması yöneltirken, rapora Filistin ve İsrail içinde bazı kesimlerden destek geldi.

Londra merkezli Af Örgütü, dün işgal altındaki Doğu Kudüs'te düzenlediği basın toplantısında, "İsrail’in Apartheid Rejimi: Filistinlilere Yönelik Irksal Ayrımcılık ve İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar" başlığıyla hazırladığı 280 sayfalık detaylı raporunu duyurdu.

İsrail’in Filistinlilerin haklarını kontrol ettiği tüm bölgelerde, Filistinlilere karşı uyguladığı baskı ve tahakküm sistemine geniş detaylarıyla yer verilen araştırma raporunda, "apartheid suçunun" İsrail ve işgal altındaki Filistin toprakları ile yerinden edilerek diğer ülkelere sığınan Filistinlileri kapsayacak kadar geniş olduğu vurgulandı.

4 yıllık saha araştırmasının sonucu elde edilen belge ve tanıklıklara yer verilen raporda, "Filistinlilerin topraklarına ve mülklerine kitlesel boyutta el koyma, zorla yerinden etme, hukuka aykırı öldürmeler, aşırı sert dolaşım kısıtlamaları ve Filistinlileri uyruk ve vatandaşlıktan yoksun bırakma" gibi ihlaller ortaya konuldu.

Raporda, bu ihlallerin, uluslararası hukuk gereğince apartheid kapsamına giren bir sistemin unsurları olduğu kaydedildi.

İsrail yönetiminden şaşırtmayan "antisemitizm" çıkışı

İsrail yönetimi, apartheid raporu nedeniyle Af Örgütüne sert tepki gösterdi.

Kuruluşu hedef alan Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Af Örgütünü, "bir insan hakları örgütü değil, sadece ciddi bir araştırma yapmadan propaganda yayan başka bir radikal örgüt" olarak nitelendirdi.

İsrail yönetiminin tepkisindeki zamanlama da dikkati çekti.

Af Örgütü yetkilileri, raporun ve raporun ilan edileceği basın toplantısının son ana kadar gizli kalması için medyaya ambargo bildirdi. Ancak İsrail yönetimi, önceden ele geçirdiği raporun yayımlanacağını bir gün öncesinden duyurarak, raporun "antisemit" olduğunu ileri sürdü.

"Antisemitizm ithamı, İsrail'in uluslararası imajı için duyduğu korkunun göstergesi"

Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard ise İsrail yönetiminin tepkisine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, "İsrail hükümeti raporumuza aşırı agresif şekilde karşılık verdi, suçlama ve ithamlarda bulundu." dedi.

Antisemitizm ve diğer ithamları tamamen reddettiklerini belirten Callamard, bu ithamların nedenini, İsrail'in işlediği ihlaller nedeniyle uluslararası alanda karşılaşabileceği sonuçlardan korkması olarak değerlendirdi.

Callamard, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu elbette bir şekilde onların uluslararası imajı için duydukları korkunun göstergesidir. Bizim raporumuzdan önce B'Tselem raporu ve İnsan Hakları Gözlemevi raporu da yayımlanmıştı.

Şu an Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde, apartheid suçunun Filistinlilerin durumu için geçerli olup olmadığını değerlendiren pek çok başka aktör var. Yani şu an yükselen bir hareketlilik var. Ve bu hareketlilikten korktuklarını düşünüyorum."

Callamard, İsrail'in halihazırda bir korku hali yaşadığını ifade ederek, "(İsrail yönetiminde) Bardağı taşıracak son damlanın korkusu var. Uluslararası toplum hangi noktada (bu ihlallere) yüzünü çeviremeyecek durumda olacak, ne zaman apartheid tarafından insanlığa karşı işlenen bu suçlarla ve gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak (şeklinde bir korku var)." görüşlerini dile getirdi.

