İSRAİL ATEŞKESE SADIK KALACAK MI?

Mısır’ın başkentinde yoğun diplomasi trafiği yaşanıyor. Günlerdir süren müzakereler, bir umut ışığı gibi bölgenin üzerine doğmaya çalışıyor. Masada ABD Başkanı Trump’ın planı, sahada ise kan, gözyaşı ve tarifsiz acılar var.

Türkiye’yi temsilen MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın da bu görüşmelere katılması, Ankara’nın barış için üstlendiği kritik rolü gözler önüne seriyor. Ancak en büyük soru işareti hala ortada duruyor: İsrail gerçekten ateşkese sadık kalacak mı?

Bugüne kadar defalarca ateşkes imzalandı, defalarca masaya oturuldu. Ne var ki, İsrail’in çoğu zaman kendi imzaladığı mutabakatlara uymadığına, anlaşmaları fırsatçı bir şekilde kullandığına defalarca şahit olduk.

Ateşkesler, çoğu kez sadece askeri hazırlık için nefes alma molası gibi değerlendirildi. Masada diplomasi diliyle verilen sözler, sahada bombaların gürültüsüne kurban edildi. Bu yüzden, bugün “İsrail ateşkese sadık kalır mı?” sorusu, ne yazık ki hala cevabı belirsiz bir soru olarak karşımızda duruyor.

İsrail’in güven vermeyen sicili ortadayken, ateşkesin kağıt üzerinde kalmaması için güçlü bir garantörlük mekanizmasına ihtiyaç var. Bugün bu rolün en çok ABD Başkanı Trump’ın omuzlarında olduğu görülüyor. Çünkü masada onun planı konuşuluyor, onun inisiyatifi belirleyici oluyor.

Eğer Washington gerçekten barıştan yana ise, İsrail’in attığı her adıma kefil olmalı, ihlaller karşısında da açık bir tavır sergilemelidir. Aksi halde imzalanan ateşkes, sahadaki ilk patlamayla yok olup gider.

Gerçek barış, sadece sözle değil, bağımsız bir denetim ve güçlü bir garantörlükle mümkün olabilir.

Barış görüşmelerinin arkasında büyük güçlerin stratejik hesapları var. Trump’ın planı, Washington’ın kendi çıkarlarını önceleyen yaklaşımıyla şekilleniyor. Ama unutulmaması gereken gerçek şu: Ne planlar ne hesaplar, dökülen kanın, yetim kalan çocukların, yıkılan şehirlerin acısını silemez.

Diplomasinin puslu odalarında yapılan hesaplara karşı, sokakta tek bir ihtiyaç var: Barış. Gerçek, kalıcı ve onurlu barış. Ankara, her şeye rağmen barıştan yana tavrını sürdürüyor.

Türkiye, zalimi eleştirirken mazlumun yanında duruyor; işgali reddederken müzakereyi önemsiyor. Çünkü biliyoruz ki, bu coğrafyada yeni bir savaş, sadece Filistin’i değil tüm bölgeyi ateşe atar.

Bugün İsrail’in yapması gereken çok açık. Masada imza attığı ateşkesi, sahada ihlal etmemek. Barışa sadakat göstermek, sadece diplomatik bir sorumluluk değil, insanlığa karşı bir borçtur.

Biz barışı savunmaya devam edeceğiz. Çünkü savaşın kazananı yok. Ama barışın kaybedeni de yok.

Ve unutmayalım: Barış, ertelenemez bir hak, geciktirilemez bir zorunluluktur.