Af Örgütü yetkilisi, hazırladıkları raporun, İsrail'de ve işgal altındaki Filistin topraklarında "apartheid sisteminin var olduğuna dair anlayışın, bilincin ve kabulün inşasına büyük bir katkı" olduğunu vurguladı.

İsrail her türlü eleştiriyi antisemitizmle savuruyor

İsrail Parlamentosundaki Ortak Liste Milletvekili Ofer Cassif de İsrail'in bu tepkisinin şaşırtıcı olmadığını söyledi.

Cassif, "Elbette bu sürpriz olmadı. İsrail, işgalindeki yerlerde uyguladığı apartheid sistemine ve etnik temizliğe karşı çıkan her türlü eleştiriyi reddetmeye devam ediyor. Bu İsrail'in yıllardır sürdürdüğü politikanın bir örneği." diye konuştu.

İsrailli politikacı, şöyle devam etti:

"Ne zaman uluslararası toplum, insan hakları örgütleri ve yabancı hükümetlerden veya bizden, yani Ortak Liste ve Hadaş (partisi) gibi içeriden eleştiriler gelse, 'Bu antisemitizmdir, sen antisemitsin.' diyorlar. Her türlü eleştiriyi bu şekilde savuruyorlar. Ancak hiçbir taraf eleştiriden muaf olmamalıdır.

Eğer uluslararası toplum ve Af Örgütü dahil insan hakları örgütleri eleştirilerine devam ederse, umuyorum ki İsrail son kertede suçlarını sonlandırmak ve de bu suçları işlediğini kabul etmek zorunda kalacak."

Cassif, bu tür raporların yıllar öncesinden hazırlanmış olması gerektiğine işaret ederek, "Ama klişe tabirle, geç olması hiç olmamasından iyidir." değerlendirmesinde bulundu.

Af Örgütünün Kudüs Ofisi Müdürü Salih Hicazi de raporun ve onunla birlikte yürütülen kampanyanın hedefinin, "İsrail'in apartheid sisteminin dağıtılması ve bunun sorumlularının hesap vermesi" olduğunu dile getirdi.

Hicazi, Bu nedenle İsrailli yöneticilerin, "insan haklarını savunan ve bu ihlalleri ortaya dökerek hesap sorma yetkisi bulunan kurumlara ileten her kişi ve kuruma saldırdığını" ifade etti.

İsrail'in ihlallerine karşı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde açılmış bir soruşturma olduğunu ve BM İnsan Hakları Konseyince kurulan Hakikatleri Araştırma Komisyonu bulunduğunu aktaran Hicazi, bu soruşturmaların apartheid suçunu da kapsamını talep ettiklerini kaydetti.

Filistin yönetimi ve İsrailli insan hakları savunucularından rapora övgü

Filistin yönetiminin yanı sıra Filistin ve İsrailli insan hakları kuruluşlarından Af Örgütünün raporuna övgü ve destek açıklamaları geldi.

Filistin yönetimi, Uluslararası Af Örgütünün, İsrail'in Filistinlilere karşı "apartheid" rejimi uyguladığını belirttiği raporu memnuniyetle karşıladı.

Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:

"Bu rapor, İsrail'in bir apartheid rejimi olduğunun ve hesap sorulması gerektiğinin başka bir ispatıdır. Bu iğrenç suç ve bu suçun cezasız kalması, uluslararası toplum tarafından göz ardı edilemez."

İsrailli insan hakları kuruluşu B'Tselem de Af Örgütünün raporunu memnuniyetle karşıladıklarını açıklayarak, İsrail'in bir "Yahudi üstünlüğü" sistemi yürüttüğünü belirtti.

Apartheid sistemi, uluslararası hukuka göre, bir ırksal grubun diğer bir ırksal grup üzerinde kurduğu kurumsallaşmış ve sistematik baskı ve tahakküm rejimi olarak tanımlanıyor. Ciddi bir insan hakları ihlali sayılan apartheid, uluslararası kamu hukukuna aykırı kabul ediliyor.